YEDİNCİ BÖLÜM
M. Sarmış: Peki mevlit okumanın yanı sıra Urfa'da def çalmak yaygındır. Siz de def çalıyor muydunuz?
Ö. Nacar: Yok, hayır. Biz sadece okurduk.
M. Sarmış: Siz Süleyman Çelebi Mevlid'inin dışında özellikle Ref'et ve Sami Mevlid'lerini de okurmuşsunuz.
Ö. Nacar: Bir de "Emin Mevlidi" var. Kıratoğlu Emin…
M. Sarmış: Sizi yormak istemiyorum ama kayda girsin diye, bize Mevlit'ten de şöyle kısa bir bölüm okur musunuz?
(Urfa'nın klasik tarzı ile bir bölüm okuyup salavatla bitirdi. M. S.)
Ö. Nacar: Kusura bakmayın, sesim kalmamış.
M. Sarmış: Olur mu hiç? Çok iyi. Ağzınıza, nefesinize sağlık. Çok teşekkür ederiz. Şimdi hafızlık konusuna dönelim. Bugün olduğu gibi o zaman da hafızlar camilerde mukabele okuyorlar. Siz hangi camilerde okurdunuz?
Ö. Nacar: Ulu Cami, Dabakhane, Hasan Paşa, Zulumiye (Rızvaniye), Döşeme, Yusuf Paşa, Damat Süleyman, Şehbenderiye… Hemen hemen eski camilerin hepsinde okumuşumdur… Ulu Cami'de teravih namazları cüzle kılınırdı. Ben Yaşar Hafız'ın ardında fatihlik yapardım.
M. Sarmış: "Fatihlik" ne demek?
Ö. Nacar: Fatih, mukabeleli teravih kıldıran imam yanıldığında hatasını düzelten kişidir. Bu da hafızlıkta daha üstün bir maharet ister. Bize Ulu Cami'de ve Dabakhane Camii'nde takriben 26 sene mukabeleli teravihte fatihlik vazifesi verilmişti. 14 sene Yaşar Hafıza fatihlik yaptım. Ayrıca Halil Hafız ve Mahmut Bostancı'nın arkasında da fatihlik yaptım.
M. Sarmış: Sadece Ramazan'da mı okurdunuz?
Ö. Nacar: En çok Ramazan'da tabii, ama onun dışında da okurduk. İşimiz bu. Her zaman okuduk.
M. Sarmış: Beraber okuduğunuz kimler var?
Ö. Nacar: Her birimiz bir hizip olmak üzere bir cüzü dört hafız okurduk. Mesela benimle beraber Şıhe Hafız, Ulu Cami'nin hocası Yaşar Hafız, Osman Kıvır… Fakat o kadar değil. Daha birçok hafızla okuduk. Camilere göre, yıllara göre değişirdi. Bazı Ramazan'larda bir günde on yere cüz okumaya gittiğimiz olurdu. O cami senin bu cami benim, birinde hizbimizi bitirip diğeri için başka bir camiye adeta koşardık.
M. Sarmış: Nasıl yetişiyordunuz?
Ö. Nacar: Bizim çocuklar yardımcı olurdu. Bazen cemaatten birileri yardımcı olurdu. Ramazan günü oruç ağız yaz sıcağında koşa koşa Stadyum'un oradan Dabakhane Camii'ne, oradan Ömeriye, oradan da Döşeme Camii'ne yetişirdik. Ramazanlarda bir ay boyunca Aksoy Camiinde sabah namazından sonra mukabele okuduk. Allah rahmet eylesin, ilk yıllarda her sabah Hacı Mehmet Parmaksız ağabeyimiz bizi arabasıyla gelip alırdı. 20 sene o mahalleden çıkmadık, bunu kendimize bir vazife bildik. Karaköprü'ye taşınmamız çok yenidir. Buradan da Mehmet Er dostumuz beni alıp Aksoy Camii'ne götürürdü. 24 sene sürdü. Çok mühim bir hastalık olmadıkça aksatmamışızdır.
M. Sarmış: Evlere de gidermişsiniz…
Ö. Nacar: Giderdim. Mütedeyyin hanımların bazıları camiye gelirdi mukabele dinlemek için. Bazıları da evinde düzenlerdi. Hani bizim gözümüz görmediği için mahremiyetle ilgili sıkıntı olmazdı. Yine de bazen araya perde çekerlerdi. O zaman tabii bir hizip okumak olmaz. Bazen arka arkaya bir iki cüz okuduğumuz olurdu. Ramazan aylarında bir evden diğerine, bir gün içinde nerdeyse on eve giderdik.
M. Sarmış: Sanıyorum şimdi böyle uygulamalar yok. Teknolojik imkânlar geniş. Hanımlar evde toplandıkları zaman bilgisayardan veya telefondan takip edebiliyorlar.
Ö. Nacar: Doğru, haklısınız.
M. Sarmış: Bugüne kadar tahminen kaç hatim yapmışsınızdır?
Ö. Nacar: Ben deyim 5 bin, siz deyin 10 bin. Bir ömür Kur'an okumakla geçti. Elhamdülillah! Uykuda bile okuruz.