' Sana ruhtan soruyorlar...' ile başlar ayet ve sonrasında ' De ki...' ile devam eder.
Ruhsuzların bunu idrak etmeleri, na- mümkün. Kişi, inanmadığını yok sayma eğiliminde, görmediğini yok bilme teamülünde.
*
Dünyanın uzak bir coğrafyasından dönenin anlattığını merak ederiz ve ne denilse can kulağı ile dinleriz.
Çocukken Hacc Farizasını yerine getirenlerden aynı hususları on kez dinler de yeniden sorardık, duyduğumuzu başkasına aktarırken aynı duygular içinde, o mekanları görmüş gibi olurduk.
*
Açlıkla pençeleşen küçük çocuk, annesine cennette ekmeğin olup olmadığını sorar, var olduğu cevabını alınca mutlu şekilde gözlerini yumar.
Ruhsuzun bundan çıkaracağı ders olur mu?
Bilmiyoruz.
Herkes rızkıyla doğar, nimetler insan içindir.
Herkesin ve her kesimin yaşama hakkı vardır, şartsız ve kuralsız.
Dünyaya gelen her canlı, muhteremdir.
Bu canlılar içinde sadece insan değil, her şey kıymet taşır ve muhteremdir.
Bir Kızılderili gerekmedikçe ağaçtan dal almaz, kayadan parça koparmaz, ihtiyacından fazla avlanmaz, sudan fazla balık almazdı, ülkeleri katliama uğramadan önce.
*
Kırkayağı da tespih böceği de akrep ile yılan da...
Ağaçlar da binbir çeşit bitki de ...
Hayvanlar aleminde uçan da karada yaşayan da suda yüzen de.
Canı, kanı olmayan taş da kaya da...
Denizin kenarında olsak dahi şu israfı olmaz, geleneğimizde.
*
Sessiz Gemi ile Yahya Kemal hatıra düşer.
Gidenlerin uğradığı yerde, herkes memnun ki seferden dönmeyi düşünen yok. Okunmalı, şiir.
Her şeyde bir diriliş vardır, atomundaki proton ve nötron misali.
Her şey hareket halinde aslında.
Sabit görünen dünya, etrafında dönmüyor mu?
Kainatta her şey bir canlılık içinde.
ve Diriliş, hayatın her alanında.
Okyanuslarda keşf edilmemiş canlılar.
Dört mevsim yedi iklim dünyada yeni bilinen canlılarla bitkiler.
ve Diriliş yaşamın hepsini kuşatıyor.
Gökten inen yağmur, kurak toprağa canlılık kazandırmakta.
Bu rahmete yorumlanırken yağmurun fazlası gazaba dönüşmekte.
Rahmette yeşillenen etraf, şenlenen hayat, artan nimetler yanında gazap halinde suyun önüne kattığı her şey var, kayadan taşa, ağaçtan eve ne varsa.
Kendi halinde yükselti olarak duran tepelerden, dağlardan etrafı cehenneme çeviren lavlar, havayla temasta sakinleşir, sıcaklığını korumaz soğur.
Öfke ve hiddet, yerini sakinleşmeye bırakır, bir noktadan sonra ateş korları taşa dönüşür.
*
ve Sezai Karakoç öldü, mekan değiştirdi.
O, Diriliş'i konu aldı, hayatının her döneminde.
Maddeye esareti kabullenmedi.
Ruhsuzluk girdabına kapılmadı.
Diriliş'te kendini buldu.
Kendi aleminde kandile dönüştü, kaleminden her yazı, şiir.
Kendi halinde kalabalıklarda yalnız yaşadı, sessizliği Diriliş ile ortadan kaldırmak, insan ruhundaki karanlığı aydınlatmak istedi...
Kimseye, kimselere yük olmadan, terk etti, dünyayı.
Ruh, Diriliş ve Ahval...
Ahval, içinde yaşadığımız devran.
Yaşanan ortada.
İnsanlık, huzursuzluk içinde.
Yarına dair umutlar, pörsümüş memede damlaya hasret.
Herkes yılgın ve tükenmiş.
İnsanlık, ruhunu kaybetmiş, arayış içinde.
Gücü elinde bulunduranlar, boyunruruklarına aldığı coğrafyalarda herkese ilahlıklarını kabul ettirmek için her türlü zulmü mubah saymakta.
Son yüz yılda iki büyük savaşı çıkartıp hem insan kanı dökenler hem dünyayı cehenneme çevirenler, yeni yüz yılın beş diliminin ilkine üçüncü büyük savaşın soğuk formatını teknolojik üstünlükle yürütüyor.
Her yer kan, ateş ve göz yaşı, ah û enin içinde.
Etrafta yanan ormanlar, ormanlardaki canlılar, sürüngenler, yürüyenler, uçanlar dahil yok olup gidiyor.
Topraklar zehirleniyor, bir bir.
Su kaynakları azalıyor, zamanla.
Tabiata ihanetin bedelini kabullenmeyenler, kendilerinden başka kimseyi kabule yanaşmıyor.
Zaman Allah'ın emrindedir.
O, ' Ol!.' derse akan sular, tersten akar.
Yeryüzünde yeni bir diriliş başlıyor, kendince.
Bu dirilişle birlikte artan korkular belirgin.
Demir kuşlarla her yeri bombarduman edenler, ebabillerin pençelerinde ve gagalarında taşıdıklarından ürküyor, açıkçası.
' Bahar ' dedikleri kış oldu.
Açlık ve perişanlık, katliamlar ve devam eden zulüm...
Sezai Karakoç, kendisini Diriliş Eri olarak tarif etti.
O, bu dirilişin farkındaydı onlarca sene.
Konuştu, yazdı, çizdi.
Yeni dirilislere yelken açan ruhumuz, ahvali değiştirecek kuşkusuz.
İnsanlık, yeryüzünün tümünde barış ve huzur içinde yaşayacak, geçmişteki yaşanan acılarla sıkıntılar bir bir unutulacak.
Bana bu Dirilişi muştulayan, Diriliş'ten haberdar kılan, Sezai Karakoç'u rahmetle yad ediyoruz, bir kere daha.
Okurlarımızı eserlerini okumaya davet ediyoruz, kalabalıklar içinde sessiz ve yalnız yaşayan bu kalemin.
Rahmetle dua ile gönlümüz Çağın Diriliş'inin Mimarı yanındadır, her daîm.
Not: Bu yazı, memleketi Ergani'de tasarlandı, Makam Dağı'nda yazıldı. 3 Aralık 2021