GAPGündemi dijital platformlarında canlı olarak yayımlanan "Urfa'dan Bakış'ta dünya, ülke ve Şanlıurfa'da yaşanan son gelişmeler konuşuldu.
Programda, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in açıkladığı kamuda alınan tasarruf tedbirleri değerlendirildi.

Tasarruf tedbirlerini eleştiren Yeni Urfa Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Canbeyli, "Tasarruf tedbirleri bu şekilde olmaz. Bu ülkede adam akıllı tasarruf tedbirlerini uygulayacaksanız en başta boşa giden muslukları kesmeniz lazım. Bütün bakanlıklarda genel müdürlükler var. Örneğin Tarım Bakanlığında 25'e yakın genel müdürlük var. Bu genel müdürlüklerin bünyesinde TİGEM, ÇAY-KUR, TMO gibi.

Bu saydığım kurumların hem genel müdürlükleri var yönetim kurulu üyelikleri var. Türkiye'de bu yönetim kurulu üyelikleri neredeyse sıradan bir hale geldi. Daha önce Türkiye'de bu bolluk yoktu. AK Parti iktidarı ile bu bolluk başladı. Tarım ile ilgisi olmayan insanları sırf kendilerine yakın olduğundan dolayı TİGEM yönetim kurulu üyesi olarak atayabiliyorlar. Bu uygulamalara son verilmesi gerekir." dedi.

"Her bir bakanın ortalama 4 bakan yardımcısı var"

Canbeylil, "Bakan yardımcılıkları neden bu kadar türedi. Türkiye'nin güzel bir sistemi vardı. Bakanın bir müsteşarı ve o müsteşarın bir yardımcısı vardı. Çark bu şekilde dönüyordu. Şu an ise her bir bakanın ortalama 4 bakan yardımcısı var. Her bir bakan yardımcısının 20 danışmanı var. Bir bakanın 70-80 danışmanı olduğunu biliyorum. Her bir danışmana tahminen 150-200 bin para veriyorsunuz. Siz bunu genele yayarsanız çok ciddi bir rakam ortaya çıkar." şeklinde konuştu.

"Araç saltanatı bitmeli"

Canbeyli, "Yerele gelirsek Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi'nin 10'nun üzerinde şirketi var. Bu şirketlerin hepsinin genel müdürü ve genel müdür yardımcıları var. Genel müdür yardımcılarının altında ise şube müdürleri var. Şube müdürlerinin altında şefler, şeflerin altında da personeller var. Bu da yetmemiş. Şirketlere yönetim kurulu başkanı ve yönetim kurulu oluşturmuşlar. 'Adamımız burada çalışsın ayda 30-40 bin alsın' düşüncesi var. Ayıp değil mi? Bunlar kabul edilemez. Bu durum Türkiye'nin her yerinde böyledir. En başta bunlardan tasarruf etmeye başlamanız gerekir.

Araç saltanatını bitirmeleri gerekir. Çin'in 1 milyar 700 milyon nüfusu var. Bizde bulunan kurumlardaki araç sayısı ile Çin'de kurumlarda bulunan araç sayısı neredeyse eşdeğer. Bizim kurumlardaki araç sayısı ABD'deki kurumlarda bulunan araç sayısından daha fazla. "diye konuştu.

GAPGündemi Genel Yayın Yönetmeni Veysel Polat ise tasarruf tedbirleri ile ilgili olarak şunları söyledi:

"1980'lere kadar kapalı bir ekonomi modeli uyguladık"

Polat, "Türkiye'nin ekonomik anlamda yapısal bir sıkıntıları var. Türkiye olarak petrol ve doğalgazı dışardan alıyoruz. İthalat ve ihracatımız arasında denge farkları var. Bu da yıllar boyu enflasyon belasına neden oldu. 1980'lere kadar kapalı bir ekonomi modeli uyguladık. Bu model kendi kendimize yetiyordu. Bugün bir Afrika ülkesinin hayat standarttı neyse 1980'lere kadar ülkemiz de öyleydi. Rekabet yoktu. Türkiye, teknolojide, sanayide, eğitimde ve hayatın her alanında çağ atladı.  Dünyaya açıldıktan sonra Avrupa ve dünya ile kendimizi kıyaslama imkânı bulduk. Dünya piyasası çeşitli alanlarda rekabete girdik. Buna hazır mıydık? Bu ayrı bir tartışma konusudur. Çok da hazır değildik. Türkiye'nin sanayisi ve tarımı, ithalat ve ihracat dengesi buna rekabete hazır olmadığımızı gösteriyor." şeklinde konuştu.

"Vatandaş siyasetçilere isyan ediyor"

Polat, "Geldiğimiz noktada Türkiye bambaşka bir ülke. Ekonomideki sorun ve sıkıntılar cari açık ve enflasyon başta olmak üzere devam ediyor. Yakın zamanda yaşadığımız pandemi ve depremin bunda payı var. Dünyada büyük bir savaşa doğru gidiliyor. Dünyada büyük bir kriz var. Türkiye deprem, pandemi, sel, EYT ve seçim gibi sebepler üst üste geldi. Bunun yanında yapısal sıkıntılarımız da var. Bunlara rağmen devlette bir savurganlık, talan, partizanlık ve hırsızlık vardı. Halen de var. Sadece AK Partili belediyeler ve bakanlıklarda değil, CHP'li belediyelerde de var. Bunu Ankara ve İstanbul'da gördük. Aynı savurganlık DEM Parti'de de var. Vatandaş, siyasetçilere isyan ediyordu. Siyasilerin, belediye başkanlarının, bakanlıkların harcadıkları paralar kendi babalarının paraları değil. Fakirin, fukaranın, ve milletin parasıdır.

Kaynak: GAPGündemi