Müslümanların kendi amentüleri gölgesinde bağımsız siyasi bir güç olarak hayatlarını sürdürmeleri var oluşsal bir meseledir. İnsanlığın üçte birine tekabül eden ve Hilafetin ilgasıyla bundan mahrum bırakılan Müslümanların sahipsizliği dünyayı yaşanmaz hale getirmiştir.
Seküler güçler gerek evrensel bazda ve gerekse yerel bazda dünya hakimiyetlerini sürdürmektedir. Bu güçler, yargı, darbe ve askeri işgal yöntemleri kullanarak, Müslümanların siyasal ve sosyal hayatlarına, kendi amentüleriyle yön vermelerini sağlayacak siyasi ve fikri faaliyetlerini engellemektedirler. Bu çaresizlik hali Müslümanları makul ve meşru davranmaktan uzaklaştırıp şiddet kullanmaya sevk etmektedir. Şiddeti onaylamak değil, bir durum tespitidir.
Yıllardır Müslüman ülkelerde halka rağmen yönetimi ele geçiren laik veya dikta rejimler Müslüman davetçilerin sürdürdüğü şiddet içermeyen fikri ve siyasi çalışmaları terör faaliyetleri olarak yaftalayıp cezalandırmaktadır. Suriye, Mısır, Ürdün, Tunus, Cezayir, Libya, Suudi Arabistan ve demokrasileriyle övünen Türkiye v.b. Bütün Müslüman ülkelerde durum farklı değildir. Şimdi ise "İslam şiddete izin vermez." denilmektedir. Evet, İslam ikna yöntemiyle netice almayı hedefler. lakin Müslüman ülkelerdeki seküler yönetimler, Müslümanların içinde şiddet olmayan siyasi ve fikri faaliyetlere izin vermemektedir. Peki, ana sütü gibi helal olan kendi ülkelerinde amentüsü doğrultusunda şekillenmiş bir siyasi yapının / bir devletin egemenliğinde yaşamak isteyen Müslümanlar ne yapsın?
Filistin'de, Libya, Mısır, Suriye, Tunus, Cezayir Irak'ta Müslüman ne yapsın?
Örneğin; A.B. girme çabasıyla demokrasi yolunda büyük mesafe kat eden Türkiye'de, İslami yönetim isteyen Müslümanların yürüttükleri fikri ve siyasi çalışmalar terör faaliyeti olarak değerlendirilip silahlı eylem içinde olan örgütler ile aynı cezaya çarptırılmaları neyi ifade etmektedir.
Evet, İslam terör eylemlerine cevaz vermeyen bir dindir. Ancak İslam'ın yönetim ve devlet talebi yoktur denilemez. Artık kimsenin gerçeği ifade etmeyen bu dikte görüşlerle yaşamını sürdürmeye tahammülü yoktur. Müslüman öncellikle İslam'a davet yoluyla, diğer bir ifade ile fikri ve siyasi faaliyetler ile İslam'ı yönetime taşımaya taliptir. Eğer bunun yolu kapatılmazsa İslam ile şiddetin arasına kalınca bir duvar örülmüş olacaktır. Buna rağmen şiddeti metot olarak benimseyenler ise halktan karşılık bulmayacaktır. Zira İslam da buna al vermemektedir.
Birkaç hayati soru ile yazımı sonlandırmak istiyorum: Bugün İslam'ı temel referans olarak alan ve İslami bir yönetim kurmak isteyen bir siyasi partinin kurulmasına neden izin verilmemektedir? Bunun önünde ki hukuki engellerin kaldırılmasının gerektiğini düşünülmekte midir? Yeni anayasa bağlamında bu sorunun giderilmesi için bir çalışma yürütülmekte midir?
Bu hayati sorular evrensel ve mahalli boyutta cevap bulduğunda belki dünya daha yaşanabilir bir konuma gelecektir.
Not: Pakistan'ın Lahor eyaletinde meydana gelen terör olayını esefle kınıyorum.