Tüm bunlara rağmen bu tabir halk ağzına nasıl yerleşmişti?
Ellisekiz Meydanı ile ilgili bu çalışmada, 1930 ve 1940’lı yıllarda bu meydan ya da komşusu olan mahallelerde doğmuş olup çocukluk ve gençlik çağlarından sonra Urfa’da başka mahallelere ya da Urfa dışındaki şehirlere göçmüş bulunan kişilerle de görüştük.
Oturmuş oldukları bu meydan ve etrafındaki evlerle komşu mahallelerde çocukluk ve ilk gençliklerini yaşamış olan Dr. Yücel Aktar, Av. Selahattin Görkey, Av. Ali Işıkyıldız, Bekir Abacı, Osman Abacı, Mehmet Ezer, Kadri Çetiner, M. Cemil Mısır, Nuri Biz, Adil Ünür, Ahmet Ulugerger ve Selami Acar’dan, “Ellisekiz Meydanı” adının kaynağına dair sorumuza ufak ayrıntılarla hemen hemen aynı cevapları aldık.
Tanıkların, önceki kuşaklardan nakledilen benzer hikâyeleri aktardıkları anlatımlara göre, bugünkü 11 Nisan Kurtuluş İlkokulu’nun yerinde, birçoğunda olduğu gibi işleticisi gayrimüslim olan[1] eski bir hamam bulunuyormuş.[2] Tarihi tam bilinmeyen uzun bir zaman önce kalabalık bir “kadınlar günü”[3], “doğdu hamamı”[4] ya da bir “gelin hamamı”[5] gününde hamamın yıkılması/çökmesiyle içindekiler enkaz altında kalmış ve enkazdan kurtarılamayan ellisekiz kadın ve kız hayatlarını kaybetmiş, bu olaydan dolayı meydana “Ellisekiz Meydanı” denilmeye başlanmış. Hamam harabesinin temizlenmesinden sonra uzun zaman boş kalan arazinin üzerine ise daha sonraki yıllarda halen de var olan okul binası inşa edilmiş..[6]
Urfa’da, çok sayıda eski cami, zaviye, tekke, çeşme gibi binaların sahipsizlik ve ilgisizlik nedeniyle harap olmaları nedeniyle memleketteki hayırseverlerce onarıldığına ilişkin yüzlerce örnek bulunmaktadır. Burada 250 yıllık bu hamamın da zamana yenilerek harap hale geldiği ve sahipsizlikten uzun zaman harabe kalan hamamın enkazının temizlenmesinden sonra arsasının üzerine daha sonraki yıllarda halen de mevcut olan okul binasının inşa edilmiş olduğu sabit ise de, hamamın çökmesiyle gerçekleştiği söylenen kadın/kızların ölümlerine dair -mesela bir tek mezar taşı, ya da hayatını kaybetmiş olan aile üyeleriyle ilgili bireysel hikâyeler gibi- hiçbir somut kanıt bulunmamaktadır.
Elimizdeki “Ellisekiz Meydanı” ifadesinin yer aldığı 227/2 sayılı Urfa Şer’i Sicil Defterinin 224 numaralı kararı 1887 tarihini taşıdığına göre[7] aktarıcı tanıkların beyanlarının; doğumlarından en az 70-80 yıl öncesine ait olan bilgilerin nakli mahiyetinde olacağı tabiidir. Ancak, yerine okul binasının inşa edildiği Hacıbey Hamamı’nın varlığı dışında somut herhangi bir kanıta dayanmasa da mahallenin, etnik, sosyal ve ekonomik yapıları biribirinden farklı eğitimli kişilerinin, ailelerinden ve çevrelerinden devralmış oldukları sözlü kültürü benzer ayrıntı ve motiflerle aktarmalarının mahallenin ortak hafızasında yer alan bir hikâyeye işaret ettiği de gözden uzak tutulmamalıdır.
Halk arasında kullanılan ancak dönemin kayıt ve arşivlerde rastlamadığımız “Ellisekiz Meydanı” ifadesine yalnızca Süryaniler’le ilgili bir kayıtta rastlanıldığına yukarıda değinilmişti.
Osmanlı İmparatorluğu’nda gayrımüslimler için getirilmiş bulunan Kilise inşa ve onarımı hususundaki yasak ve sınırlamalara Sultan Abdulmecit döneminde çıkartılan “Gülhane Hattı Hümâyunu” (1839) ve “Islahat Fermanı” (1856) ile getirilen esnemeler sonucunda harap kiliselerin onarımı ve yeni Kilise inşasıyla ilgili kolaylıklar getirilmişti.
Birçok yerde olduğu gibi Urfa’da da gayrımüslim cemaatler yapacakları başvurularda alacakları izinnamelerle artık kiliselerini onarım ve inşa imkânı bulacaklardı. Süryanilerin Hacıgazi Mahallesinde onarım ve inşa izni istediği Kilise, Süryani Kadim Cemaatine ait “Aziz Pavlus-Aziz Petrus Kilisesi[8]” idi[9]. 1861 yılında açılışı yapılan Kilise’nin 1858 yılında başlayan izin sürecinde Süryani Cemaati için onarım izni yanında “..Kiliseye gelmeleri için ayinleri gereğince çan çalmayup tahta çalmalarına kimesne tarafından müdahale olunmamasına.. kadim kilisede âyin icrası sırasında Müslüman ahaliyi huzursuz edecek derecede şamata etmeyerek tahta çalmalarına ve kendi hallerinde ayin icralarının önlenmemesi gerektiğine Divan-ı Hümayundan ifade..” kılınmış olması[10] gibi kolaylıklar sağlanmasının cemaatte büyük bir sevinç yaratmış olduğu şüphesizdir.
Yunanî ve Milâdî takvimleri bir arada kullanan Süryanilerin minnet duygularıyla dolu[11] büyük sevinçle karşıladıkları 1858 yılındaki bu olayın anısına, 58 tarihine atfen meydan için kullandıkları hususu bir ihtimal olarak düşünülebilir.
Tanzimat ve Islahat Fermanları sonrasında meydana gelen gayrimüslimlerle ilgili gelişmelere çok sıcak bakmasalar da, şehir halkının dil ve kulaklarının, meramı kısa yoldan ifade edecek bu ve benzeri rakamsal ya sözel deyimleri kabule aşina olduğu gözlenmektedir:
Tıpkı, ortak hafızalarında yer alan; 1876/77 Rus Harbi için “93 Harbi”[12]; Birinci Cihan Harbine gönderilen 1899 doğumlu orta okul talebeleri için “15’liler”[13], Urfa’nın düşman işgaline karşı kurulan Müdafaayı Hukuk Cemiyeti için “12’ler”, çok partili döneme geçişteki siyasi hareket için “35’ler”, 1960 darbesindeki hizip için “14’ler”, 12 Mart sonrasındaki Demokratik Parti hareketi için “41’ler” deyimlerinin kullanılmasında olduğu gibi..
Tıpkı, halk tarafından Nimetullah Cami’ine “Ağ Cami”, Hacıyadigâr Cami’ine “Kuttik Cami”, Halilürrahman Cami’ine “Döşeme Camii”, Rızvaniye Cami’ine “Zulmiye Camii”, Hüseyinpaşa Cami’ine “Karameydan Camii”, Hoca Ahmet Cami’ine “Pazar Camii”, İmam Sekkâki Cami’ine “Bıçakçı Camii”, İhlâsiye Cami’ine “Kardeşler Camii”, Kubbemescidi Cami’ine “Abdulvahid’in Tekkesi” denilmesinde olduğu gibi..
Tıpkı, rakamların yer aldığı İkiağız, Üçdirek, Üçkilise, Üçviran Çarmelik, Beşmağara, Sittikale, Yedikuyu, Dokuzkuyu, Kırkmağara, Kırkpınar Seksenviran ve benzeri mekân adlarında olduğu gibi, “Ellisekiz Meydanı” adının da zaman içerisinde kamusallaşarak ortak hafızaya yerleşmesi ve şehir halkı tarafından benimsenip kullanılmasının bir varsayım olarak değerlendirilebileceğini düşünüyorum[14].
Sonuç Niyetine
Dünyanın birçok yerinde, yüzyılları aşarak günümüze gelebilen ve genellikle çevresindeki dinî binaların kapılarının açıldığı bu tür kadim meydanlar[15] büyük özenle korunmakta, kültür ve turizm faaliyetleri kapsamında içerisinde bulunduğu şehre hem değer katmakta hem de önemli bir turizm geliri sağlamaktadır.
Yukarıda ayırt edici bütün özellikleri anlatılan Ellisekiz Meydanı’nın sahip olduğu, cami, kilise, tekke, okul, çeşme, geleneksel evler gibi zengin tarihi mimari ve kültürel değerleriyle emsallerinden çok daha üstün bir yere sahip olduğu tartışmasızdır.
Şanlıurfa Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun bu meydanla ilgili olarak vermiş olduğu 2010 tarihli tescil kararından sonra (Ek-7), meydanın çevresindeki kültür varlığı mahiyetindeki evlerden başka meydanın bizzat kendisi de yasal koruma altına alınmış olup meydanın tarihî, kültürel, dokusu ve siluetiyle ilgili her türlü mimarî/fizikî proje ya da müdahalenin ancak sıkı bir denetim ve ancak Kurul izniyle gerçekleşebilmesi zorunlu hale gelmiştir.
İmar mecburiyetlerinin dışında böylesine önemli bir çifte koruma kalkanına da sahip olan sorumlu kurumların, görüntü kirliliği nedeniyle turistlerin fotoğraf çekmelerinin bile artık mümkün bulunmadığı bu eşsiz tarihî meydanı acil olarak gündemlerine almalıdırlar.
Bu düzenlemelerin Kurul Kararı doğrultusunda ve turizmin gereklerine göre yapılması halinde yapacakları hizmet, belki de Göbeklitepe’den sonra Urfa’nın Unesco Dünya Mirası Listesi’ne önemli bir kültür varlığı daha eklemesinin yolunu açacaktır.
DİPNOTLAR
[1] Eski Urfa hamamlarının sahip ya da işleticilerinin büyük çoğunluğunun gayrimüslimler, özellikle Ermeniler olduğu çok sayıda Şer’i Sicil kayıtlarından anlaşılmaktadır.
[2] Mahalleli Osman Abacı, evlerinin karşısında bulunan 11 Nisan İlkokulunda okurken, öğrencilere dağıtılacak süttozu kutularının muhafaza edildiği okulun merdivenle inilen düşük zeminli deposunun duvarında gördüğü hamam kurnasını iyi hatırladığını belirtmiştir.
[3] Hamamların kadınlara ayrılan zamanları için kullanılır.
[4] “Doğdu hamamı”, gelinin ilk doğumunu yaptıktan sonraki 40. günün ertesinde götürüldüğü ve ailenin maddi durumu iyiyse hamamın kapatıldığı hamam töreni. Bkz. Saraç, M.Adil. “Tanıklarıyla Urfaca Urfalıca” Urfa Belediyesi Yayını 2018, sf.326.
[5] “Gelin hamamı”, gelin geldikten 15 gün sonra akrabalar ve dostların davet edildiği yeme içmeli, eğlenceli hamam töreni. Bkz. Saraç, a.g.e. sf. 405. Komşu mahalleli Adil Ünür, olayın muhtemelen bir kadınlar günü meydana geldiğini ifade etmiştir.
[6] Mahalleli Kadri Çetiner, 1900’ler civarında doğmuş bulunan babasının, çocukluğunda Hamamın yerindeki harabede arkadaşlarıyla oyun oynadıklarını anlattığını söylemiştir.
[7] Urfa Şeriye Sicilinin 1887 tarihli 227/2 numaralı defterindeki diğer kararlarla 1870 sonrasına ait defterlerdeki bütün kararlarda bu mevkiin kayıtlardaki Hacıgazi ve Nimetullah Mahallelerinin sınırları içerisinde değerlendirilmiş olduğu açık olduğu halde Belediye tasnifinde mahalle olarak kaydı ve adı yer almayan “Ellisekiz Meydanı” ifadesinin ayrı bir mahalle olarak zikredilmiş olması, insana bu tabirin Süryaniler’e ait bir kullanım olduğu hissini vermektedir.
[8] Hrıstiyanlıkta, Aziz Petrus Hz. İsa’nın havarilerinden biri, Aziz Pavlus ise öğretilerini yaydığı kabul edilen önemli bir azizdir. Saint Peter ve Saint Paul olarak tanınırlar.
[9] Bu kilise, Nimetullah Beg camii ve Hacıgazi Tekkiyesi ve Hacı Yadigâr ve Ömeriye Mescidleri ortasında, M. 9 Mayıs 1859 tarihli Liva Meclisi kararında “büyük kilise olmayub ufacık bir mabedhane” olarak nitelenen ve Zincirli tabir olunan bir “küçük mabed” idi ve Padişah Fermanıyla verilen onarım izninden sonra genişletilerek büyütülmüştü.
[10] Bu konuda geniş bilgi için bkz. Asoğlu, Dr. İsmail, “Birliktelikten Yol Ayrımına Urfa Kazasında Gayrimüslimler (1880-1910), Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı, Doktora Tezi. Ş. Urfa 2019 sf. 65 vd.
[11] Bu duyguyu yoğunlaştıran bir husus da, 1859 yılında kilisenin onarımı devam ederken Dergezenli Mahallesinde Yusufpaşa Vakfı’na ait boş bir arsanın, “üzerinde İncil kursu ve papazlara ait bir lojman inşa etmek amacıyla” Cemaat mensuplarınca satın alınması (Ek-6) izni olmalıydı.
[12] Doksanüç Harbi, “1877/78 Osmanlı-Rus Savaşı”na halk arasında verilen isimdir.
[13] Onbeşli’ler; Osmanlı İmparatorluğunda 1. Dünya Savaşı’na gönderilen çocuk yaştaki 1315 (1899) doğumlular için yakılan türkülerde geçer. “Hey onbeşli onbeşli..” gibi..
[14] Urfa halkının bu alışkanlığına günümüzde de rastlanmaktadır: Cadde, yapı ya da ya da tesislerin ”24 Metre Yol,” “35 Metre yol,” “500 Yataklı Hastane”, “800 Yataklı Hastane .. şeklinde söylenmesi gibi..
[15] Ellisekiz Meydanı kadar tarihî ve sosyal zenginliğe ve çeşitliliğe sahip bulunmayan ve kapısının açıldığı meydana adını veren mabediyle ünlü Roma’daki Pantheon meydanı bu tür meydanların tipik bir örneğidir.