Meydanın Eski Adı
Evliya Çelebi, ünlü seyahatnamesinde 1648 yılında geçtiği Urfa şehrinden çok sayıda hamam ismi sayar. Bunlar; Paşa Hamamı, Samsatkapı Hamamı, Hacıbey Hamamı, Arasta Hamamı, Muharrem Hamamı, Keçeci Hamamı, Meydan Hamamı ve Cıncıklı Hamam’dır. Çelebi’nin sözünü ettiği Hacıbey Hamamı’nın arşiv kayıtlarında sürdüğümüz izi, bizleri yaklaşık 200 yılı aşkın bir süre aynı adla bilinen ve söylenen “Hacıbey Hamamı Meydanı”na götürmektedir.
1. Bu meydanın doğusunda 1665 yılında ölen Gazi Halifenin oğlu Şeyh Ramazan Şani Efendi’nin 1656/57 yıllarında yaptırdığı Halvetiye Tekkesi bulunmaktadır. Şeyh Ramazan Efendi’nin 1659 yılında Halvetiye fukara ve dervişleri için vakfettiği mülkler için düzenlenen vakfiyede; “..Nimetullah Bey Cami’i Şerifi yakınında bulunan satın almış olduğum mülklerimi ve mirasla gelmiş olan odamın binalarını yıkıp arsasında sahip olduğum mallarımdan bir kubbe üzre gönüllere ferahlık ve sevinç veren bu mabedi bina eyledim ki..” denilerek, Meydanın etrafında vakfedilen iki cullâh dükkânı’nın biri “Hacıbey Hamamı yakınında” diğeri de “..adı geçen Hamam’ın karşısında” gösterilmektedir.
2. Rahmaniye medresesi banisi El-Hâc Abdurrahman Efendi b. Mustafa Çelebi’nin M.1725 tarihli vakfiyesine göre de Hacıbey Hamamı ayaktadır.
3. Rakka Valisi Rızvan Ahmet Paşa’nın M.1740 tarihli vakfiyesinde, söz konusu meydan “Hacıbey Hamamı Meydanı” olarak kaydedilmiş ve vakfedilen “kalaycı dükkânı” ile “hallaç dükkânı”nın meydanla ilişkili sınırları aşağıdaki cümlelerle belirtilmiştir: “Hacıbey Hamamı Meydanı’nda Hacı Gazi Tekkesi karşısında (Güneyi yol ve ona açılan kapı ve Doğusu yine yol ve Kuzeyi Şah Hüseyin oğlu masarası ve Batısı İskân Kâtibi Abdullah Efendi’nin ekmekçi dükkânı ile çevrili) bir adet ‘kalaycı dükkânı’, ve yine aynı meydanda bulunan (Güneyi yol ve ona açılan kapı ve Doğusu vakıf tekke ve Kuzeyi Şah Hüseyin oğlu mülkü ve Batısı Şah Hüseyin oğlu Madarı ile çevrili) iki tezgâh alan bir adet ‘hallaç dükkânı’..”
4. Yine aynı yüzyılda yaşayan İskân Kâtibi Abdullah Efendi bini Abdurrahman Efendi’nin M.1751 tarihli Vakfiyesinde; “..ve dahi derun şehirde Tatlık Mahallesinde Hacıbeg Meydanı’nda vakî güneyi yol ve ona açılan kapı ve Batısı Ak Cami-i Şerifi ve Kuzeyi Şah Hüseyin oğlu veresesi mülkü ve Doğusu Ahmed Paşa vakfı ‘cullâh dükkanı’ ile mahdut ‘madar’ın tamamından şer’an malik olduğum yarı hissemi..” denilerek meydan ve adı açıkça belirtilmiştir.
5. Urfa Şer’i Sicili’nde Tekke Cemaati’nden bahsedilirken “..medîne-i Ruha mahallâtından Hacıbey Meydanı yanında Halvetî Hacı Gazi Tekkesi Mescid-i Serîfi cemaati”.. denilmektedir.
6. Tekke Cemaati, başka bir Şer’iye Sicili’nde “Medîne-i Urfa’da Hacıbey Meydanı yanında Hacı Gazi Tekkesi Cemaati” şeklinde tarif edilmiştir.
7. Yine halk arasındaki çeşitli mülk ihtilaflarına dair Şer’iyye Sicillerinde yer tarifi yapılırken, “Hacıbey Mahallesi’nde vâki‘ bir bab vakf-ı şerîfenin menzili.”. ya da “ medîne-i Urfa’da Hacıbey Meydanı..” ifadeleri kullanılmıştır.
1935-40’lı yıllarda tekke ve zaviyelerin mülklerinin Vakıflar İdaresi’nce satışı sürecinde, vakfiyelerde Hacıbey Hamamı Meydanı’nın karşısında veya yakınında olarak tarif edilen, eski fotoğraflara baktığımızda hudutları birbirini doğrulayan cullâh dükkânı, ekmekçi dükkânı ve madar, açık arttırma suretiyle çeşitli kişilere satılmıştır. Ağ Cami’nin meydana açılan kapısından doğuya doğru sıralanan bu dükkânların uzandığı köşe başında ve Halvetiye Dergâhı’nın kapısının karşısında yer alan büyük ev ise, Halvetî Dergâhı postnişin’i olan Urfa mebusu Şeyh Saffet Efendi’nin Hacıgazi Mahallesi’nin 1 numaralı hanesinde nüfusa kayıtlı olduğu ve oturduğu evdir[1]
Görüldüğü üzere Meydan, yaklaşık 250 yıllık bir süre içinde kayıtlarda Halvetiye Tekke’sinin yanında tarif edilerek kayıtlarda “Hacıbey Hamamı Meydanı” “Hacıbey Meydanı”, “Hacıbey Mahallesi” adlarıyla kullanılmış olup 1850’li yılların başlarından itibaren, -muhtemelen hamamın yıkılmış olması nedeniyle- “Hacıbey Mahallesi” veya “Hacıbey Meydanı” olarak da anılmaya başlanmıştır[2].
Daha önceki yıllarda idarî kayıtlarda “Tatlık Mahallesi” ya da zaman zaman “Nimetullah Mahallesi” sınırları içinde gösterilen Hacıbey Meydanı; Halvetiye Tekkesi’nin bina edildiği 1656/57 yılından itibaren aralıksız olarak birkaç yüzyıl boyunca adını Tekkenin kurucusu Şeyh Ramazan Şani’nin babası Hacı Gazi Halife’den alan “Hacı Gazi Mahallesi” sınırları içerisinde yer almıştır. Halep Vilâyetinin H. 1284 (1869) tarihli ilk Salnamesinde Urfa Sancağı’nın merkez mahalleleri arasında sayılan Hacı Gazi Mahallesi[3], Tanzimat sonrası Urfa’da Belediye teşkilâtının kuruluşunu müteakip oluşturulan mahalleler arasında da yerini aldıktan sonra, Cumhuriyet’ten sonraki yıllarda mahallelerin birleştirilmesi düzenlemesiyle “Beykapısı” mahallesine bağlanmıştır. Görüldüğü üzere, 1870’lerden sonra Urfa’da Belediye ve Belediye Meclisi’nin oluşturulmasıyla yeniden düzenlenen mahalleler arasında Hacıbey Meydanı/Mahallesi adıyla bir mekân yer almamış olup, meydan idarî olarak Hacı Gazi Mahallesi sınırları içinde kalmıştır.
Ellisekiz Meydanı:
Meydanın bulunduğu Hacıgazi Mahallesi’nin; çoğunluğunu değişik mezheplerden Süryanilerin oluşturduğu gayrimüslimlerle Müslümanların yoğun bir şekilde iç içe oturduğu bir mahalle olduğu aşağıdaki kayıtlardan anlaşılmaktadır:
Mahallede gayrimüslim nüfustan; “Musullu Katolik Abdülmesih b. Abdullah”, “Süryani Kadim Galiya bt. Şemsi Yakub”, “..teb‘a-i Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye’nin Süryani milletinden Zekerya veled-i Mihail..”, “..tebaayı Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye’nin Protestan milletinden Ayntâbî Agob Allemi veled-i Ağyâ..”, “..tebaayı Devlet-i ʿAliyenin Süryâni Katolik milleti murahhası Huri Betros Efendi”, “Dellek Makdis Agob veled-i Aros..”, “..teb’a-i ‘Osmaniyenin Lâtin Katolik milletinden Kars veledi Hanna ve Süryâni milletinden Zekeriya veledi Mihail nâm kimesneler..” gibi çeşitli kişiler oturduğu gibi, Müslüman nüfustan; “..Halvetiyye Zaviyesi Vakf-ı Şerif’inin mütevellisi bulunan Şeyh El-hacc ‘Abdulkadir Efendi ibn-i Muhyiddin Efendi”, “..Ramazan bin Abdülkadir Efendi” ve.. “..teb’a-i ‘Osmaniyeden Kınacı Yahya bin Musa..”, “..Abâcı Hâcıoğlu Ali bin Ahmed..”, “..Ayşe bint-i Hacı Mustafa bin Mahmud.”, “Kalaycızade Hacı Halil Ağa bin Abdurrahman Ağa”, “..Şeyh Mustafa Safvet b. Şeyh Abdülkadir..” gibi çeşitli kişiler de oturmaktadır.
Ellisekiz Meydanı’nın geleneksel sosyo-kültürel yapısına bakıldığında, uzun yıllar boyunca çok sayıda dinî yapı, cemaat ve sosyal katmanları; gündelik hayatlarına eşlik eden âdet, görenek ve merasimleriyle[4] barındırmış bir mekân olduğu görülmektedir. Etrafını çevrelemiş bulunan dinî ve öğretim yapılarının Meydan’a kuş uçuşu uzaklıkları şöyledir:
Halvetiye Tekkesi, Meydan’a doğudan sınırdaş; 11 Nisan Kurtuluş İlkokulu, Meydan’a güneyden sınırdaş, Nimetullah Beğ (Ağ) Camii ve avlusunun kuzey kenarındaki Abbasiye Medresesi 20 m.; Yeni Ömeriye Camii 90 m; Meşarkiye (Çarhoğlu) Camii 110 m; Tuzeken Camii 120 m; Hacıyadigâr Camii 125 m; Kıbrıslı Tekkesi 150 m; Süryani Kadim Aziz Petrus - Aziz Paulus Kilisesi (Reji) 40 m; Rahibeler Evi olarak da anılan Kapusenlerin yönettiği Fransisken Kilisesi[5] 20 m; Keldanî/Süryani Katolik Kilisesi[6] 50 m.
XVII. yüzyıldan XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar geçen uzun zaman diliminde adı Hacıbey Hamamı Meydanı olarak kayıtlara geçen bu meydanın, muhtemelen hamamın yıkılması dolayısıyla- 1850’li yıllardan itibaren resmiyette yalnızca Hacıbey Meydanı olarak anılmaya başlandığına, kayıtlara dayalı olarak yukarıda işaret edilmişti. Ancak bu meydanın XIX. yüzyıl sonlarından XX. yüzyıla taşan bir şekilde halk arasında Ellisekiz Meydanı olarak da anılmasının nedenine dair bir bilgiye rastlanamamıştı.
Yaptığımız araştırmalarda bu isme tek bir yerde, 227/2 sayılı Urfa Şer’i Sicil Defterinin 1887 tarih ve 224 numaralı Süryanilerle ilgili kararında rastladık. Meydan etrafında oturan Süryaniler için, dava ve kararlarında daha çok “Hacıgazi Mahallesi’nden..”,“Nimetullah Mahallesi’nden..” ve “Ömeriye Mahallesi’nden..” şeklinde ifadeler kullanan Urfa Şer’i Mahkemesi’nin bu sicil kararında kullandığı “Ellisekiz Meydanı Mahallesi” ifadesiyle sicillerde ilk karşılaşmamızdı. Söz konusu kararda; “..Urfa şehri mahallelerinden Ellisekiz Meydanı Mahallesi mütemekkinlerinden Osmanlı teb’ası ve Süryâni milletinden olup vefât eden İbrahim oğlu Berber Makdis Bedros’un küçük oğulları İbrahim ve ʿAbdülnur’un kimseleri olmamakla rüştlerini kazanmalarına değin işlerini görmek için bir vasî atanması lüzumu olmakla... Süryâni milleti Murahhası Hori Bedros Efendi tarafından düzenlenen evraka göre anneleri Osmanlı teb’ası Süryâni Milleti kadın taifesinden Rihâna veledi ʿAbdo’nun vasi olarak nasb ve tayinine..” karar verilirken muhtemelen Murahhas tarafından düzenlenmiş olan evraka ya da ilgili şahısların beyanlarına göre “Ellisekiz Meydanı Mahallesi” ifadesi kullanılmış olmalıdır. Çünkü 1870-1908 arasında yayınlanan bütün Halep Salnamelerinde, “Urfa Sancağı Mahalleleri” bölümlerinin hiçbirisinde “Ellisekiz Meydanı Mahallesi” adıyla herhangi bir mahalle yer almamıştır (Ek-5).
DİPNOTLAR
[1] Bu ev ve altındaki dükkânlar mahalle sakinlerinden olan Kemancızade Hüseyin Efendi tarafından satın alınmış, bir zaman sonra dükkânlar eve katılarak ve el değiştirerek kadastroyla yeni malikleri adına “hane” olarak tapuya kaydedilmiştir.
[2] Hacı Bey, 1560 yılında Urfa Sancak Beyliği ve 1574-1576 yıllarında da Rakka Beylerbeyliği yapan şahıs olmalıdır.
[3] Evliya Çelebi’nin 1648 yılında ziyaret ettiği Urfa’da saydığı mahalleler arasında Hacı Gazi Mahallesi diye bir mahalle yoktur. Söz konusu Meydanda Hacıgazi Tekkesi’nin inşaından sonra mahalleye bu adın verilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
[4] Dr. Yücel Aktar ve diğer bir kısım tanık, çok sayıda mahalleyi biribirine bağlayan meydanın birçok etkinlikte kullanıldığını, yolların üzerinde olması nedeniyle de gündüzleri gelini almak için “gelin ardına” giden düğün alaylarının ve geceleri damadı gerdeğe götüren toplulukların meydanda mutlaka durup, -kısa bir müzik ve oyun gösterisi anlamında- “fasıl yaptıktan” sonra yollarına devam ettiklerini belirtmişlerdir.
[5] Kapusenler, Katolik Kilisesine bağlı Fransisken tarikatının XVI. yüzyılda kurulmuş olan bir koludur. Yoksul ve münzevî hayatı kutsayıp rahiplerinin mülk sahibi olmalarına izin vermeyen bir tarikattır. Bizdeki eski dervişlerin tarikatlarını temsil eden başlıklar takmaları gibi, kıyafetlerinde sivri başlıklarla kahverengi hırkaları üzerine beyaz bel bağları bulunurdu. Günümüz kafelerinde kahve üzerine ince süt tabakasıyla sunulan bir İtalyan kahve çeşidi olan “Kapuçino" , bu kıyafete benzetmeyle türetilmiştir.
[6] XVI. Yüzyıldan itibaren Keldanî Kilisesi adıyla anılan Hıristiyan Katolik Kilisesi'dir. 1880’li yıllarda oluşmaya başlayan ve ibadetlerini evlerde gizlice yapan Keldanî Cemaati H.1331/M.1915 tarihli Padişah Fermanıyla kilise kurmaları için verilen izinle resmiyet kazanmıştır.