“Ben de okula gideceğim” diye boğazım yırtılırcasına ağlayıp ortalığı birbirine kattıktan sonra benden bir yaş büyük kız kardeşimin elini tutarak gittiğim ilkokulun adı “11 Nisan Kurtuluş İlkokulu” idi. Evimizin bulunduğu Meşarkiye caddesinden, Mevlevihane ve Çulcu Pazarı yoluyla 4-5 dakikada yürüyerek ulaştığımız bu okul, mimarisi çevresindeki yapılardan farklı, eski bir binaydı.

Yürürken geçtiğimiz yolları ve mekânları tam anlamıyla tanımıyorduk. Fakat, çok sonraları öğrendiğimize göre okulun bulunduğu yer ve çevresi, çok sayıda sokağın buluştuğu bir meydan etrafında yerleşilen ve çevresinde çok sayıda dinî yapının yer aldığı eski ve merkezî bir mahalleydi.

            Bu Meydan; merkezi Hacıgazi Mahallesi olmak üzere dört yönden çevrili bulunduğu Nimetullah, Hacıyadigâr, Tuzeken, İmamkulu, Ömeriye, Meşarkiye ve Mahkeme Mahallelerinin ortasında bulunan ve 1600’lü yıllardan itibaren 250 yıllık süre boyunca kayıtlarda “Hacıbey Hamamı Meydanı” yahut “Hacıbey Meydanı” adıyla yer alan meydandır. Bu ada rastladığımız son kayıt ise 1852 yılına ait bir gayrımenkul ihtilâfında geçen “Hacıbey Meydanı” kaydıdır

            Farsça’dan Arapça ve Türkçe’ye geçen ve “orta” anlamına gelen “Meydan” kelimesi, dilimizde bir dizi türeviyle kullanılır. Kelime, Hint-Avrupa kökeniyle Avrupa dillerine de geçmiş olup, Akdeniz için “karaların ortasında” anlamında kullanılan ”Méditerrané”, ya da Orta-doğu için kullanılan “Middle East” kelimelerinde olduğu gibi Batı dillerinde “med” ya da “midi” ile başlayan ve “orta” anlamı veren pek çok kelime aynı kökten gelir.

              Fizikî yapılardan, coğrafyasından ve sosyal yapısından hareketle bakıldığında yazımıza konu olan alanın “Meydan” adını gerçek anlamıyla hak ettiği görülecektir.

 1) Meydana Ulaşan Sokaklar: Meydan’a Kuzey’den; Hacı Yadigâr Camii yanındaki Halvetiye Karakolu Sokak’tan ve Tuzeken Camii yanındaki Bardakçı Sokak’tan güneye doğru,

 Batı’dan; Yıldız Meydanı’ndan eski adı “Güven Sokak” olan Kazancı Bedih Sokağı’nı takiben Doğu’ya doğru,

Güneybatı’dan; Mevlevihane’den Çulcu Pazarı’nı doğuya doğru geçen 11 Nisan Sokak’tan kuzeye kıvrılarak,

Güney’den; Meşarkiye/Çarhoğlu Camii’nin yanından kuzeye doğru kıvrılan Kemancı Sokak’ı izleyerek,

Güneydoğu’dan; Arap Meydanı’ndan kuzeybatı yönünde ilerleyip Mısır Sokak’tan,

Doğu’dan; Beykapısı’ndan kuzeye uzanan Doğru Sokağı takip ederek ulaşılabilmesinin mümkün olması, bu merkezi konumu güçlendiren çok önemli etkenlerdir.

Ağ Camii. Solda Meydandaki Kâhke Fırını, Sağda Meydandaki Vakıf Dükkânları

 2)  Meydan Çevresindeki Dinî ve Hayrî Yapılar: Meydan etrafında yer alan aşağıdaki dinî ve hayrî yapıların da, şüphesiz bu çerçeve içinde bir bütün teşkil ettiği söylenebilir:   

Kuzeyinde; halk arasında “Kuttik Cami” olarak da adlandırılan ve eski bir kilise üzerine inşa edilmiş olduğu söylenen M.1155 onarım tarihli Urfa’nın en eski camilerinden Hacı Yadigâr Camii.

Kuzeybatısında; 16. Yüzyılda Rakka Sancak Beyi Nimetullah Beğ tarafından, eski bir mabet yerine inşa edilmiş olan ve halk arasında bilinen adıyla Ağ Cami (Ek-1) .

Kuzeydoğusunda; bir dönem Reji (Tekel) İdaresi’nin deposu olarak kullanılmış olması nedeniyle halk arasında Reji Kilisesi olarak anılan ve Islahat Fermanı kapsamında verilen izinden sonra 1861 yılında onarılarak hizmete açılan Süryani Kadim Cemaati’ne ait “Aziz Petrus - Aziz Paulus Kilisesi”.

Doğusunda; Halvetî tarikatı halifelerinden Hacı Gazi oğlu Şeyh Ramazan Efendi’nin tarikat fukarası için 1657 tarihinde bina ettiği Halvetiye Tekkesi ve Mescidi (Ek-2) .

Doğuya doğru; Halvetiye Tekkesi’nin güneyinden Arap Meydanı’na giden Mısır Sokak üzerinde, kitâbesinde M.1214 tarihi okunan Yeni Ömeriye Camii.

Batısında; halk arasında “Kıbrıs Tekkesi” de denilen, Akkoyunlular döneminde vakfedilmiş olup Urfa’nın Osmanlı egemenliğine geçişinden sonra yapılan 16. Yüzyıl tahrir kayıtlarında da yer alan Hacı Mihman Mescidi ya da “Kıbrıs Mescid-i Şerifi”,

Güneydoğusunda; 17. Yüzyıldan beri kayıtlarda yer alan ve 1950’li yıllarda yapılan onarımla Çarhoğlu Camii adını alan “Meşarkiye Camii”,

Güneyinde; Maarif İdaresi tarafından 1912 yılında satın alınan boş arsa üzerine “Numune Mektebi” olarak yaptırılan, bugünkü adıyla “11 Nisan Kurtuluş İlkokulu”.

3) Meydan Çevresindeki Evler ve Dükkânlar: Meydanın çevreleyen dinî olmayan yapılara kısaca değinmek gerekirse:

            Meydanın Doğusunda; Halvetiye Vakfına ait bir tekke iken 1940’lı yıllarda Vakıflara intikal ettirilip satışıyla Mısır, Parmaksız, Kel Halil, Karaşıhlı, Saçaklı, Tüysüz, Sezer vb. ailelerin oturduğu evlere bölünmüş ve çok sayıda el değiştirmiş olan olan ve bugün imarda “Kurtuluş Mahallesi 163 no’lu ada” olan yer.

Batısında; Attarzade ailesine ait iken satılarak el değiştiren ev ve bitişiğindeki meşhur “Kâhke Fırını”.

Güneyinde; Hacıbey Hamamı’nın yıkık arsasında inşa edilmiş olan 11 Nisan Kurtuluş ilkokulu.

Kuzeyinde; Ağ Cami’den doğuya doğru uzanan Rızvaniye Vakfı’nın “hallaç dükkânı”, İskân Kâtibi Abdullah Efendi Vakfının “ekmekçi dükkânı”, Halvetiye Vakfı’nın “cullâh dükkânı” ve bugün el değiştirmiş bulunan Tekke’nin şeyhi Mustafa Saffet Efendi’nin evi yer almaktadır.

Ve çevresinde, Madar[1], Kâhke Fırını[2], Çeşme[3] (Ek-4) gibi halâ ayakta bulunan eski yapılarla, artık var olmayan Cullâh[4] ve Ma’sara’ların[5]  izleri ve sokaklarında halâ onların lâkaplarıyla anılan terkedilmiş evlerin sahipleri olan Abacı, Kürkçü, Kalaycı, Helvacı, Nacar, Keşküş, Köse, Mısır, Sarıkınacı, Uludağ, Hacı Eyyuplar, Kemancı, Malhut, Aktar…  gibi eski ailelerin hatıraları..

                                   11 Nisan Kurtuluş İlkokulu

            1927 yılına ait Urfa Salnamesi’nde okulun yapılmasına ilişkin olarak, “Urfa’nın Umranına Hizmet Edenler” başlığı altında; “1328 tarihinde Mutasarrıf İsmail Paşa bir Numune Mektebi ile bir Darü’t-Tedris binası yaptırmıştır. Darü’t-Tedris binası bugün Ana Mektebi’ne çevrilmiştir” ifadesi yer almaktadır (Ek-3).  Bu Salname’de; sözü edilen ve “Kız Mektebi” olarak kullanılan Numune Mektebi öğrencilerinin öğretmenleriyle birlikte bir fotoğrafları da bulunmaktadır.

            Okul yeri, Nimetullah Mahallesine kayıtlı 1912 yılına ait tapu kaydıyla “Hali arazi[6]” vasfıyla Maarif İdaresine satılmıştır. Üzerine aynı yıl Salname’de belirtilen “Numune Mektebi” bina edilen arsa, Kadastro sırasında da “Urfa Vilâyeti” adına ve “İlkokul Binası” olarak tespiti yapılarak tapuya bağlanmıştır. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu hükümlerine göre “Korunması Gerekli Kültür Varlığı” olarak tescilli bulunan ve halen “11 Nisan Kurtuluş İlkokulu” adıyla hizmet veren bina, tashihen önce İl Özel İdaresi, 2014 yılında da Büyükşehir Belediyesi adına tapuya kaydedilmiştir[7].

   11 Nisan Kurtuluş İlkokulu’nun 1938/1939 öğretim yılı için düzenlenmiş olan mezunlar listesinde 15.06.1939 tarih ve 1 no’lu mezuniyet diploması; 1926 doğumlu ve Urfa eğitimine uzun yıllar öğretmen olarak hizmet etmiş bulunan Abbas oğlu Hasan Yetkin’e aittir. Buna göre 1927 yılında “Kız Mektebi” olarak hizmet veren okulda 1930’ların ilk yıllarından itibaren 11 Nisan Kurtuluş İlkokulunun öğretim faaliyetini sürdürdüğü söylenebilir.

Dipnotlar

[1] Arapça devir, dönme anlamlarını içeren Medar kelimesinin Madar’a dönüştüğü eski Urfa’nın hemen her mahallesinde bulunan bir işyerinin adıdır. Madar, Urfa’da kış hazırlıklarından olan bulgur çektirme sürecinin parçası olarak, güneşte karıştırılarak kurutulan buğdayın; yuvarlak bir tekne etrafında dönen gözleri kapatılmış atın döndürdüğü bir mile bağlı değirmen taşıyla buğdayın kepeklerinden ayrıldığı yer olup bu mesleği yapana “Madarcı” denilirdi. Bkz. Bekir Urfalı, “Urfa’da Buğday’ın Kabuğundan Ayrıldığı Yer: Madar..” .ŞURKAV Dergisi, sayı: 43, Sf. 24.

[2] Arapça bilezik anlamına gelen Kâhke sözcüğü, şeklinden dolayı Urfa ve civarında simit çeşitleri için kullanılan genel addır. Evlerden fırınlara kepekli un gönderilerek yaptırılan kâhkeler uzmanlaşmış ‘kâhke fırını’nda pişirilirdi.

[3] Halvetiye Tekkesi’nin meydana bakan cephesinde yer alan çeşme/sebil, Ruha Ayânı ve Rakka Valisi olan Firûz Beğ (ö.1808) tarafından yaptırılmıştır. 1891 yılında Firûz Bey’in yeğeni tarafından yaptırılan onarım dolayısıyla sebil kitâbesi Şeyh Saffet Efendi tarafından yazılmıştır.

[4] Osmanlılar döneminde dokumacılıkla uğraşan esnafa verilen genel ad.

[5] Üzüm, susam vs. ürünlerin sıkılıp suyunun çıkarıldığı işyeri.

[6] Gayrımenkul hukukunda, üzerinde bir şey bulunmayan “Boş arazi” anlamına gelir.

[7] 2010 yılında Kültür ve Tabiat Varlıkları Bölge Kurulu üyeliğim sırasında önerim üzerine sivil mimarlık örnekleriyle çevrili meydan ve sokaklar arasında bulunan “Ellisekiz Meydanı” nın; çevresindeki kültür varlıklarından ayrı olarak, Korunması Gerekli Kültür Varlığı olarak tesciline Kurul tarafından 27.04.2010 tarihinde karar verilmişti.

Yerel Tarihçi, Gazeteci-Yazar Av. Müslüm C. Akalın tarafından kaleme alınan ve yarın yayınlanacak olan yazı dizisinin ikinci bölümünde Ellisekiz Meydanı'nın eski adına dair kıymetli araştırmalar yer alacak...

Kaynak: Tuğba Polat