Artık sonbahar iyice hissediliyor.
Kış hazırlıkları hızlandı.
Gerçi eskisi gibi büyük hazırlıklar yok.
Eskiden çuval çuval buğday, bulgur alınırdı. Frenk suyu, reçel, kuru sebze, imkanı olanlar şifre (çekçek, bastık, sucuk, ceviz, kuru üzüm vb), odun, kömür...
Şimdi herşey lazım oldukça marketten ve ihtiyaç kadar alınıyor.
Doğal gazdan dolayı odun kömür de yok.
Apartman hayatında eski alışkanlıkları sürdürenler var. Takdir ediyorum.
Bir de tabii, imkanı olmayanlarla, köyde yaşayanlar farklı.
Bu yıl çok pahalı olduğu için kuru isot çıkaranlar iyice azaldı. Geçen yıllarda damlar kıpkırmızı olurdu, bu yıl tek tük...
Zor bir kış bizi bekliyor. Biz iyi kötü idare ediyoruz. Çok şükür.
Allah fakir fukaranın yardımcısı olsun.
İşsiz, kiracı, düzenli bir geliri olmayan, kalabalık, hastası olan niceleri için hayat çok daha zor.
Aşağı Çarşı'ya indim.
Kış için alışveriş yapmam gerekiyor.
Uzun yıllardır kışın bitki çaylarına ağırlık veriyorum. Zahter, yeşil çay, ada çayı, biberiye, kuşburnu, karanfil, zencefil, zerdeçal, sumak ve daha başka bir kaç çeşit bitki ve baharat.
Bu yıl menüye menengiç kahvesi de ekledim.
Ayrıca ev için çay, kahve, kakao, çörekotu, limon tuzu vb.
Attar Pazarını ve özellikle girer girmez beni çarpan kokusunu eskiden beri çok severim.
Büyük bir zevkle alışverişimi yaptım.
Çarşı her zamanki gibi çok kalabalıktı.
Herkes bir telaş içinde sağa sola koşturuyor.
Hayat devam ediyor.
Geldik, gidiyoruz.
Kış mevsimi gibi ömrün de kışı gelmeden...
Kim bilir, belki bu kış...
Belki yarın, belki yarından da yakın...