DOKUZUNCU BÖLÜM

M. Sarmış: Pekâlâ. Şimdi şimdiki derdimize gelelim. Böyle muhteşem bir yer. Büyük paralar ayrılmış. Yıllardır sürdürülen kazı ve restorasyon çalışmaları var. Fakat bir de bütün bu çalışmaları gölgeleyen, hatta tehdit eden bir durum var. Bir ara "Moğol istilasından daha tehlikeli" dediğiniz betonlaşma tehlikesi… Açıkça suç olduğu halde vatandaşların sit alanına ev yapmaları. Şimdiye kadar çok yapıldı. Halen de yapılmaya devam ediyor.
M. Önal: Her şey Harran'ın ilçe olması ile başlıyor. Nüfus arttıkça vatandaşın ev yapma ihtiyacı doğuyor. Onlar da böyle yapıyor. Yani vatandaş devletle karşı karşıya gelmiş durumda. Ama tabii bu duruma göz yumulamaz. Sit alanları ile ilgili kanunlar neyse, uygulanması gerekiyor. Kentsel arkeolojik sit alanında yoğun kaçak beton yapılaşma söz konusu. Özellikle pandemi döneminde arttı, deprem döneminde de devam etti. Bizim tespit ettiklerimizin sayısı 70'i geçmiş durumda. Bunlar son üç yıl içinde oldu. Bu durum Kültür Varlıkları Koruma Kurulu tarafından raporlandı.

Büyükşehir Belediyesinin de KUDEB (Koruma, Uygulama ve Denetim Bürosu) birimi var. Bu kaçak yapılar hakkında suç duyurusunda bulunulması ve kanun gereği yıkılması doğrultusunda ortak kararlar alındı. Fakat bugüne kadar herhangi bir yıkılma olmadı. Yani kurul kararları uygulanmadı. Soruşturmada da öyle caydırıcı bir yaklaşımı izleyemedik. Yani bu kaçak yapıyı yapanlar beş yıl, on yıl ceza almış diye bir karar çıkmadı, duyulmadı. Dolayısıyla bu da vatandaşlara cesaret verdi. Madem benim komşumun evi yıkılmadı, caydırıcı bir ceza da almadı; o zaman ben de yaparım diye düşündü. O yüzden kaçak yapılar halen devam ediyor. Biz mücadelemizi sürdürüyoruz. Zaten basına da yansıyor. Yetkililerin yapmayın, etmeyin, sonra hüsrana uğrarsınız diye demeçleri de var. Şu anki durum bu.

M. Sarmış: Harran UNESCO'nun da Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi'nde yer alıyor. "Kalıcı" listeye alınması için ne yapılması lazım?
M. Önal: Öncelikle beton yapılaşmanın durması ve var olanların yıkılması lazım. Şu anayolda iki üç tane beton inşaat varken UNESCO görevlileri Harran'ı kalıcı listeye almazlar. En azından anayoldan görünenlerin acilen yıkılması gerekir. Diğerleri de zaten soruşturma kapsamında olduğu için zaman içinde yıkılacaktır. Onun dışında bu kazı ve restorasyon çalışmalarının bitirilmesi gerekiyor. Çalışmalar devam ediyor; bir iki yıl içinde bitirilecek. Zaten Harran asıl listeye girmeyi çoktan hak ediyor.

M. Sarmış: Bir de şu konik kubbeli evler var. İtalya'daki benzer evlere sahip Alberobello 2003 yılında asıl listeye alınmış. Her yıl milyonlarca turist çekiyormuş.
M. Önal: Evet. Basından öğrendiğimize göre her yıl 10 milyon civarında turist gidiyormuş. 2013 yılında Harran ve Alberobello kardeş kent oldular; buna dair bir protokol imzalandı. Aslında oranın Harran gibi 8000 yıl öncesine giden bir tarihi yok. O evlerin yanında böyle muhteşem tarihi eserler de yok. Sin tapınağı, kale, cami, türbe vb bir inanç özelliği de yok. Bilim tarihi açısından bir geçmişi de yok. Tarihte ticari bir merkez olma durumu da yok. Sadece Tunç Çağı mezarları var. Bir de Ortaçağ'dan kalma o konik kubbeli evler… Buna rağmen oraya 10 milyon turist giderken Harran sahip olduğu bu büyük hazineyi kullanamıyor.

M. Sarmış: Asıl listeye geçmesi Harran'a ve Harranlılara ne getirir? Tabii Urfa'ya, Türkiye'ye de…
M. Önal: Harran'ın kalıcı listeye geçmesi durumu için Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesi kentsel tasarım projesi geliştirdi. Yani nerenin hediyelik eşya, nerenin butik otel olacağı filan hep belirlendi. Kaçak yapılar yıkılsa, kazı ve retorasyon çalışmaları, en azından bizim belirlediğimiz hedefler doğrultusunda bitse, belediyenin bu projesi de uygulansa artık şehir ziyarete açılacak. O zaman çok gelen olacak. Hem Harranlılar kazanacak, hem Urfalılar… Şu anda sadece üç tane kültür evi var. Konaklama mekânı yok. O yüzden halkın bir kazancı olmuyor. Oysa o zaman kafeler açılacak, pansiyonlar yapılacak, o zaman halk da kazanacaktır. Kazandıkça da sahip çıkacak, dört elle sarılacaktır. Tabii beton yapılaşmaya da kesinlikle izin vermeyecektir.

M. Sarmış: İşte bunları halka anlatmak lazım hocam.
M. Önal: Haklısınız. Aslında anlatıyoruz, ama halk gördüğüne inanır. Şu anda turistlerin Harran'da kalma süresi 30 dakika. Yani hızla gelip hızla gidiliyor. Oysa sadece Cami ve kale açılsa kalış süresi direkt yarım güne çıkacak. Yarım demek de yeme içme ve fiziki ihtiyaçlarını burada karşılaması demektir. Öğlenden sonra gelmişse de konaklaması demektir. Bunlar domino etkisiyle birbirini tetikleyecektir. İşte Harran o zaman kazanacaktır. Onun için şu süreci en az zararla atlatmamız gerekiyor. Özellikle de betonlaşmayı önlememiz gerekiyor. Yoksa Türkiye Cumhuriyeti Devleti elinden geleni yapmış. Başka hiçbir yere yapılmayan yatırım yapılmış, 130 milyon lira gibi başka hiçbir yere ayrılmayan bir bütçe ayırmış. Yerel dinamikler de gereğini yapsa her şey çok güzel olacak. O zaman UNESCO gelip bizim kalıcı listemize girin diyecek, onlardan teklif gelecek.

M. Sarmış: İnşallah hocam. O günleri de kısa zamanda görürüz. Bunda sizin rolünüz çok önemli. Her şey için çok teşekkür ederim. Bundan sonraki çalışmalarınızda başarılar dilerim.

M. Önal: Bana bu fırsatı verdiğiniz için ben de size teşekkür ederim.
-SON-