GAPGündemi dijital platformunda yayımlanan Gazeteci Yazar Nusret Yılmaz'ın hazırlayıp sunduğu "İstersen Konuşalım" programının canlı yayın konuğu Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Sosyolog Prof.Dr.Mahmut Kaya oldu.
Programda, göç-şehir ilişkisi ve topluma yansımaları üzerinde duruldu.
Göçün kavramsal anlamı ile ilgili değerlendirmede bulunan Kaya, "Göç dediğim şey sosyolojinin temel bir konusu ve aynı zamanda da toplumların deneyimlediği en temel hususlardan biridir. İnsan gruplarının ya da bireylerin çeşitli nedenlerle bir yerden başka bir yere hareketine göç diyoruz. Bu göç bazen kırsaldan şehre, bir devletten başka bir devlete, bir şehirden başka bir şehre de olabilir. Göçü de ortaya çıkaran bir takım sebepler vardır. Göç, zorunlu ve gönüllü göç olarak ikiye ayrılır.
Gönüllü göç; insanların kendi irade ve istekleriyle yola çıkmaları, bir yerden başka bir yere bir amaçla gitmeleridir.
Zorunlu göç ise insan iradesinin dışında onu zorlayan afet, savaş ve can tehlikesi gibi birçok zorunlu faktörün etkisiyle yerini terk etmek zorunda kalmasıdır." dedi.
"250 milyon insan göçmen durumunda"
Devlet arası ilişkilerin ve savaşların göç olgusu üzerindeki etkisine değinen Kaya, "Günümüzde II. Dünya Savaşı'ndan sonra çağımız göç olgusunun en yoğun yaşandığı bir dönem yaşadı. Yaklaşık 250 milyon yerinden edilmiş göçmen var.
Bölgemiz açısından da bakıldığı zaman 2011 yılında Arap baharı denilen süreçle birlikte bölgede çatışmalar, kitlesel eylemler ve savaşlar yaşanmıştır. Bunun da etkisiyle de dünyada, bölge ülkelerinde, özellikle Türkiye'de ve ilimizde de yeni bir göç dalgası yaşanmıştır." diye konuştu.
"Göç; şehirlerin aynı zamanda kurucu unsurudur"
İnsanları göçe zorlayan sebeplere vurgu yapan Kaya, "İnsanlık tarihi ile ilgili tezlere bakıldığı zaman avcı toplayıcı dönemden, yerleşik hayata doğru gerçekleşen bir süreçten bahsedilir. Dolayısıyla insanlar, geçmiş zamanda yarı göçebe şeklinde bir hayat sürdürmüşlerdir. Daha sonra nüfusun çoğalması, ihtiyaçların artması ve tarımın keşfedilmesi ile birlikte köy ve sonrasında da şehirlere dönüşen yerleşik hayat dönemi başlamıştır. Dolayısıyla insanlık tarihinde göç; aslında şehirlerin aynı zamanda kurucu unsurudur. Göç edilen yerlerde şehirler kurulmuştur. Aynı şekilde göçlerle şehirler de yıkılabilir. Göç-şehir ilişkisine baktığımız zaman göç bir şehri iki temel hususta etkiler. Birincisi toplumsal yapıyı etkiler ikincisi ise o şehrin fiziki yapısını değiştirir. Bir şehre gelen göçmenler, ya şehirdeki terk edilmiş alanlara yerleşirler ya da yeni alanlar inşa ederler." ifadelerini kullandı.
"Göç şehirdeki insan gruplarını etkiler"
Göç olgusuna maruz kalan insanları psikolojik olarak analiz eden Kaya, "Toplumsal olarak göç şehirdeki insan gruplarını etkiler. O insanların dışardan gelen insanları yabancı olarak görürler. Onlara karşı ön yargılar gelişir. Göç eden kişi de gittiği yeri tanımadığı ve bilmediği için mesafeli bir durum sergiler. Gittiği yerden ürker ve tedirgin olur. Dolayısıyla bir uyum da olabilir aynı şekilde bir çatışma ve asimilasyon süreci de karşımıza çıkabilir. Şehirde yaşayan insan nüfusu, toplumun eğitim, kültür ve insan haklarına bakış seviyesi, göç eden gruplarla aralarında olan tarihi ve kültürel sebepler, bunların hepsi o şehirdeki etkileşimi belirleyen faktörlerdir." dedi.