Şu Bursa'daki maçta açılan pankartlardan söz ediyorum.
İnsanın kanını donduruyor gerçekten.
Derin devletin ve faili meçhullerin sembol isimleri ve onların sembolü olan "Beyaz Toros"...
Mesaj net:
"Biz geçmişte size bunları yapmıştık.
Oh olsun!
Gerekirse yine yaparız."
Düşünüyorum.
O pankartların oraya kadar sokulmasında kaç kişinin rolü vardır?
Düşünen, hazırlayan, taşıyan, içeriye girmesine izin veren, açan...
Yüzlerce, belki binlerce kişi...
Peki bunlar sıradan futbol seyircisi midir?
Asla!
Ne kadar fanatik olursa olsun sıradan hiçbir seyircinin böyle bir şeyi düşünebileceğini düşünemiyorum.
Burada başka bir şey var.
Eğer o "derin akıl" yoksa, korkunç bir kalp var.
Daha doğrusu kalpsizlik.
Bir çeşit sapıklık, psikopatlık.
Üstelik;
Ülkemizi sarsan o korkunç depremin yaraları henüz kanıyorken...
Milyonlarca insan acılar içinde kıvranıyorken...
Ve...
Tam da, ülkemizin her yerinden, her kesiminden insanların yardıma koşması üzerine, insanımıza, birlik beraberliğimize ve geleceğimize dair umutlarımızı tazelerken...
Yaralarımıza tuz dökmüştür.
Umut çiçeklerimizi örselemiştir.
Bölücülüğe karşı çıkıyorum derken bölücülüğe hizmet etmek...
Yapılan tam da budur.
O mesaj o sahada kalmamış, milyonlara ulaşmıştır.
Kimini incitirken, kiminin incelen bağlarını biraz daha inceltmiş, kimininkini tamamen koparmıştır.
Kiminin elini zayıflatırken, kimininkini güçlendirmiştir.
Yazıktır!
Yazıklar olsun!
Sahip olduğu bütün güzelliklere ve avantajlara rağmen bu ülkenin işi zor arkadaş!
Bu çok renkli insan yapısı belki de en büyük şansı iken, bunu bölücülüğe alet etmek akıl alır gibi değil.
Biliyorum, birkaç güne kadar unuturuz.
Çünkü gündemimiz çok yoğun.
Ve hafızamız zayıf.
Fakat o akıl ve kafa yapısına sahip insanların çok olduğunu bilelim.
Her yerdeler.
Aramızda yaşıyorlar.
Her zaman kendilerini bu kadar açık etmiyorlar.
Hatta bir kısmı kendi kendilerinin bile farkında değil.
Ama varlar ve çoklar.
O ötekileştiren, ayrıştıran, kutuplaştıran, düşmanlaştıran kafa yapısı ve dil, hayatın her alanında karşımıza çıkıyor.
Sosyal hayatta, siyasette, kültürde, sanatta, televizyonda, internette, sosyal medyada...
Mesela ben sosyal medyada her gün defalarca rastlıyorum.
Bazen etnik köken, bazen ideoloji, bazen din, bazen cemaat, bazen siyaset, bazen başka bir maske altında.
Bazen bir olay, bazen özel bir gün, bazen bir yıldönümü, bazen bir ölüm vesilesiyle sırıtıyor hemen.
O, kendisini ülkenin ve her şeyin sahibi, diğer herkesi de düşman olarak gören kafa.
O sadece tek doğru benim doğrum diyen.
Ya bendensin ya düşmanımsın anlayışında olan.
Sürekli "biz ve onlar" dilini kullanan.
Sürekli saldıran.
Sürekli "Vurun, söyletmeyin!" diye kışkırtan.
***
Yeni bir başlangıca ihtiyacımız var.
Bu ülke hepimizindir diyen kuşatıcılığa...
Önce diğer bütün özelliklerinden bağımsız olarak sadece "insan" diyen bir bakış açısına...
Ve birbirimize karşı her türlü önyargıdan uzak merhameti ve muhabbeti kuşanmaya...
Yoksa daha çok acı çekeriz.
Allah'tan beratını isteyenlerin önce kalbinde mahkûm ettiği ötekileri berat ettirmesi lazım.
Ve aslında önce kendi kendini, bilinçaltında biriktirdiği o kin ve nefret sarmalından berat ettirmesi lazım.