Öncelikle yazın dünyasına böyle bir eseri kazandırdığı için Mehmet Acıoğlu'nu kutlarım. Gerçeğiyle, kurgusuyla kelimelerle insanlığa verdiği hizmet başımı döndürdü desem yeridir. Çünkü roman yazmanın zorluğunu ancak yazanlar bilir. Bunu en iyi şekilde değerlendirende okuyucudur.
Romanın tanıtımına geçmeden önemli bir paylaşımda bulunmak istiyorum.
Edebiyat hakların gaspına sahip çıkan hukukun üstünlüğünü savunan ve en sert biçimi ile edebiyat; adaletsizlik, hukuksuzluk canavarına karşı bir kalkandır. Her yazar bu canavarı yenme uğraşı ile 'Kalem kılıçtan keskindir' şiarı ile yazmalıdır.
Romanına yazarını tanıtmaya gelince; 1963 yılında Şanlıurfa-Bozova-Yaylak beldesinde doğmuş. İlkokulu doğduğu beldede bitiren Acıoğlu daha sonra, Orta ve Liseyi Diyarbakır, Dicle Öğretmen Lisesinde bitirmiş. Ardından Hatay Eğitim Yüksek Okulunu bitirmiş ve öğretmenliğe atanmış. Daha sonra yaşamın gereği çeşitli illerde ve çeşitli çalışmalarla yaşamını sürdürürken, boş durmamış Kamu yönetimini de bitirmiş.
O da her yazarın başladığı gibi yazınsal hayata şiirle merhaba demiş. 'Memleketimin İnsanları' ile kalem kuşanan şair, bu kez 'Lanetli Mühür' adıyla yazdığı romanla yayın hayatını renklendirmiş. Derken boş durmayan eğitimci, yazar Acıoğlu şimdi elimde okuduğum 'Islak Umutlar' adılı romanla bir gergef gibi ince ince dokunulmuş, yalın ve sade sözcüklerle cümleler oluşturmuş ve derken elimizdeki eser kitap raflarında okuyucuya 'yazın hayatında bende varım' demesini bilmiş.
Romanın ilk sayfasına koyduğu cümle bize çok şey ifade etmektedir. Tabi ki anlayan için! 'Savaş istemek kendi başarısızlığının üstünü örtmek demektir' notuyla başlaması roman için olduğu kadar günlük yaşam için önemli bir mesaj vermektedir.
Romanın daha ilk sayfasında kendinizi birden savaşın içinde hissedersiniz. Bir savaş ancak bu kadar anlatılabilir. Anaların acılarını, çocukların gözyaşlarını, babaların, genç evlatların sokaklarda kalan cansız bedenlerine tanık olursunuz. Elbette günümüzde anlatılacak çok hikaye, çok olay, çok sorun var. Ayrıca yaşanmış ve halen yaşanmakta olan gerçekleri görünce bu romanın yaşamımızdan bir parça olduğunu görmek savaşın acı yüzü ister istemez insanı düşündürüyor.
Halep de başlayan savaş beni yıllar gerisini götürdü. Mahallemizde Araplarla birlikte aynı sokağı paylaşır, aynı okula gider, aynı hocadan Kur'an dersi alırdık. Ancak bazen tartışmalarımız olunca tatlı atışmalar başlardı. Biz onlara hakaret edici bir söz söyleyince onlar da hakaret edici sözler yanında 'Arap arap suker halep' (Arap, Arap Halep şekeri) deyip tekerlemeyi tekrar ederlerdi. Gezmesek de görmesek de Halep rüyalarımızın şehriydi. Zaman geldi Halep'i gidip gezdim. Bu romanı okuyunca Halep'in viran hali geldi gözlerimin önüne...
Arap baharı diye başlayan ve felaket bir kışa dönüşen, savaştan başka bir şey olmayan bu olumsuz yaşam hikayelere, romanlara, şiirlere konu oldu. Bu anlatılar onların değil bizim onların yaşamımızdan haberdar olmamızın gereğidir. Çünkü onlar zaten bunu yaşıyorlar.
Islak Umutlar romanı savaşla başlayan satırlar, aralıksız sürse de olayın kahramanının büyüdüğü Halep de yaşamın olanaksızlaştığını ve göçe mecbur olduğunu okudukça anlıyoruz. Ancak bunun zorluğunu, nasıl sıkıntı ve belalarla karşılaştığını romanın sayfalarında göreceksiniz.
Suriye su alan bir gemiden farksız değildir. Bu geminin hemen batacağını sananlar hala şaşkınlık içindedirler. Eşit yurttaşlığın hiçe sayıldığı, demokrasinin bilinmediği, insan haklarından, toplumsal özgürlüklerden yoksun olsa da, Esad'ın Nuseyir inancına mensup insanların hüküm sürdüğü Suriye'nin geleceği batan bir gemi desek de on yıldır güçlü bir şekilde Esad direnmektedir.
Bu düşünce ve fikirleri irdelediğimizde Mehmet Acıoğlu'nun romanı ufkumuza huzme düşürmektedir. Suriye ile çokça yazılan ürünler arasında özellikle orada ki yaşamı kapsayan önemli bir roman olarak görüyorum.
Altını çizerek tekrar ediyorum. Bir savaş bir romanda ancak bu kadar anlatılır. Her köşe başında adres sormayan silahların ateş aldığı, ölümün kanıksandığı, yetim çocukların sokaklara doluştuğu, yaralıların hastanelerde yer bulmaktan yoksun kaldığı 'Islak Umutlar' romanında anlatılanları okumadan bu savaştan hiç bir şey anlaşılamaz.