Hüzünle hasbihâl etmemi salık verdi, dostum.
Hâli bilmeyen ahvâlden haberdar mıdır?
Dostluğumuzun ikâmesinin elli
seneyi aştığını ifade ettim, kendisine.
Muhattabımın şaşkınlığını Merdiven Şiiriyle ifade ettim, Haşim'i rahmetle anarak. Hafız'dan misaller verdim, Şirazlı Sa'di imdada yetişti, Osman Ziya Seba olsun Cahit Sıtkı, Sezai Karakoç,..
Mübarek Şairler geçidi. Hiç bir şair, ahvalinden memnun değil ki gittikleri seferden geri dönmemiştir, bundan Yahya Kemal de haberdârdır.
Kalkıp diğer şairlerden bahsetmeme fırsat vermedi, muhattabım.
Bir şiir gecesinde şiir sohbetine davet edince kendisine Sirk Palyaçosu meselesini anlattım. Doktoru güldüren, hasta ve hastalıklardan bunalan ruhunu dinlendiren palyaço'nun daha bir hıçkırmasına mana vermeyen doktora cevabı muhteşem:
-Doktor o insanları güldüren benim.
Çağdaş dünyanın sirk palyaçosu ne anlatsın?
Sirk ne palyaço ne?
Çağdaşlık ne dünya ne?
Muhattabıma şiir okuyamadığımı hayatın şiir olduğunu ifade edince birkaç şiirinin dergilerde yayınlandığını söyleyince ödül alıp almadığını sordum.
Birkaç antolojide ve dergide yer alan şiirlerinin takdir topladığını duydum, kendisinden. Belki de ödül almıştır, şiirleri, utanmıştı söyleyemedi.
Kızılderili olan gönlün hüzünkâr şiir atmosferine sisli, puslu havadan kesitler sunmak istemedim, muhattabıma.
Kunta-Kinte'yi anlatamadım ki hüznünü dile getireyim, gönlümce.
Kunta Kinte kim?
Oturan Boğa kim?
Son Tuareg teslim olurken mavi peçesini ayakları altına alan kim?
Ömer Muhtar, sehpaya neden kendisi kendi çıktı ve zılgıt çeken Berberî kadınlara ne çağrıda bulundu?
Geronimo kim?
Garibaldi nereli?
Niçin ufaldı, muhattabım gözümde?
Kum saatinin düşmeye istek duymayan son taneleri neden kadere boyun eğer durur?
Masada karşımda kim var, bana sualine cevap arayan?
Siz kimsiniz, beni hüzne gark eden?
Bu müzik sesleri nereden geliyor?
Burası neresi?
Neredeyim?
-Siz, oldukça isimler belirtiyorsunuz? Ben anlamadım. Biraz açar mısınız, hüzne dair, düşüncelerinizi?
Fikrimi ifade ederim, Gayya Kuyusu'na düşmeden.
Düş-ün-ce her şey tepe taklak.
Fikrin ince gülüne dair, sırtıma ok sözlerin ağırlığı hiç hafiflik emmaresi taşımıyor. Zaten her diken gülü korumak için değil midir, dalında yapraklar arasında saklı duran?
Gül ne diken ne?
Suya gidenin sırtına saplanan oklar, akarsuyu korumak için miydi, yaz sıcağında ey zulmun kapılarında merhameti ayaklar altına alan, insanlıktan nasibini almamış zalim.
Varoluşunu ah û enîn üzerine inşa edip dünyaya şekl û biçim vermeye kalkışan, herkesin emrine tabiî olmaması halinde topla tüfenkle değil, bombalarla gazlarla asabîyetini gösteren dağ taş mı bıraktı insan mı hayvan mı ağaç mı?
Yeryüzünde İbrahim kabullenmez ve habire ateşe odun atan, kaynayan kazana döndürülen cografyada adaletten, merhametten ne eser bıraktınız da hak û hukuk üzerine ücretini hayatlarını bağışladığınız zihni iğdiş ettiğiniz mankurtlara okuttuğunuz manifestolar neyin nesi?
İbrahim olmadıkça boynunu keskin bıçağa gönüllü dayayan İsmail arayışı, bulanık sudan utanmayan olta misali.
İnsanî değerlere yabancı, vahşetin temsilcilerine ne demeli?
İbrahim kim?
İsmail kim?
Ruanda nerede?
Gabon'da kimler yaşar?
Belçika Kralı, işgal ettiği topraklarda babalara çocuklarının birer elini neden kestirdi?
Şu sözleri Michael neden söyler durur?