RÖPORTAJ: TUĞBA POLAT

-Abdulkadir hocam sizi, sizden dinleyebilir miyiz?

-Çok teşekkür ederim. Çocukluğum Suruç’ta geçti. Liseyi Urfa ve Gaziantep’te okudum. 1966 yılında Ağır Ceza memuru olarak atandım. Ceylanpınar ilçe olunca; 3 yıl Ceylanpınar’da noterlik, icra müdürlüğü, adliye yazı işleri müdürlüğü yaptım. Sonrasında Urfa’ya geri döndüm ve Urfa Belediyesine geçtim. 7 sene orada basın-yayın müdürü olarak görev yaptım. Ardından da emekli oldum.

Evliyim, 4 çocuğum var. ‘Mazideki Suruç’ ve ‘Nurculuğu Birazda Benden Dinleyin’’ isminde yayınlanmış iki kitabım var. Gazetelere yazı yazıyorum. Siyasete de girdim.

-Abdulkadir hocam nasıl bir ailede büyüdünüz?

-Suruç’ta o zamanlarki imkanlar çok kısıtlıydı. Yollar asfalt falan değil, elektrik yok. Ben annemi hatırlamıyorum. Annem, ben çok küçük yaşta iken vereme yakalanmış. Babam tedavi için 1 yıl boyunca İstanbul’a götürmüş. Fakat o zamanlar tedavi yok. Bir umut, yine de denemişler. Sonuç olarak annem vefat etmiş. Ayrıca annemle babamın, benden evvel 4 oğulları da vefat etmiş.

Annemin vefatıyla ben ve iki kız kardeşim öksüz kaldık. Babam bizler için, evlatlarına daha iyi bakar umuduyla teyzemle evlendi. Düşünün annem hastalıktan dolayı çocuklarını kucaklayamıyor. Uzaktan uzağa izleyebiliyor. Ölüm döşeğindesiniz, 4 evladı toprağa vermişsiniz. Kendi ölümünüzden sonra da geride 3 çocuk bırakacaksınız.. Kendisinden sonra ne olacağını konusunda endişeleniyor. Hergün acaba kaç defa öldü, kaç defa dirildi?.

-Siz o vakitler kaç yaşlarındaydınız?

-3-4 yaşlarındaydım.

-Hatırlayabiliyor musunuz?

-Maalesef. Neyse babam teyzemle evlendi. Teyzemin de iki çocuğu vefat etti. Teyzem bir doğum esnasında evladına bir yudum süt veremeden o da vefat etti. Ondan da 5 çocuk kaldı. Geride 8 tane öksüz kaldı. Şimdi bayramlar bize bayram mı? Tabi ki de hayır. Izdırap dolu bir aile. Ardından bir annem daha geldi. Anne diyorum o da benim annemdi çünkü. Onunda bir çocuğu vefat etti. Kendisi de vefat etti. Bir evden rahmetlik babam 10 cenaze çıkarmış.

-Hocam vefat eden birçok çocuktan bahsettiniz. Hepsi aynı nedenden mi vefat etmiş?

Teyzemden olan kız kardeşim, kızamıktan öldü. Bir kardeşimin rahatsızlığı vardı. Babam ameliyat için Urfa’ya getirdi. O zamanki şartlar çok kötü. Kız kardeşim ameliyattan sağ çıkamadı. O zamanlar doktor yok, ilaç yok, su yok.. Bu nedenle diğer kardeşlerim de çeşitli hastalıklardan vefat etti. Babam için evden 10 cenaze kaldırmak, ki bunun üçü evlat.. Çok büyük bir acı. Ama o dayanabildi.

-Peki nasıl dayanmış?.

-İnanın kendini hiç kaybetmedi. Çok güçlü durmaya devam ediyordu. Vefat ederken başucundaydım. Kuranı Kerim, Cevşen okudum. Parmağını kaldırdı, şehadet getirdi. Ruhunu öyle teslim etti. Allah’a şükür.

-Kaç kardeşsiniz?

-11 kardeşiz.

-Maşallah. Liseyi Urfa’da okumuşsunuz. Tek başınıza mı geldiniz?

-Bir kız kardeşim de yanımdaydı, ama çoğunlukla yalnızdım. O zamanlar hiçbir yer yok. Sadece kahvehaneler var, bir de sinemalar. Başka gidecek bir yer yok. Fakat o zamanki Urfa’yı ben çok seviyorum. Muhteşem bir mimari, muhteşem bir şehir.

Dünyada emsali olmayan bir şehirdir. Yeni Urfa’yı inşa ettik. Bahçelievler, Karaköprü, Devteşti Şöyle bir soru sorsam. ‘’Diyelimki yurtdışından yada yurtiçinden bir misafirimiz gelse; nereye götürür, nereleri gezdiririz?‘’ Eski Urfa’dan başka gösterecek başka bir eserimiz var mı?

O medeniyetin üzerine yeni bir medeniyet inşa edebildik mi? Bu çok büyük bir eksiklik. Çok büyük bir yozlaşma. Eski mimari üzerinden, yeni bir medeniyet inşaa etmemiz gerekirdi. Bir zamanlar Halep’ e gittim. Ön cepheleri mutlaka eski mimari olması şartı ile yeni bir mahalle yapmışlardı. Adeta eski medeniyet ile eski medeniyeti bir araya getirmişlerdi. Ben büyükşehir belediye başkanı Zeynel Abidin kardeşimden rica ediyorum. Lütfen Urfa’nın o eşsiz mimarisi ile uyumlu bir belediye binası yapın. Benim yapılan hizmetlere itirazım yok. Ama keşke eski mimarimizi de muhafaza edebilsek.

-Yazmaya ne zaman başladınız?

-Ben yazmaya 1967-1968’de başladım. Şafak gazetesi vardı o zamanlar Urfa’da.

-Kaç yaşındaydınız?

-Adliyede çalışıyordum, 25 yaşlarındaydım. İlk yazım Şafak gazetesinde yayınlandı. Urfa’nın bütün gazetelerinde yazı yazdım.

-Neden böyle bir gereksinim duydunuz?

-Çok kitap okuyordum. Bir yazarın altyapısı olmazsa, felakettir bu. Şimdi internet çıktı. Bilgileri ordan burdan toplayıp, sonra da kitap yazdım diyorlar. O emek senin emeğin değilki.. Doğru değil kesinlikle. Urfa’nın hemen hemen bütün gazetelerinde ve ulusal gazete olan Milat‘ta yazdım, yazıyorum.

-Genelde hangi konuların üzerinde yazıyorsunuz?

-Urfa, Türkiye, dünya, biraz siyaset. Mesela şuanda Rusya-Ukrayna savaşında tam ortada yer alıyoruz. Ortada durmakla çok büyük bir şans, kazanç elde ettik. Hükümetin dış siyasette yaptığı hamleler çok başarılı. Bunu tebrik etmek lazım. İyi olan her şeyi tebrik etmek gerekir. Siyaset, herşeyi yermek yada onaylamak değildir. Doğruları tebrik edersiniz yanlışları izah edersiniz. Yol gösterirsiniz. Ama Türkiye’de maalesef aşırı şekilde gönlümüzü kırıyoruz. Bence buna değmiyor.

-Siz de bahsettiniz siyasette aktif olarak yer almışsınız. Siyasete girişiniz nasıl oldu? Şunu da sormak istiyorum malumunuz siyaset yorucu bir alan, siyasetle ilgilendiğiniz için hiç pişman oldunuz mu?

-Hayır kesinlikle. İlk siyasete girişim; milletvekili Altan Tan’ın bana telefon edip partiye katılmamı teklif etmesiyle başladı. Önce Risale-i Nur hizmetimden mütevellit siyasete girmek istemediğimi söyledim. Fakat çok ısrar edilince idam edilen Başbakan Adnan Menderes’in oğlu Aydın Menderes’in kurmuş olduğu Büyük Değişim Partisi’ne katıldım. En üst düzeyde görevdeydim. Genel idare kurulu üyesi oldum. Fakat Aydın Menderes, babamın partisi Doğru Yol Patisiydi düşüncesiyle kendi partisini kapattı. Doğru Yol Partisine tabi oldu. Rahmetli Aydın Menderes ile mitinglere katıldım. O dönemde reisi Cumhur olan Demirel’i ziyarete gittik. Herkes Demirel’in elini öperken, ben sadece elini sıkmıştım. Bu da bir anı olarak kaldı.

Sonrasında Sayın Tayyip Erdoğan AK Partiyi kurarken; Urfa teşkilatını kuranlardan biri de bendim. Fakat sonrasında bana seçimlerde yer vermediklerini görünce belediye başkanlığında bağımsız adaylığımı ilan ettim. O zaman Fakıbaba henüz belediye başkanı olmamıştı. Hatta, şahitlerin yanında ‘’Elini ayağını öpeyim vazgeç’’ diyerek çok ısrar etti adaylıktan vazgeçmem için.

‘’Ben çocuklarıma bile elimi öptürmüyorum. Şayet Tayyip Erdoğan direk benle muhatap olurda beni onure ederse ancak o zaman partiye girerim’’ dedim.

Partiye girmem konusunda onlar ricacı olmuşlardı. 21 Haziran 2004’te Erdoğan miting için Urfa’ya gelmişti. O gün beni de konuşma yaptığı alana çıkarıp; “İkbal bey partimize katılmıştır. Artık daha da güçlendik‘’ diyerek onure etmişti. O gün birlikte çektirdiğimiz fotoğrafta: Fakıbaba, rahmetli Cenap bey, Necmettin Cevheri ve ben varız. Sonrasında ben milletvekilliğine müracaat ettim. Fakat listede olmadığımı gördüm. Partiye katılmamı kendileri istedikleri halde, benim hep önümü kestiler. Bu duruma kırıldım.

Abdullatif Şener AK Partiden ayrıldıktan sonra siyasete iki yıl ara vermişti. 2 yıllık aranın ardından Büyük Türkiye Partisini kurdu. Şener de Erdoğan ile aynı çizgiden geliyordu. Erbakan’la siyaset yapmış biri. Büyük Türkiye Partisinin 2 yıl boyunca Urfa il temsilciliğini yaptım. Sonra o da partiyi kapattı. O farklı bir yola gitti. Bana göre yerinde kalsaydı daha iyi olurdu diye düşünüyorum.

Fakıbaba’ya kırgınlığımın sebebi ise onun lehine adaylıktan çekilmeme rağmen bir kez bile benimle bir araya gelmedi. Ben beklerdimki bir araya gelelim. O zaman ona Urfa hakkında bazı önerilerde bulunabilirdim. Sonuçta ben adaylıktan çekilirken şart koşabilirdim. Örneğin adaylıktan çekilmek için; başkan yardımcılığı, 4 tane müdürlük, 20 kişilik kadro istiyorum diyebilirdim. Ama demedim.

Sayın Erdoğan’ın çok vefalı bir insan olduğunu biliyorum. Fakat ne oldu, kim ne söyledi onu bilemiyorum. Kendisine iki defa elden mektup verdiğim halde bir sonuca ulaşamadım. Eğer hesaplaşma olacaksa, hem Erdoğan hem de Fakıbaba üzerinde benim hakkım var. Mitingde 60 bin kişi vardı ve o 60 bin kişi benim partiye katılmamı büyük bir coşkuyla alkışladı. O döneme ait videolar hala mevcut. Bilemiyorum belki Allah beni muhafaza etti. Yanlış işlere bulaşmaktan korudu. Siyaset hayatım bundan ibaret.