ANALİZ - ORSAM Irak Araştırmaları Koordinatörü Bilgay Duman, Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi'nin konutuna düzenlenen insansız hava saldırısı ve seçimlerin ardından ülkede yaşananları AA Analiz'e değerlendirdi:

***

Irak'ta 10 Ekim 2021'de gerçekleştirilen parlamento seçimlerinin ardından 1 aydan fazla süre geçmesine rağmen resmi sonuçlar hala açıklanabilmiş değil. Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komiserliği (IBYSK) elektronik oylamayla yapılan seçimlerin gerçekleştirildiği günün hemen ardından ilk ön sonuçları açıklamıştı. Ancak yapılan itirazlar nedeniyle birçok sandıkta yeniden elle sayıma geçildi. Bu süreç de henüz tamamlanabilmiş değil.

Öte yandan sayım sürecinin tamamlanmasıyla da sonuçlar resmiyet kazanmıyor. IBYSK'nin açıkladığı sonuçların Irak Federal Yüksek Mahkemesi tarafından da onaylanması gerekiyor. Bu süreç devam ederken, ilk seçim sonuçlarına itiraz eden özellikle İran yanlısı Şii milis gruplar ve destekledikleri siyasi oluşumlar protesto eylemlerine başladı. Sokak gösterileri ve oturma eylemleri gerçekleştirildi. Söz konusu eylemler sırasında Irak güvenlik güçlerinin zaman zaman sert müdahalelerde bulunması, bu müdahaleler sırasında ölen ve yaralananların olması nedeniyle gerginlik daha da yükseldi.

Irak'ta toplum siyasi partilere, devlete, yönetime, yöneticilere güvenmezken, aynı şekilde tersine bir güvensizlik de doğuyor. Bu durum ülkedeki sistemi işlemez hale getiriyor. Nitekim Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün açıkladığı yolsuzluk indeksine göre Irak 180 ülke içerisinde 12. sırada.

Söz konusu gerginlik Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi'nin evine yapılan drone saldırısı ile de perçinlendi. Bu durum, Irak'ta uzlaşıyı daha da zorlaştırmakla birlikte güvensizliği arttırıyor ve ülkeyi kısır bir döngünün içerisine sokuyor. Yaşananlar toplumsal psikolojiyi de bozmuş durumda.

Irak'ta temel sorun: Güven eksikliği

ABD işgalinin ardından Irak'taki en temel sorunun güven eksikliği olduğunu söylemek mümkün. ABD işgali ve sonrasında yaşanan süreç, bireylerde özgüven, karşılıklı güven eksikliği ve umutsuzluğa yol açtı. Ülkedeki insanların çoğu, özellikle ülke nüfusunun yüzde 75'inden fazlasını oluşturan 35 yaş altı genç kesim, geleceklerinden umutsuz. Bu umutsuzluk 2019'da başlayan protesto gösterilerinde de vücut buldu.

Söz konusu protesto gösterileri aslında Irak'taki toplumun kabuğunu kırma çabalarından biri olarak umut vadetse de ülkedeki kısır döngünün esas dinamikleri şimdiye kadar buna izin vermiş değil. Zira ABD işgaliyle birlikte Irak'ta etnik ve mezhepsel paylaşıma dayalı ve ülkenin doğasına aykırı, siyasal, toplumsal ve yönetimsel bir anlayış oturtuldu. İnsanlar neredeyse günlük alışverişlerinde dahi bu anlayışa göre hareket ediyor.

Irak'taki tüm tarafların bir ortaklığa ve birliğe ihtiyacı var. Bu birlik sağlanmazsa Irak'ı bir arada tutmak çok zor olabilir.

On yıllardır merkezi otoriter algılarla yönetilen ve etnik, dini, mezhepsel, aşiret ve toprak bağının güçlü olduğu Irak'ta gevşek federal yapıda bir sistem ortaya kondu. Bu durum Irak'ta yatay ve dikey güvensizlik alanları ortaya çıkarmış durumda. Başka bir ifadeyle; etnik ve mezhepsel gerginlik nedeniyle insanların birbirlerine olan güveni toplumun en küçük biriminden en büyük birimine kadar zarar gördü. Bu durum da yatay güvensizliği ifade ediyor. Bu yatay güvensizlik toplumda siyaset ve yönetim kademesine kadar ulaşmış durumda.

Siyasi partiler hükümet görüşmelerinde, devlet kurumları devlet işleyişinde, güvenlik güçleri yapılan operasyonlarda birbirlerine güvenmiyor. Zira Irak'ta herhangi bir makamı alan taraf, ülke ve devlet çıkarları yerine kendi grup çıkarlarına göre hareket ediyor. Örneğin, bakan olan bir birey önceliğini etnik ve/veya dini aidiyeti, aşireti ya da memleketine göre belirliyor. Böylece dikey güvensizlikler de ortaya çıkıyor.

Güvensizlik çatışma riskini artırıyor

Irak'ta toplum siyasi partilere, devlete, yönetime, yöneticilere güvenmezken, aynı şekilde tersine bir güvensizlik de doğuyor. Bu durum ülkedeki sistemi işlemez hale getiriyor. Nitekim Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün açıkladığı yolsuzluk indeksine göre Irak 180 ülke içerisinde 12. sırada. Ülkenin kaynakları gün geçtikçe eriyor. Bu yüzden 'batan gemiden malları kurtarmak isteyen mürettebatlar' gibi bütün kesimler pastadan payını almak için uğraşıyor. Bu durum zaman zaman çatışma risklerini de beraberinde getiriyor.

Ülkede alanını genişletmek isteyen her kesim başka bir kesimin alanına dokunuyor. Bu temas durumu çatışmalara neden olduğu gibi güç ve güvenlik boşlukları da meydana getiriyor. Böylece terör örgütleri rahat hareket alanı bulabilirken, ülke dış müdahaleye de açık hale geliyor. Zira Irak'taki sistemin en başından bir dış müdahale ile kurulmuş olması başlı başına yapının temellerinin bozuk atılmış olmasını beraberinde getiriyor. 2003'ten bugüne kadarki bütün başbakanlar Irak vatandaşlığının yanı sıra aynı zamanda başka bir Batılı ülkenin (özellikle İngiltere) vatandaşlığına sahip. Bu durum yönetim kademesinde yer alan pek çok yetkili için de geçerli. Böylece milli kimliğin ötesinde başka kimlikler de devlet yönetimine hakim oluyor. Nihayetinde ülkeler arasındaki çıkar çatışmaları da Irak'ta karşılığını bulabiliyor.

Irak'ta sorunlar çözülür mü?

Bu denli karmaşık problemlerin bulunduğu bir ülkede sorunlara kısa vadede çözümler bulmak elbette mümkün değil. Zira Irak'taki sorunları sadece belli bir kesime yüklemek ya da belli bir grupla ilişkilendirmek doğru değil. Ülkedeki güvenlik problemlerini ya da altyapı sorunlarına tek bir kesim ya da hükümet neden olmadı. Ülkede milli bir kimlik ve ülkenin doğasına uygun bir yönetim oluşturmadan toplumsal huzuru sağlamak zor görünüyor. Bunların da ötesinde Irak'ta netliğe kavuşturulması gereken pek çok gri alan bulunuyor.

Bu kapsamda ülkede başat sorunların çözümündeki ilk adım vatandaşlık temelinde bir Iraklılık kimliğinin oluşturulması olabilir. Bu kimlik parçalanmış farklılıkları bir araya getirebilecek en önemli tutkal olacaktır. Irak'taki tüm tarafların bir ortaklığa ve birliğe ihtiyacı var. Bu birlik sağlanmazsa Irak'ı bir arada tutmak çok zor olabilir.

Öte yandan Irak'ın, Irak'tan daha fazlası olduğu, Orta Doğu'daki bütün dinamikleri de bünyesinde barındırdığı unutulmamalı. DEAŞ tecrübesinde de görüldüğü gibi Irak'taki bir yangın sadece Irak'la sınırlı kalmıyor. Bu nedenle küresel ve bölgesel güçlerin Irak'taki parçalanmayı körükleyici değil, istikrar ve barış üretici adımlar atması yüksek derecede önem arz ediyor.

[Bilgay Duman Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Irak Çalışmaları Koordinatörüdür]​​​ AA