AFERİN BU KARDAŞA
Eski medreselerde her sabah talebeler (feki) dersine çalışıp çalışmadığını anlamak için medrese hocası teker teker huzuruna alır ve dersini sorar. Her talebe hocaya dersini anlatır. Çalışanlar daha bir üst derse geçmesi için hocası tavsiyede bulunur. Bu sistem bir nevi ferdi eğitimi de ön plana çıkarmaktadır. Bu gün modern eğitimde de farklı bir eğitim vardır.
Çünkü eski medreseler de çalışkan talebeler geride kalanlarla birlikte eğitim yapmazlar ve öne geçerler. Bazı talebeler icazeti daha kısa bir sürede alabilirler. On iki ilimde imtihandan geçmeleri halinde hocaları tarafından kendilerine ilim diploması yani icazet verilir.
Hoca efendi aynı zamanda medresenin yanı başında oturur. Onun ilimle bezenmiş, irfanı ve yaşayış biçimi de aynı zamanda bir modeldir. Misafirlerin ağırlanması,, komşuluk ilişkileri ,büyüğe küçüğe karşı olan münasebetleri ve insani yaşamın bütün boyutları ile talebeler tarafından dikkatle takip edilir.
Bir molla sabahleyin talebelerinin dersini hem dinler hem yeni bir ders verir. Molla talebelere verilen dersi anlayıp anlamadıklarını sorar. Şayet talebe "bele efendim" derse dersi anlamış demektir.
Bir gün bir talebe molla Said-i meşhurun karşısına oturur. Molla talebeye yeni dersini vermektedir. Ancak Molla birkaç defa dersi tekrar etmesine rağmen talebeden bir türlü "bele efendim" lafı çıkmaz.
Bunu seyreden talebelerde hayli tedirgindir, Nerede ise artık Mollanın sabrı taşacak diye endişelenirler.
Nihayet talebe bir ara "bele efendim der" Molla gayet sakin talebenin başını okşar ve on incitmeden ve encide etmeden adeta taltif eder. : Aferin benim bu kardaşıma bütün küfür dünyası birleşse, bunun kafasına bir zerre küfür koyamazlar."
NAMAZI ABDESTSİZ KILDIRAN HOCA
Suruç'un bir köyüne bir Mahmud'i Baboki hoca tayin edilir, köylüden hayli memnundur ve burada hizmet olabilir kanaatine varır. Kısa bir müddet sonra birçok gencin top oynadığını görür. Hoca onlara yaklaşır şalvar ve sarığıyla.
Hoca efendi derki; evlatlarım bende sizinle top oynayabilir miyim teklifine çocuklar şaşkınlıkla birbirlerine bakarlar. Peki, amca sizde oynayabilirsiniz derler.
Hoca enerjik olan gençlerle oynadığı için kan ter içinde kalmıştır. Maç sona erer çocuklar evlerine gitmek ister.
Hoca onlara derki; evlatlarım top oynadık hayli eğlendik ve yorulduk. Şimdi hep beraber camiye gidip namaz kılalım ve Allaha karşı kulluk vazifesini yerine getirelim der. Bazıları abdest almadıklarını söyleseler de Molla zararı yok önemli olan birlikte namaz kılmaktır der.
Çocuklar mollayı kırmazlar bazıları abdest alır bazılar abdest almadan mollanın arkasında namaza dururlar. Bu olay köyde yankı yapmıştır. Köylülerden biri Mollayı tenkit etmektedir ve gidip müftüye şikayet edeceğini söyler.
Molla ondan evvel davranıp Müftüye durumu anlatır. Bu olay müftünün de çok hoşuna gider. Beraber oturdukları sırada şikayetçi müftünün odasına girer. Aha işte şikayet edeceğim adamda burada der. Müftü adamı sakinleştirir çaylar içildikten sonra şimdi söyle bakalım senin derdin nedir
Köylü durumu anlatır ve bu mollanın çocuklara abdest aldırmadan namaz kıldırdığını söyler. Müftü tavana bakar sağa sola bakar, sakalını sıvazlar ve adama döner der ki..,
Aziz kardeşim görüyorsun ki Ben Suruç'un müftüsüyüm, burada görev yapıyorum köy işlerine asla karışamam der. Bu olaydan sonra o çocuklardan bazılarının namazlarına devam ettiği Mollanın hayatını ziynetlendirmiş ve bu mutlu hadise kim bilir belki de İlahi rahmete vesile olmuştur.
EVVELA FAİZİ KALDIR
Molla Mahmudi Baboki ile Suruç'un bir köyüne birlikte taziyeye gittik. O zamanlar henüz taziye evleri yapılmamıştı. Misafirler çadırlarda ağırlanıyordu. Güzel bir âdetimiz var. Her gelen bir Fatiha okumadan gitmez. Bazıları da aşrı şerifi okurlar.
Bazıları da çok uzun sureleri okuyarak işi gücü olanları zaman itibarıyla bazen sıkıntıyı sokar. Bazıları İslam'ı bilmediği halde menkıbelerle İslam'ı anlatmaya çalışır.
Toplumda hürmet gören eli öpülen bir seviyeye gelmek isterler. Bütün bunlar elbette cahillerin kendisi alim zannetmesindendir. Böyle mekanlarda biraz da her kes yanındaki ile ufakta olsa bir sohbet yapar, en azından hal hatır sorar.
Molla sigara içmektedir. Her ne kadar doğru olmasa da Molla bunu gizlememektedir. Çadıra girdikten sonra Molla tütün tabakasını çıkarıp sigara sarmaya başlayınca birisi gelip Mollanın başına dikilir. Hoca efendi "Biz taziyelerde sigara içmeyi yasakladık" der. Hoca efendi adama baktı adamı iyi tanıyordu. Tütün tabakasını kapattı ve adama şöyle dedi. Evladım evvela şu faizi bir kaldırsak...
İKİNDİ NAMAZINDA SÜNNET ISRARI
Molla Mahmutla yine bir taziye için Suruç'a gitmiştik. İkindi namazını kılıp bir başka taziyeye gideceğiz. Bir camiye girdik Molla ikindi namazının farzına başlayalım dedi. Arkadan duran biri Hoca hiç olur mu mutlaka sünnet kılacağız. Molla dedi ki evladım ben hocayım şeriatı bilirim. Başka bir taziyeye gideceğiz demesine rağmen adam ille de sünnet kılalım diye ısrar ediyordu. Molla onu dinlemedi öne geçip bizlere imamlık yaptı.
Camiden çıkıp arabaya bindik Mollaya dedim ki bu adam senin aleyhinde çok şeyler söyleyecek belki de "Sana hocayı sünnetnekiri" diyecek Yani Kürtçesi sünnetsiz hoca.
CAMİDEN ÇALINAN HALILAR
Urfa'nın bir nahiyesinde görev yapan hoca ve müezzin jandarma tarafından gözaltına alınmış Camiden halı çalınmış diye bu iki hocayı karakol komutanı hakaret ede ede nezarete atmış.
Hocanın biri son derece sakin, diğeri ise bir gidip bir geliyor yerinde duramıyor.
Çok sıkılıyordu hele böyle bir suçlamadan dolayı için içini yiyordu. Sakalını sıvazlıyor. Ne olacak bu halimiz diye arkadaşına dert yanıyordu.
Öteki sakin sakin otururken bir ara telaşlı hocaya hitaben "Hoca merak etme Allah Kerimdir" demişti Öteki hoca " Valla kardaşım Allah'ın hulku çok geniştir." Diyerek sabırsızlığını ifade ederken, çalınan halılar hırsızlarla yakalanınca hocalar serbest bırakılmıştı.
Belki bazılarımız hatırlar Bir yerde bir müftünün keçisi çalınmıştı, amma gazete haberleri tam tersini vermişti. Müftü keçi çaldı diye. O zamanın bakış açısı maalesef buydu bazılarına göre.
CİĞERİDEN SÖYLİSEN
Geçmişte alim bir zat arkadaşlarıyla birlikte Urfa'nın çarşısında yürüyordu. Esnaf dükkanını açmış müşteri bekliyordu. Hani bazı özel insanlar vardır. Kimi kendisine sataşanları kimi başkasına laf atmaktan, kimi nükte yapmaktan, kimi başkasını taklit etmekten hoşlanır. Hoca efendi zevatla birlikte çarşıda yürürken adamın biri Allah, Peygamber diyerek adeta yuvarlanır. Hoca çok rahatsız olur. Adama dönüp bakmaz bile. Oysaki adam Hocadan iltifat beklemektedir. Hoca çok sıkılır ve hızlı adımlarla oradan uzaklaşır.
Bin ara bir eşek yüksek sesle anırmaya başları. Hoca efendi durur, zevata döner ve eşeğin bu sesini dinlemeye başlar. Eşek anırmayı bitirince Hoca Efendi yüksek sesle şöyle der" Seni yaradana kurban nasıl ciğeriden sölisen"