GAPGündemi dijital platformlarında canlı yayımlanan modaretörlüğünü Gazeteci Mutlu Güneş'in yaptığı "Urfa'dan Bakış" programının konukları Genel Yayın Yönetmenimiz Veysel Polat, Gazeteci Mehmet Canbeyli, Gazeteci Celal Çiftçi ve BİK Yönetim Kurulu Üyesi Tahir Gülebak oldu.
Her hafta canlı yayınları ile kentteki seçim sürecini değerlendiren Urfa'dan Bakış programında, bu hafta belediyeler tarafından seçim sürecinde bazı TV ve reklam firmalarına tanıtım adı altında kesilen yüksek meblağlı faturalar konuşuldu.
Seçim ile alakalı yapılan harcamaların belediye bütçesinden yapılmasının yanlış olduğunu ifade eden Genel Yayın Yönetmenimiz Veysel Polat, "Cumhurbaşkanımızın ziyareti için 30 milyon lira bir reklam-tanıtım ücretinden bahsediliyor. Bu ziyaretin Büyükşehir Belediyesi kaynaklarından bu ölçüde harcanması ne kadar doğru? Evet, şehir olarak hazırık yapılır. Ama ölçülü olmak lazım. Ölçüyü kaçırırsak, tartışma başlar. İkincisi seçim dönemindeyiz. Hükümetin seçim çalışmaları için partilere verdiği seçim yardımı ve bunu kullanan Seçim Koordinasyon Merkezlerinin (SKM) bütçesi var. Bu seçim yardımından ve SKM bütçesinden bu tür harcamaların yapılması gerekir. Bu konuda kime ne karşılığında, ne kadar verildiği ile ilgili şeffaf olunması gerekir. Bunun da hesaplı, dengeli bir şekilde yapılması gerekir." şeklinde konuştu.
"Meydanının bir işlevi de siyasi fikir ve projeleri paylaşmaktır"
Siyaset ile medya ilişkisini değerlendiren Polat, "Sadece Urfa'da değil, dünyanın her yerinde siyaset ile medyanın ilişkisi tartışılıyor. Medyanın bir işlevi de siyasi partilerin ve adayların fikirlerini tanıtmaktır. Onların projelerini halka ulaştırmak, bu fikir ve projelerin tartışılmasını sağlamaktır. Medya bu işlevinin karşılığında da elbette bir ücret alır. Bu reklamdır, tanıtımdır, yapım - organizasyon işleridir, sponsorluklardır. Bu okuyucu - izleyici bilir. Kamuoyuna açıktır. Bu şekilde yapılırsa helaldir, hoştur, ölçülüdür, şeffaftır ve fatura karşılığındadır. Bunu yapan basın işletmeleridir. Basın İlan Kurumu, Maliye ile irtibatlıdır. Kamu kuruluşları ve kamuoyu tarafından bilinir, denetlenir." diye konuştu.
"Partiler yada adaylar, internet sitelerine ve gazetelere gelişi güzel para dağıtıyorlar"
Bazı internet sitesi sahiplerinin kamu kurumları ve belediyelerde çalıştığını ifade eden Polat, "Urfa'da eleştirdiğimiz konu hiçbir ölçünün olmamasıdır. Partiler yada adaylar, internet sitelerine ve gazetelere para dağıtıyorlar. Bu sitelerin birçoğunun savcılıkta, BİK'te kaydı yok. İnternet sitesine bütçe ayrılıyor; ama internet sitesinin sahibine bakıyorsunuz Valiliğin, Büyükşehir Belediyesinin ya da rektörlüğün elemanı. Belediyede çalışan kişilerin siteleri var. Bu insanlar belediye işçisi mi? Memur mu? Yoksa üniversitede mi yada Milli Eğitim Müdürlüğünde mi görevli? Bunlar ne yapıyorlar? Milletvekili, belediye başkanı yada partiyi hangi sıfatla eleştiriyorlar? Gazetecilik sıfatını onlara kim veriyor? Öyle bir birikimin, konumun, kaydın ve sorumluluğun var mı? Denetlemeye tabi misin? Eleştiri konusunda da sınırsızlar. Hakaret edebiliyor ve yalan haber yapabiliyorlar; Çünkü bir sorumlulukları yok. Kurumsal ve kişisel anlamda yalan yanlış haberlerini tekzip edecek muhataplıkları ve mesleki sorumlulukları yok. Maalesef piyasada daha çok bunlar öne çıkıyor" şeklinde konuştu.
"Kurumlar ağırbaşlı siteleri muhatap almak istemiyor"
Polat, "Basın İlan Kurumu ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nda Urfa'da resmi kaydı bulunan, resmi statüsü olan ve itibar edilmesi gereken internet sitelerinin sayısı bellidir. Bunların isimlerini Valiliğe, Büyükşehir Belediyesine ve ilgili tüm kurumlara verdik. Bu siteler, çoğu kurum amirlerinin işine gelmiyor. Bu site sahipleri kullanılmaya elverişli değil. Ağırbaşlı ve işini bilen insanlar. Dinlemesini ve soru sormasını bilen insanlar. Kurum amirleri muhatap olmaktan çekiniyorlar ve korkuyorlar. Merdiven altı site sahipleri ile oturup, kalkıyorlar. Belediyeler ya da resmi kurumlar bir alışverişe mi girmek istiyorlar. Resmi kurumlarla Basın ilan kurumu aracıyla vermiş olduğun bütün reklamlar ve ilanlar Sayıştay'dan direkt geçer, hiç soruşturma konusu olmaz. Devletin resmi kurumudur verdiği para orada kayıtlıdır." dedi.
Gazeteci Celal Çiftçi de konuyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu.
"Urfa'nın kaynakları Urfa'ya harcanmalı"
Belediyelere tanıtım adı altında gelen kaynakların Urfa'ya harcanması gerektiğini vurgulayan Çiftçi, "Belediyelerin kestiği faturalarla ilgili 3-4 ay önce bir haber yapmıştım. Haklarını savunduğum Urfa'daki gazeteciler tarafından eleştirilmesi zoruma gitti. 4 Ay önce yaptığım haberde 'Bu çapsız ve beceriksiz kişileri başa getirirseniz bunlar işi bilmez. Ceplerinden de para çıkmıyor. Yeter ki aferin alsınlar.' demiştim. Urfa'nın kaynaklarının Urfa'ya harcanması gerektiğini düşünüyorum. Urfa'nın tanıtımına ayrılan bütçenin ulusal basına birkaç dakikalık haberlere harcanması bizleri üzüyor. Bu para Urfa'nın parasıdır ve Urfa'ya hizmet edilmesi gereken paralardır. Urfa'da bir televizyona yapılan ödeme Urfa'ya hizmet olarak geri dönecektir." ifadelerini kullandı.
"Kimsenin düşmanı, tetikçisi, taraftarı ve amigosu değiliz"
Çiftçi, "Geçmişte evini, arabasını ve dükkânını satıp da borçlanan televizyon sahiplerini gördük. Biz bunları söylediğimiz zaman düşman ilan ediliyoruz. Kimsenin düşmanı, tetikçisi, taraftarı ve amigosu değiliz. Gücümüz ölçüsünden halkın sorunlarını dile getirmek için çalışıyoruz. Üç ay önce siyasi parti liderlerini etiketleyerek 'Şanlıurfa yoğun bakımda' diye sosyal medya hesabımda bir paylaşımda bulunmuştum. Şanlıurfa'yı bir hastaya benzeterek kenti yönetecek insanların şehircilik alanında iyi bir 'Cerrah' olması gerektiğini yoksa Urfa'nın yoğun bakımdan çıkamayacağını ve bitkisel hayata girebileceğini söylemiştim.
Defalarca uyarmamıza rağmen kimse ciddiye almadı. 5 yıl boyunca Şanlıurfa halkı hizmet görmedi. Bunları dile getirince de düşman ilan ediliyoruz. Belden aşağı vuruyorsak ya da ailenizi kullanarak bir eleştiride bulunuyorsak o zaman bizi düşman edebilirsiniz. İşimiz Urfa'nın sorunlarını ve eksikliklerini dile getirmek. Bir sıkıntı ve sorun varsa haber değeri var, yoksa haber değeri taşımaz. Siyasilerin anlamadığı olay budur." dedi.
"Güneydoğu TV'ye 2 milyona yakın kaynak aktarılmış"
Çiftçi, "Güneydoğu TV'nin avukatı değilim. 2 milyon liraya yakın bir kaynak Güneydoğu TV'ye aktarılmış. Bu paranın ne kadar bir süre için verildiğini bilemiyoruz. Şanlıurfa'da sadece Güneydoğu TV'nin canlı yayın aracı var. Güneydoğu TV'ye verilen rakam az mı çok mu tartışılır? Bir köşe yazarı, gazeteci arkadaşımla yılladır tanışıyoruz. Beni arayarak, 'Urfa'ya geleceğim. Sürem kısıtlı, yarım gün zamanım var. Mümkünse beni havaalanından alır mısın? Geçmişi yâd edelim ve sohbet edelim.' dedi. Bu arkadaş gitti belediyeleri ziyaret etti, adım geçtiği halde hiçbir belediye beni bu gazeteci ile görüştürmedi. Bu gazeteci arkadaşla daha sonra il dışında görüştük. Bana dedi ki 'Senin ismin geçtiği yerler oldu. Ne olduysa bir türlü senle görüştürmediler.' Amaç burada bu gazeteci arkadaşın kimseyle temas etmemesidir." diye konuştu.
"4-5 bin kişi işe gelmeden maaş alıyor"
Çiftçi, "Belediyelerde 9 bine yakın çalışan var. Çalışanlar da 4-5 bin kişi. İşe gelmeden maaş alıyor. Onlara 'Gelme işe, bizim burada ne yaptığımızı görme' diyorlar. Adam, İstanbul'dan Urfa'ya geliyor. Televizyonda 5 dakika belediye başkanını pohpohluyor. Gelen kişi havaalanından alınıyor. 5 yıldızlı otellerde ağırlanıyor. Daha sonra Göbeklitepe gezisi, daha sonra Balıklıgöl'ü ziyaret ediyor ve gidiyorlar. Daha sonra yazı yazıyorlar. 'Urfa çok güzel ve mükemmel diyor.' Urfa kadar başına taş düşsün! Bu gibi insanlar gazeteci olamaz. Gelip Urfa'nın arka sokaklarını gördün mü? Ortadoğu'dan farkımız kalmamış. 16 yıl ATV'de çalıştım. 5 binin üzerinde haber yaptım. Kimseden bir kuruş para alamadım." şeklinde konuştu.
Gazeteci Mehmet Canbeyli ise şu şekilde değerlendirmede bulundu.
"Bazı internet siteleri iktidar partisinin gür sesi olarak yayın yapmaya başladılar"
Kaydı olan internet siteleri ile ilgili yaptığı şikâyetleri anlatan Canbeyli, "Önce internet sitelerinden başlarsak. Merdiven altı, maliye kaydı olmayan, savcılıkta ve valilikte kaydı olmayan siteleri defalarca Valiliğe ve Maliyeye şikâyet ettik. Bunula da yetinmedik ilgili bakanlara ve dönemin başbakan yardımcılarına ilettik. Yasal olarak yapmamız gereken her şeyi yaptık. Geldiğimiz noktada bir arpa boyu yol alamadık. Bu siteler gittikçe çoğalmaya ve belediyeler bunlara itibar göstermeye başladı.. Düşünün sosyal medyada bir şey paylaşıyorsunuz belediye bunun için size para veriyor. Bunların hepsi suçtur." diye konuştu.
"Fatura ilk çıktığı gün bunu yalanlayabilirlerdi"
Canbeyli, "Bir iki gün önce Büyükşehir Belediye Başkanı'nı canlı yayında bir kanalda izledim. Moderatör kendisine söz konusu faturaları sordu. Faturaların yüksek meblağlar olduğunu belirtti. Sayın Büyükşehir Belediye Başkanımız söz konusu faturaların hepsinin Sayıştay onayından geçtiğini söyledi. Bu tür harcamalardan haberinin olmadığını söylüyor. Moderatör, 'Bu faturalar sahte olabilir mi? diye soruyor. Faturalar sahte olamaz. Fatura ilk çıktığı gün bunu yalanlayabilirdiniz. Yine faturaların maliye kaydı var. Yalanlasanız bile 5 gün sonra maliyeden aynı fatura çıkarabilir. O zaman ne diyeceksiniz. Bu kenar mahallelerdeki fakir fukaranın hakkıdır. Bunu kim suiistimal ediyorsa burnundan gelir." ifadelerini kullandı.
"20 gün önce kesilen bir faturalar nasıl olur da Sayıştay'ın onayından geçer"
Canbeyli, "Bu faturaların hepsi bir iki ay içerisinde kesilmiş, 2024 yılına ait faturalar. Büyükşehir Belediyesi içerisinde demek ki ahlaklı ve namuslu birileri çıkmış, bunu kendine yedirememiş ve kesilen faturaları birilerinin kanalı ile servis etmiş. Çok da iyi etmiş. Ben de olsam bunun aynısını yapardım. Ramazan ayındayız siz dindar bir insansınız. 20 gün önce kesilen bir faturalar nasıl olur da Sayıştay'ın onayından geçer. 27.02.2024 tarihinde 1 milyon 824 bin lira fatura kesiliyor. 07.03.2024 tarihinde ise 1 milyon 875 bin lira fatura kesilmiş. Aynı kuruma ve farklı kurumlara kesilen faturalar da var. Bu şehrin tanıtımı için harcanan paralar değildir. Bu sadece bir şahsın tanıtımı için harcanan paralardır. Bu şahıs kim olursa olsun.
Bu faturaları kendi başınıza, genel sekreterin ve belediye başkanının imzası olmadan bu harcamayı yapamazsınız. Daire başkanlarına belli bütçeler verilmiştir. Küçük ödemeleri yapabilirsiniz ama bu ödeme 1 milyonu aştığı zaman bu durum daire başkanının yetkisini aşıyor." dedi.
"Faturalarla ilgili savcılar resen soruşturma açmalı"
"Canbeyli, "Gazeteci Ahmet Hakan'ı Urfa'ya getiriyorsunuz ve burada günlerce dolaşıyor. Beyefendi yiyor, içiyor, 5 yıldızlı otellerde kalıyor. Altında araba istediği yere gidiyor. Bu beyefendi İstanbul'a döndüğü zaman gazete köşesinde Urfa ile ilgili bir paragraf yazı yazıyor. Urfa'nın tanıtım rolü senden geçmez. Ahmet Hakan, tanıtımı ancak şu şekilde yapabilir. Siz ulusal ve uluslararası 50-100 gazeteciyi Urfa'ya davet ederseniz onların giderlerini karşılarsınız. Bu gazeteciler döndüğü zaman kendi televizyonlarında, gazetelerinde, köşelerinde Urfa ziyaretlerini dile getirebilirler. O zaman bunun adı tanıtım olur. Ulusal bir festival ya da panel yaparsınız oraya para harcarsınız onun adı tanıtım gideri olur. Sadece bu tanıtım parasını birkaç köşe yazarına ya da birkaç televizyona verdiğiniz zaman bu fakir fukaranın hakkını yemek, gasp, hırsızlık ve dolandırıcılıktır.
Bu faturalardan dolayı savcıların resen soruşturma başlatması gerekir. Bu firmalar kim? Bu paralar neden ödendi? Bu işin sorumlusu sadece daire başkanı olamaz. Daire başkanı bu işteki en son kişidir. Burada hesap vermesi gerekenler belediye başkanı, genel sekreter ve yardımcıları gelir. Bunlardan sonra ilgili daire başkanı gelir. Bu ortaya çıkan sadece 2-3 aylık harcamadır. Bu harcamaların 5 yıllık toplamını çıkaralım. " ifadelerini kullandı.
"Belediyeler borçlarını açıklasınlar"
Canbeyli, "Aynı film fırıldak ilçe belediyelerinde de var. Başta Büyükşehir Belediyesi olmak üzere ilçe belediyeleri neden borçlarını açıklamıyorlar. Ben bir vatandaş olarak belediyenin borcunu bilmek istiyorum. Birinci sorun belediyeyi aldığınızda borcunuz ne kadardı şimdi borcunuz ne kadar? Belediyeyi kaç personel ile devraldın şu an kaç personelin var. Bu iki soruyu sürekli soruyorum. Bizim belediye başkanları bu tür sorularla muhatap olmayı kabul etmiyorlar ve halkla karşı karşıya gelmek istemiyorlar. Televizyona çıkıyorlar yalan söylüyorlar. Sizin yalanlarınız para ediyor ama benim doğrularım para etmiyor. Örneğin Ceylanpınar, Suruç ve Halfeti Belediyeleri, belediyecilik anlamında batak bir belediyeler haline gelmiştir. Halfeti Belediyesi, park alanlarını satıyor.
Eskiden belediye başkanları seçimlere 2-3 ay kala belediye ile ilişkilerini keserdi. Sadece zorunlu olarak imza atması gereken belgeleri imzalarlardı. Belediye Başkanları kendi makam araçlarını bile bırakırdı. Şimdi geldiğimiz noktada bütün belediye başkanları belediyenin imkânları ile propaganda yapıyor. İktidar partisinin belediye başkan adayı belediyenin bütün imkânlarını kullanıyor ama diğer partinin adayı bunu kullanamıyor. Bu süreçte 20-30 bin sosyal yardım veriyorsun. Diğer partinin adayı senle nasıl yarışsın. 5 yıldır fakir fukarayı görmedin şimdi kesenin ağzını açıyorsun." dedi.
"Şanlıurfa'da her önüne gelen internet sitesi fatura kesemeyecek"
Programa telefon bağlantısı ile katılan Basın İlan Kurumu (BİK) Yönetim Kurulu Üyesi Tahir Gülebak, Faturalarda çok aşırı meblağlar vardı. Faturalar konusu kamuoyunda gündeme geldi. Basın İlan Kurumuna kayıtlı olmayan siteler ve gazeteler ile ilgili belediye basın birimlerinin tedbir alması gerekiyor. Bu konuda belediyedeki daire başkanları uyardık. Basın İlan Kurumu olarak bunları yakın takibe alacağız. Bu konuda belediyelere büyük cezalar çıkacak. Aynı zamanda ulusal gazete ve televizyonların BİK'te hükümlülükleri vardır. Televizyonlar %25 RTÜK vergisini ödemek zorundalar.
Şanlıurfa'da her önüne gelen internet sitesi fatura kesemeyecek. Söz konusu faturaların BİK ile bir alakası yok. Televizyonlar RTÜK'e bağlıdır. Tanıtım için gelen bütçenin Urfa dışında harcanmasını uygun görmüyorum. Hep birlikte bunun takipçisi olmamız lazım. Fatura olayında ismi geçen ulusal gazeteler var. Bunlar bunu fatura etmemişse bunlar zimmet kesilecek." şeklinde konuştu.