ON BİRİNCİ BÖLÜM
M. Sarmış: Başım döndü iyice… Gazete yazılarınızla başladık. Konu nerelere geldi? Çok iyi oldu tabii. Çok önemli bilgiler verdiniz. Şimdi yeniden sizin çalışmalarınıza gelelim.
Şiir de yazıyorsunuz. Şiir kitaplarınız var. Biraz da onlardan bahsedin. Ne zaman başladınız?
F. Rastgeldi: Şiir yazıyorum, ama hiçbir zaman şair olduğumu söylemem. Resim yapıyorum, ama demem ki ben ressamım. Edebiyatımın kuvvetli olmadığını söylemiştim. Şiire üniversitede başladım. Baktım ki bir dosya dolmuş. İçinden seçmeler yaptım. 1995 yılında "Sen Aşıksın" adıyla yayınladım. Kitabın adını henüz koymamıştım. Matbaaya gittim. Orada görevli hanım kız, "Bu kitabın adı yok." dedi. "Siz koyun" dedim. Kitapta "Sen Aşıksın" diye uzunca bir şiir vardı, onda karar kıldık.
M. Sarmış: İki şiiriniz Urfa'da çok meşhur. Talep edildiği için sık sık okuyorsunuz. Biri "Alaman Fort", diğeri "Tespih".
F. Rastgeldi: Başta demiştim. Yaz oldu mu Tülmen'e gidip üç dört ay orada kalırdık. Sonlara doğru "şire" yapardık. Hatta okul açıldıktan sonra 15-20 gün de geç gelirdik. Hatırladığım kadarıyla Tülmen'e ilk gidişim atla eşekle oldu. O zaman Bozova-Diyarbakır yolu yoktu. "Dolamaç" dediğimiz Açıksu'dan, Devteşti'den, Kurt Köyü'nün yanından, Çimento Fabrikasının oradan giderdik. Babam ata binip kardeşimi aldı. Anneme Şam eşeği getirdiler. Beni de arkasına aldı. Eşyalarımızı ve yataklarımızı da katıra yükledik.
Bir eşek ve bir adamımız daha vardı. O şekilde sabahın köründe Urfa'dan hareket ettik. Kurt Köyünü geçtik. Orda bir dere vardır. İçinden su akıyordu. Köprü yapılmamıştı. 3-4 metre eninde bir karış derinlikte bir su. Karşıya geçeceğiz. Katır bir türlü suya girmiyor. Kalkıp katırın gözünü bağladılar, dışarıda bir hayli dolaştırdıktan sonra sudan geçirmek istediler. Hayvan suyun farkına varınca fiskelemeye başladı. Üstündeki yük devrildi. Binbir zahmetle bir daha yüklediler. Yola koyulduk. Bu sefer yağmur yağmaya başladı. Bir bağ ağılında birkaç saat beklemek zorunda kaldık. Tülmen'e vardığımız zaman hava iyice kararmıştı. "Reme (Ramazan) Emmi" diye bir adamımız vardı; bizi idare lambası ile karşıladı. Sabah saat 06.00 civarında yola çıkmış, köye gece karanlığında ancak ulaşmıştık.
1956 yılından sonra Diyarbakır yolundan Bozova'ya direk bir yol açtılar. Müteahhidi "Da'bul Mehemed" idi galiba. O zamanlar sadece bizim köyün değil, birçok köyün posta arabası kamyondu. Ondan evvel de cipler (jeep) vardı. O yıllarda Urfa'da 50-60 tane, belki 100 tane cip vardı. Taksi işi görürdü. Niye cip? Yerden daha yüksektir, iki önden iki arkadan dört çekişlidir. O zamanlar böyle yollar yok. Yağmur yağdı mı çamur olur, taksiler geçemezdi. Taksiler ancak Antep'e giderdi, gelin arabası olurdu. Köylere ancak ciplerle gidilebilirdi. Hastası olan, acil işi olan cip tutardı. Urfa'da bir "Cip Meydanı" da vardı. Kapaklı Pasajı'nın kuzeyi, Uludağ Oteli'n önündeki meydanda yemyeşil cipler sıralanır, müşteri beklerdi.
M. Sarmış: "Alaman Fort'u unutmayalım abi.
F. Rastgeldi: O sıralar, yani 50'li yıllar köy postaları olmak üzere kamyonlar alınmaya başlanmıştı. Babam da bir Alman Fort'u aldı. Artık onunla köye gidip geliyoruz. Şoför mahallinin üstünde bir yer var, biz çocuklar oraya çıkıp oturduk mu, dünya bizim olurdu. Sabah erkenden Tülmen'den hareket ederdi. Bizimle beraber köyden gelmek isteyenler, yolda binenler hep beraber şehre gelirdi.
M. Sarmış: Ücret karşılığında mı?
F. Rastgeldi: Tabii tabii, köy postası olarak kullanılırdı. Şehirdeki son durak Bediüzzaman'ın oradaki Rastgeldi Garajı idi. Oranın babama ait olduğunu daha önce söylemiştim. Öğleden sonra da köye gitmek isteyenler yine orada binerdi. Eski stadyumun karşısında iki üç tane dut ağacı vardı. Köylere giden posta arabaları müşteri almak için bir müddet orada dururdu. Tabii bizim kamyon da…
M. Sarmış: O kamyon şiire nasıl dönüştü?
F. Rastgeldi: Ben o kamyonu çok seviyordum. Çocukluk işte! Aradan uzun seneler geçti. İçimde onun özlemi vardı. 2000 senesinde o özlemi şiire döktüm. Uzun uzun o günün şartlarını anlatmaya çalıştım. Geçenlerde bir yerde okudum; demişler ki "Bu şiir yüz sene sonra tarihi bir belge olur".
M. Sarmış: Doğru, bence de olur. Bir de "habbe habbe" nakaratlı Tespih şiiriniz var.
F. Rastgeldi: Mersin'de balkonda oturuyordum. Elimde tespihim vardı. Çekerken dedim ki insanoğlu da günleri böyle bir tespih gibi habbe habbe çekiyor, ömür habbe habbe gidiyor, bitiyor. Şiirde de bir insanın doğumundan ölümüne kadar olan hayatını tespih tanelerine benzeterek izah etmeye çalıştım. Birinci nişaneye kadar çocukluk ve gençlik, ikinci nişaneye kadar olgunluk ve çalışma, sonrası da emeklilik, yaşlılık ve hastalık zamanlarını temsil etmektedir. Şiiri o anda yazmaya başladım, ama tabii daha sonra üzerinde çalışıp, son şeklini verdim.
M. Sarmış: Başka şiir kitaplarınız da var.
F. Rastgeldi: Üç şiir kitabım var. Birincisi "Sen Aşıksın". İkincisi "Delikanlının Saçma Şiirleri". Üçüncüsü de "Tespih".
Bir de "Ömer" isimli bir hikâye kitabım var. Bekir Yıldız'ın hikâye kitaplarını okuduğumu söylemiştim. Ondan aldığım ilhamla ben de 1970'ten itibaren hikâyeler yazmaya başladım. Bunların bir kısmını zaman içinde yırtıp attım, bazılarını kaybettim. 2019 yılında böbrek ve bağırsak rahatsızlığımdan dolayı uzun süre yatmak zorunda kaldım. Evden çıkamıyordum. Canım sıkılıyordu. Boş durmayayım diye eski hikâyelerimden aklımda kalan sekiz tanesini yeniden yazdım. Kitap için çok az. Buna çeşitli zamanlarda yazdığım yazılarımı, röportajlarımı, önceki kitaplara girmemiş şiirlerimi ekledim. Ayrıca "Urfalı Babe" olarak bilinen Yılmaz Kayral ile ilgili çok sayıda yazılarım ve topladığım bilgiler vardı; ayrı bir kitap olarak düşünüyordum, vazgeçip onları da dâhil ettim. Böylece kitap hikâye kitabı özelliğini kaybetti, bir çeşit antolojiye dönüştü. Hata olduğunu biliyorum, ama ne yapayım, o günün şartlarında bir an önce kayda girsin, kaybolmasın dedim. Tespih ve Ömer kitaplarının ikisini birden 2021 yılında yayınladım.
M. Sarmış: Bu arada çok geçmiş olsun. Şimdi sağlığınız nasıl? Bir ara ameliyat olduğunuzu biliyorum.
F. Rastgeldi: Evet, ağır bir ameliyat geçirdim. Allah'a şükür şimdi iyiyim, idare ediyorum.
M. Sarmış: Yazma çizme işlerinizin yanında televizyon programlarınız da var.
F. Rastgeldi: Evet. Çeşitli programlara davet ettiler. Naci İpek'in "Başka Urfa Yok" programına katıldım. Rahmetli Şükrü Algın'la Güneydoğu Televizyonunda şiir programına katıldım. Yine aynı televizyonda Rahmetli Hulusi Öcal üzerine konuştum. Başka kanallarda Kadir Yeşil'in, Mehmet Topçu'nun, Faruk Gözoğlu'nun programlarına katıldım, konuştum, şiir okudum. Son olarak Veysel Polat'ın daveti üzerine GAP Gündemi Gazetesi'nin Youtube Kanalına misafir oldum.
Bunların dışında da istek üzerine çeşitli resmi kurumlarda, derneklerde, başka bazı yerlerde konuşmalar yaptım. Urfa tarihi, Urfa'nın kurtuluşu, Urfa'nın tarihi su yapıları, Urfa imar planı, Urfa yemekleri, Urfa fıstığı, Şair Nabi, Bekir Yıldız ve hatırlayamadığım başka konularda sunumlarım oldu.