Suriçi'nde kalan Eski Urfa'da zengin fakir bir arada yaşardı. Tabii ki her zaman ve her yerde olduğu gibi zengin fakir ayrımı o zaman da vardı.
Zenginlerin evleri kesme taştan inşa edilmiş, büyük, çardaklı, avlulu (hayat), eyvanlı, zerzembeli, kuyulu idi. Geniş aile dediğimiz üç kuşak bir arada yaşardı.
Fakirlerse ya onlara göre çok küçük evlerde, daha fakirleri de kocaman avlulu ve çok odalı evkerin birer ikişer odasını kiralayarak bir arada yaşardı.
1970'lerden itibaren apartman modası başladı ve maddi durumu iyi olanlarla "asri hayata özenenler" Bahçelievler'deki apartmanlara taşınmaya başladılar.
O zamanlar bu evlerin çoğu 2-3 katlı idi ve gerçekten bahçeli idi.
Geride kalanların bir kısmı gidenlere gıpta edip ilk fırsatta gitmenin hesabını yaparken, bir kısmı da ya gerçekten hoşlanmadığı için ya da "ete ulaşamayan kedi" misali, eski mahremiyet anlayışına uymadığını düşündüğü için "bacı-kardeş" mahallesi diyerek Bahçelievler'i küçümsüyordu.
Zaman Eski Urfa'nın aleyhine, Bahçelievler'in lehine değişti. Biraz özenti, yani moda, biraz da kullanım kolaylığı yüzünden apartman hayatı, özellikle kadınlar tarafından tercih ediliyordu.
Bahçelievler hızla büyüyüp üç mahalleye ayrıldı. Hem şehrin merkezinde olması hem de valiliğe ve belediyeye yakınlığı dolayısıyla iyice kıymetlenince ve talep artınca o ilk bahçeli ve birkaç katlı evler yıkılmaya, yerlerine gittikçe daha çok katlı apartmanlar yapılmaya başlandı. Bahçeler tamamen ortadan kalktı. Daireler de büyük bir hızla iş yerlerine ve bürolara dönüşmeye başladı.
Zenginler, artık toplumun her kesiminin yaşadığı buralardan, bir kere daha göç ettiler. Bir kısmı eskiden olduğu gibi Urfa'nın dışına giderken, kalanlar önce Yenişehir'e, sonra Karaköprü'ye, sonra daha ileriye, sonra herşey birbirine karışınca "site"lere çekildiler.
Bahçelievler, önce az istisna ile orta ve alt kesimlerin yaşadığı bir yere dönüştü. Sonra bunların da çoğu, Suriyelilerin gelişinden sonra yerlerini onlara bıraktı.
Dün bir vesile ile tekrar dolaştım.
Bir zamanlar Urfa'nın bu en gözde semti, şimdi Ankara'nın Ulus semti gibi iş yeri ağırlıklı, eski, yıpranmış bir görüntü veriyor. Veya gençliğinde güzel/yakışıklı olan bir ihtiyar gibi.
Ve maalesef, içinde yaşayanların da kabul ettiği üzere sosyal açıdan çok zor bir yere dönüşmüş durumda.
Herhalde az buçuk duyarlı herkesin bileceği ve fakat benim yazmak istemediğim sıkıntılar içinde hayatını şimdilik sürdürüyor.
O ilk dönemlerindeki havasından çok uzak.
Bahçelievler'de oturmak da çoktandır "havalı" değil.
Bundan sonra ne olur, hiç bir fikrim yok.