Bu yıl eğitimle ilgili hiç yazı yazma fırsatım olmadı. Öyle gündem yoğunki dahası biz canımızın derdine düşmüşüz. Etrafımızda insanlar dut gibi dökülüyor. Onları gördükçe ister istemez insanın haleti ruhiyesinde kırılmalar meydana geliyor.
Pandemiden dolayı 'okullar ha açıldı ha açılacak' derken bir muammaya dönüştü. Tüm zorluklarla eğitim ve öğretim korona virüse çare bulunmadan başladı. Ben de 'Eğitim ve öğretmenler, eğitimde dayak' konusunda bir yazıyla öğretmenlere başarılar dilemek istedim.
Hayata adım attığımız gün yaşamın ağırlığı çöker sırtımıza. Bunun ilk öncesi okul yıllarıdır. Anne ve babamız nasıl bir ailemiz ise ikinci ailemiz saygınlığı hakkeden okul ve öğretmenlerdir. İyi, güzeli, yanlışı, suçu ve cezayı öğrendiğimiz ilk kurumdur. İnsanlık yararına tüm güzellikler okulla başlar. Her öğretmen bir özveri abidesidir. Sabrın meyvesini paylaşmasını bilen değerli insanlardır.
Çocukluğumuzun en güzel yılları ilk okul çağlarımızdır. Hala ilk okul yıllarındaki öğretmenlerimizi unutmadık. En büyük saygı duyduğumuz insanlardı. Öğrenmek için onların çabası bizim azmimiz bizim yaşamımızı çok şeyler katmaya neden oldu. Neticede öğrendik ve en güzelini başarmak için verdiğimiz çaba, öğretmenlere gösterdiğimiz saygı daima takdir edilirdi. İlkokulda da böyleydi, orta kısımda da, lisede de aynı minval sürdü. Öğretmen bize kızıyorsa, bizi kimi zaman dövmüşse bizim düşmanımız değildi, her şey faydamızaydı. Gerçi her tokat gururumuzu incitirdi incitmesine ama çabuk unuturduk. Öğretmenin dayağı bize zor gelmediği gibi kimse başımıza kakınç da yapmazdı.
Son yıllarda nasıl oldu, neler döndü, aniden öğrenciler eğitimin her sınıfında öğretmenlere karşı diklenir oldular. İdareci ve öğretmenler de bunu hazmedemeyince tavırları onlara pahalıya ödendi. Bir öğretmen bir öğrenciye tokat atmış veli ve yakınları bir nevi okulu basmışlar. Bir başka yerde öğretmen mahkemeye verilmiş mahkeme ona bir öğretmene tokattan daha ağır gelecek bir maddi külfet yüklemiş. 'Bana bir harf öğretenin kölesi olurum' diyen düşüncenin savunucuları ve bu söze saygı duyanlar kalmadı. Eski ebeveynlerde artık eski ebeveynler değil!
Okulda yaşanan bir olay okulu ilgilendirir, bunun neden ve niçinleri sorgulanmadan mahkemeye gitmesi bu işi çözemez. Örneğin okuldaki kavgada ağzı burnu kanayan bir çocuğu kim dövmüşse öğretmen ona bir tokat vurup olayı kapatmıştır.
Çünkü o çocuk işlediği suçun cezasını öğretmenden alması kadar normal bir şey yoktur. Öğretmen suçluyu cezalandırmadığı zaman, çocuk eve gidip gerekeni söyler ve ondan sonra okul önlerinde kavgalar meydana gelir. Bu bıçaklanmalara kadar gittiğine tanık olduk.
Bunlardan daha önemlisi öğretmenler birbirine değer vermediği gibi saygı duymamasından kaynaklanan bir çok olayın meydana geldiğine de tanık olduk. Öğretmenler meslektaş olmalarının gereği okulda mutlaka birbirlerine saygı duyması gerektiği gibi başka bir okula işleri düşüp gidildiğinde o saygıyı hak etmelidirler. Ayrıca öğretmenler arasında bir dayanışma olmaması üzüntü vericidir. Hatta bazı öğretmenler birbirlerini destekleyecekleri yerde velilere kışkırtıcı tavırlarda bulunduklarına duyunca üzülmemek elde mi?
Okullarda olay almadığı gün olmaz. Velilerde bunu fırsat bilip okula gelirlerdi. Çocuklarına başkaları tarafından ve öğretmen tarafından kaba saba dövülmelerini kabul etmiyorlardı. Şiddet yanlısı olmamakla birlikte aile kavgalarına fırsat vermemek adına öğretmenin suç işleyeni cezalandırması ve velileri ikna etmesi olayın kapanmasına neden olurdu. Her fırsatta öğretmenlerin yaptığı fedakarlıkları anlatırdım. Öğretmen öğrenciyi kendi arabasına alıp hastaneye götürmesi, o yetmez sırtına alıp hastane merdivenlerini çıkarttığını söylemeyince veliler bilmezler. Biz bu anlamda nice olay yaşadık. Öğretmen hiç bir öğrencinin düşmanı değildir.
Bir zamanlar 'eti senin kemiği benim' diye hocaya bırakılmışlardan biriydim. Bu sözü benimsetmek derdinde değilim. Ama öğrencinin yetişmesinde büyük etkisi olduğuna inanıyorum. Her veli konuşur. Öğretmenin öğrenciyi dövme gibi bir yetkisi ve salahiyeti yoktur. çocuk sokakta dövülür kimse ses çıkarmaz. Ama öğretmen adı geçinde babanın öfke patlaması başlar.Öğretmen öğretmenliğini bildiği sürece aileden çocuklarının da edep ve terbiye dairesi içinde hareket etmelerini istemeye hakkı vardır.
Bizim zamanımızda onur kırıcı davranışlar, hakaretler yaşanırdı. Yine de biz bunu ailemize yansıtmazdık. Çünkü söylediğimizde 'suç sizin öğretmen sizin düşmanınız mı ki' deyip bizi sustururlardı. Zamanın cezalandırmalarını elbette ayıplıyorum. Tüm yapılanlar ayıp şeylerdi ama sevabıyla günahıyla bu anılarda kaldı.