Dışişleri Bakanlığında basın mensuplarıyla bir araya gelen Bakan Fidan, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Fidan, Gazze’deki sürecin gidişatını nasıl değerlendirdikleri yönündeki soruya, "Uluslararası toplumun bu süreci engelleme yolunda herhangi bir çaba göstermemesi, sistem için ciddi bir kırılma anı olmuştur." yanıtını verdi.

Bunun etkilerinin konuşulması gerektiğini vurgulayan Fidan, "Her ülke, kendisine bundan ağır dersler çıkarmak durumundadır. İttifakların o kadar işe yaramadığını, yarın bir gün aynısı kendilerinin başına gelirse hiç kimsenin bir şey yapmayacağını düşünenler olacaktır." ifadesini kullandı.

Fidan, bölgedeki güç dengeleri değişmeye başladıkça, politik tavırların da değişeceğine inandığına işaret ederek, bunun, o bölgede ABD’nin ve İsrail’in en yakın arkadaşı olduğu var sayılan ülkeler için de geçerli olduğunu dile getirdi.

Bakan Fidan, şöyle devam etti:

"Şu anda alınan tavırlar, dostluktan ya da düşmanlıktan alınmıyor, çaresizlikten alınıyor. ABD'nin ya da bazı Batılı ülkelerin, İsrail’e kayıtsız şartsız destek vermeleri ciddi bir sorun. ABD’nin, İsrail adına savaşmakta olduğu bir denklemde bölge ülkeleri karşı gücü geliştirmek isteyecektir. Gazze’deki türden katliamların bir daha olmasını istemeyenler, bundan sonra çok büyük bir silahlanma ve güç arayışına girebilirler diye düşünüyorum.

Gazze’de yaşananların, Batı’nın ve Avrupalıların bütün repütasyonlarını, bütün biriktirdikleri krediyi bir anda kaybetmelerine yol açtı. İnsanlık nezdinde, özellikle bizim jenerasyonlar nezdinde tüm kredilerini harcamış oldular. Bunu geri kazanmaları kolay olmayacak."

Batı'nın, Rusya-Ukrayna Savaşı'ndaki tavırlarının tersine, Gazze konusunda bambaşka bir yerde durmalarının "iki yüzlülüğün tavan yaptığı yer" olduğunu kaydeden Fidan, Batı'nın ilke, erdem ve ahlaktan bahsedemediğini, bunları tümüyle yok saydığını, tüm bunların da çok büyük bir jeostratejik kırılmaya zemin hazırladığını gördüğünü söyledi.

Fidan, kendilerinin ilk defa ortaya koydukları pratikler olduğunu belirterek, bölge ülkeleri ve İslam dünyası olarak Gazze meselesinde ilk defa bir Temas Grubu oluşturduklarının altını çizdi.

Sistemli şekilde belli yerlere hep birlikte baskı yapmalarının ve argüman üretmelerinin önemine işaret eden Fidan, hep birlikte olmalarının ve aynı pozisyonu korumalarının söylem birliğini de sağladığını belirtti.

Temas Grubu ile görüşmeler

"Müslüman ülkelerle yaptığınız görüşmelerde, İsrail’e tavır koyma, tedbir amaçlı öneriler konuşuldu mu? Türkiye’nin, Müslüman ülkeleri harekete geçirmek için ne gibi çabaları var?" sorusu üzerine Fidan, son İsrail-Filistin çatışmasının, Gazze'de tanık oldukları üçüncü savaş olduğunu belirtti.

Fidan, Filistin meselesini de yakından takip eden bir ülke olarak bu konuda daha hazırlıklı ve tecrübeli olduklarını, ellerinden geleni yaptıklarını söyledi.

Hep birlikte hareket etmenin daha etkili olacağı tezini tedavüle soktuklarını ve harekete geçirdiklerini vurgulayan Fidan, Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatının (İİT) ilk kez ortak bir zirve yaptığını, önerilerinin, zirvenin nihai bildirgesinde de kabul edildiğini dile getirdi.

Fidan, bunun, bir manifesto olması ve bu konular etrafında bir araya gelebiliyor olmak açısından önemli olduğuna dikkati çekerek, "Bu işin takipçisi olmak için kurulan Temas Grubu’nun ortaya koyduğu çabalar, çalışmalar, dünyadaki güç merkezleriyle temaslar hakikaten önemli." dedi.

Böylece muhataplarının, yaşanan problemin nereye gittiğini, nereye evrildiğini Temas Grubu'nun dilinden dinlemelerini sağladıklarını belirten Fidan, bunun büyük bir tehdidi, küresel bir tehdidi beraberinde getirdiğini, onlara anlatmalarının da önemli olduğunu söyledi.

Fidan, bu temasları yaparken İslam ülkeleri ve bölge ülkeleri olarak neler yapabileceklerinin önemli olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti:

"Olay, tabiatıyla askeri bir olay. Amerika'nın kayıtsız şartsız, Batı'nın kayıtsız şartsız İsrail'e destek verdiği bir yerde, bölgede tabii ki güç kullanma imkanı yok. Dolayısıyla bu meseleye yaklaşırken daha farklı teknikler üzerine yoğunlaşmamız lazım. Burada özellikle bölge ülkelerinin, kendilerine önemli dersler çıkardığını düşünüyorum. Daha farklı bir dayanışma ruhu içerisinde olduklarını düşünüyorum."

Daha da önemlisi Rusya'nın ve Çin'in burada daha farklı bir pozisyonlanma içerisinde olduğunu, yani bölgedeki rekabet denkleminin başka bir yere evrildiğini de görmek gerektiğini kaydeden Fidan, İslam dünyası olarak yapmaları gereken çok şey olduğunu vurguladı.

Fidan, İsrail'le ilişkisi olan çok fazla ülke olmadığını belirterek, "Dolayısıyla esas tavır, Batı'ya konulmalı. Buna karar vermek lazım. Yani İsrail'in arkasında kayıtsız şartsız duran ülkelere tavır konulacak mı koyulmayacak mı? Soru bu olmalı. Çünkü İsrail'le, birçok ülke ilişkiyi başlatmamış zaten. İsrail, kritik konuların hepsinde başka türden yoluna devam ediyor." değerlendirmesini yaptı.

"Bu bölgesel yayılma meselesi, savaşın yayılması ciddi bir risk"

Fidan, Kızıldeniz'in, gerilim alanlarından biri olduğunu ve özellikle Yemen'de ikmal yollarına yönelik saldırıların da bir denklem olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biliyorsunuz; bölgede yani Filistin sorunu olsun olmasın çeşitli ülkelerin farklı meseleleri var Amerika'yla ve Batı'yla. Bu, çok boyutlu bir yaptırım savaşı, zaman zaman istihbarat savaşı, zaman zaman da fiili askeri çatışmaya ve eyleme doğru evriliyor. Bütün alanlarda devam eden bir çatışma süreci bu. Şimdi Kızıldeniz'deki özellikle ticaret yollarına yönelik faaliyet; Amerika'nın, 'bunu kontrol altına biz almak istiyoruz' diye Batı'yla bir ittifak oluşturma çabası, bir deniz ittifakı ve buna yönelik bir ortak operasyon başlatması meselesi. Tam da bizim aslında dikkat çektiğimiz eskalasyonu, yani bölgesel yayılmayı içeren bir konu. Bu bölgesel yayılma meselesi, savaşın yayılması ciddi bir risk.

Bu esasen başka denklemlerin de hesapta olduğunu ortaya koyuyor. Devam eden, paralel devam eden başka çatışmalar var. Onların aslında yürürlükte olduğunu, değişik formlara büründüğünü de gösteriyor bize."

Bölgede olan her şeyin, Filistin meselesiyle Gazze’de yürüyen katliamla direkt ilintili göründüğüne dikkati çeken Fidan, bu savaşın yayılmasının ciddi bir tehlike olduğunu, bunu Batı toplumlarına ve Doğu toplumlarına da anlattıklarını aktardı.

Fidan, devletlerin, gerektiği kadar sert tavır ve tedbir almadığı ve kamuoyu bu konudan tatmin olmadığı takdirde, çeşitli gerekçelerle bu meseleyi kendi eline almaya yönelebileceğini vurgulayarak, bunun radikal örgütlere zemin hazırladığını belirtti.

"Bazen söylüyorlar ya, 'İşte niye Türkiye bu kadar sert tavır koyuyor?' Diyorum ki; Türkiye'deki seçilmiş bir lider var. O, toplumun duygularına tercüman olmak zorunda. Millet, devletin ve siyasetin kendi düşüncelerini yansıttığını görmek istiyor." ifadelerini kullanan Fidan, bazı ülkelerde, bu tür net tavırlar konulmadığı için oralarda örgütlerin kendilerine zemin bulabildiklerini, devletlerin toplumları için var olduğunu ve yeri geldiğinde onların hislerine tercüman olmak zorunda olması gerektiğini kaydetti.

Fidan, bu türden sert kırılmaların olduğu dönemlerde, bölgede toplumsal hareketlilik olduğunu belirterek, şunları ifade etti:

"Şimdi bölge rejimlerini en fazla yıpratan konuların başında hep Filistin meselesi gelmiştir. Yani buradaki Batı'nın ikircikliği ve Batı'ya buna yönelik gerekli tavrın konulamaması, tersine giderek daha da müzahir olunması, toplumsal tabanda her zaman için bir kaynamaya yol açmıştır, siyasal reaksiyona yol açmıştır. Bu reaksiyon, zaman zaman örgütlenmeye gitmiştir. Zaman zaman daha radikal formlara gitmiştir, silahlı eylemlere dönüşmüştür ve daha sonra da başka şekilde kontrolden çıkıp başkalarının kullandığı araç haline de dönüşmüştür. Bu büyük bir risk."

"İsraillilerin, Lübnan'la savaşa girmemek için kendilerini zor tuttuğunu düşünüyorum"

İsrail'in, Hamas Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Salih el-Aruri ve arkadaşlarına yönelik Beyrut'taki suikastının ardından savaşın bölgeye yayılma eğilimini göstermesinin bir emaresi olup olmadığına ilişkin soru üzerine Fidan, "İsraillilerin, Lübnan'la savaşa girmemek için kendilerini zor tuttuğunu düşünüyorum. Ama hep söylüyorum. Bu yol çıkmaz sokaktır. Öyle bir şey olursa bu savaş tabii ki bitmez. Tam tersine, meselenin çözülmesi isteniyorsa, barış ve iki devletli çözüme odaklanmak lazım." diye konuştu.

Fidan, İsrail'in Lübnan'daki bu operasyonunun, bir Hizbullah hedefini, Hizbullah yöneticisini vurmadığını ama Lübnan’a "ben senin üstünde uçuyorum, takip ediyorum" mesajını verdiğini aktararak, şunları kaydetti:

"Hizbullah buna nasıl aksiyon gösterecek? Yani tamamıyla savaşa girerek mi reaksiyon gösterecek yoksa misilleme yaparak mı? Bugün gelen raporda, '3 askeri hedefe saldırdık' diyorlar. Başından beri savaşın ilk gününden beri ortaya koyduğu aslında tavrın bir devamı. Burada daha farklı bir şey yapılmış değil."

"Gazzelilerin ayrım gözetmeksizin öldürülmesi meselesini gözden kaçırmamak lazım"

Fidan, ülkelerin Hamas'a ilişkin tutumunda 7 Ekim öncesinde ve ya sonrasında değişim yaşanmadığını vurgulayarak, "Bizim gibi bunu, terörist olarak görmeyenler, bir direniş hareketi olarak görenler, siyasi parti görenler, o şekilde görmeye devam ediyor. Hakeza, terörist görenler de aynı pozisyonlarını koruyor." dedi.

Sivillere yönelik hareketin eleştirilebileceğini ve Türkiye'nin de bunu yapmaktan çekinmediğini belirten Fidan, "Ama onlar bahane edilerek Gazzelilerin ayrım gözetmeksizin öldürülmesi meselesini gözden kaçırmamak lazım." ifadesini kullandı.

Fidan, Türkiye'nin Hamas'ın direniş vasfını vurgulamasının reaksiyon oluşturmasının İsrail'le alakalı olduğunu kaydederek, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun, bütün bu süreci 7 Ekim gününde olan bazı olaylarla fotoğraflayıp, onun üzerinden Batı'ya anlattığı bir kurgu bulunduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:

"‘Ben, katledildim. Bunu yapanlar barbar’ diye anlatıyor hadiseyi. Dolayısıyla onun için ne olduğunun önemi yok. Bizim duruşumuz, bizim çıkışımız ise onun ortaya koyduğu o stratejiyi, Batı’nın satın aldığı o resmi, tamamıyla ters yüz ediyor."

"Bunun adı barbarlıktır"

Fidan, hiçbir gerekçenin on binlerce sivilin ayrım gözetmeksizin öldürülmesi için yeterli olmadığını ve bunun adının "barbarlık" olduğunu vurgulayarak, "Eğer Hamas'a yönelik tanımlamaları siz sivil katliamı üzerinden yapıyorsanız, aynı kuralı İsrail için de uygulamanız lazım. Yani tanımlamaları İsrail'e yönelik olarak da yapmanız lazım. Şimdi tabii bunlar, cevap veremedikleri konular." dedi.

"Bazen diyorlar ki, bildirilerde, işte Hamas'ı kınayalım. Tamam hiç problem yok, kınayalım. Hangi gerekçe ile kınıyorsunuz Hamas’ı? Sivil öldürdüğü için. Peki aynı gerekçeyle İsrail'i de kınayalım. Bunu yapamıyorlar." diye konuşan Fidan, bu ülkelerin İsrail'i kınaması durumunda pozisyon kaybı yaşayacağını düşündüğünü, bu nedenle de İsrail'i kınamadıklarını vurguladı.

Bakan Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Gazze meselesinde ilkeli duruş sergilediğine işaret ederek, "Doğruların ifade edilmesi ve doğru yerde durmak olunca mesele, orada maliyete bakılmıyor açıkçası. Bakılmaması da gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu.

Muhataplarının İsrail'in yaptığı katliamın hiçbir şeyle kıyaslanamayacağını gördüğüne vurgu yapan Fidan, "İsrail'in burada daha fazla eleştirilmesi, kınanması, itilmesi gerekiyor, işin o boyutuna gelince bir şey yapamıyorlar." ifadesini kullandı.

"Suriye'de öncelik rejimle muhalifler arasında yeni çatışma alanı çıkmaması"

Fidan, 14 Mayıs 2023 seçimlerinden önce Esed rejimiyle Moskova'da yapılan dörtlü zirvenin ardından sürece ilişkin, "Temas meselesi her zaman çeşitli boyutlarda bir temas oluyor. Direkt oluyor, dolaylı oluyor. Daha farklı seviyelerde oluyor ama orada şu anda birinci öncelik yeni bir çatışma alanı çıkmaması, rejimle muhalifler arasında. Herkes pozisyonunu koruyor, daha doğrusu Astana Mutabakatı çerçevesinde çizdiğimiz bir resim var. Onun korunması önemli."diye konuştu.

Bu çatışmaların çıkmamasını neden önemsediklerine ilişkin Fidan, şunları söyledi:

"Birkaç sebepten, birincisi daha fazla göçmen olmaması için çatışmaların olmaması elzem. İkincisi sessizliğin olduğu bir ortamda iki tarafın da sahip olduğu nefret unutulup biraz daha barışa yönelik, geleceğin inşasına yönelik belki siyasal duruş çıkabilir yani etkileşimlerle. Bu önemli."

Fidan, üçüncü nedenin de her türlü çatışmadan Türkiye'nin ayrıca dikkat ettiği terör örgütlerinin ciddi bir şeyler aldığını ve kendine fırsat alanı oluşturduğunu belirterek, bunun olmaması için Türkiye'nin belli bir denklemde çatışmasızlığın devam etmesini, tarafların bulundukları pozisyonlarda kalmasını temin edecek yoğun diplomatik ve diğer faaliyetler içinde olduğunu vurguladı.

Bu kapsamda çok fazla emek olduğuna işaret eden Fidan, "Gerçekten inanılmaz emek var istihbarat tarafında hem asker tarafında hem bu tarafta yani bu denklemi bu şekilde götürmek çok büyük bir emek." dedi.

"Terörle mücadelede Erbil'le tam işbirliği"

Fidan, Türkiye'nin son zamanlarda sınır ötesi operasyonlarını artırmasıyla ilgili Irak'ta Bağdat ve Erbil'in tutumuna ilişkin, şunları kaydetti:

"Terörle mücadelede Erbil'le tam bir işbirliğimiz var. Özellikle PKK konusunda bizim hassasiyetlerimizi paylaşıyorlar. Onlarla işbirliği konusunda her geçen gün daha da iyi bir noktaya gidiyoruz. Onu söylemekte bir beis görmüyorum. Biliyorsunuz, PKK aynı zamanda Erbil yönetimini de hedef alır bir durumda. Şu anda PKK'nın Süleymaniye ile geliştirdiği bir ittifak var, Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ile. KYB ve PKK ittifakı, Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) bloğuna olduğu gibi karşı. Süleymaniye ve PKK, bunlar Erbil yönetimine karşılar. Burada büyük bir sıkıntı var."

Bağdat'taki belediye seçimlerinin bölgede çeşitli sonuçları ortaya çıkardığını kaydeden Fidan, bunlara yakından baktıklarını ve taraflarla görüştüklerini dile getirdi.

Fidan, dün Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı Hasan Turan'la uzun bir görüşme yaptığını anımsatarak, "Kerkük öznesinde nereye, nasıl gideceğiz meselesi. Şimdi seçim sonuçlarına baktığınız zaman orada, tabii seçimlerde ne kadar hile yapıldı, yapılmadı bunlar şu anda kendi aralarında çok tartışılan bir mesele. Aslında beklenmedik şekilde KYB'nin oylarını artırdığı görünüyor. Bizim istediğimiz önceden geliştirilen kuralın devam ettirilmesi, yani taraflar arasından yine münavebeli bir valilik sisteminin devam etmesi önemli. PKK ve KYB ortaklığının bölgede etkinlik kuracağı bir denklemin olmaması için çalışmaya devam ediyoruz." diye konuştu.

"Bağdat'taki PKK farkındalığı son 3 yılda, 4 yılda ortaya çıkartabildiğimiz bir şey"

Bakan Fidan, Irak'ın kuzeyindeki Pençe-Kilit Harekatı'nda şehit olan 12 askerin ardından Irak ile terör örgütü PKK'ya yönelik ortak adım atılmasına ilişkin olarak, Iraklı yetkililerle terör saldırısından önce de ortak güvenlik toplantısı yapıldığını, bu konuda iki devletin önemli yetkililerinin detaylı şekilde görüştüğünü ifade etti.

Türkiye için önceliğin "bıkmadan usanmadan" PKK terör örgütü tehdidinin önemini anlatmak olduğuna işaret eden Fidan, "Biz kendimizde çok hakikat ve doğru olan bir şeyin karşı tarafta da aynı olduğunu varsayıyoruz. Aslında öyle olmuyor. Herkesin kendi dünyası ve öncelikleri var. Bağdat'taki PKK farkındalığı son 3 yılda, 4 yılda ortaya çıkartabildiğimiz bir şey açıkçası. Bu çok sistematik temaslarla, argümanlarla, ilişkilerle, işbirlikleriyle, desteklerle, şunlarla, bunlarla çok boyutlu götürülmüş bir konu." değerlendirmesinde bulundu.

Fidan, terör örgütü PKK'nın Türkiye'ye karşı kurulmuş bir örgüt olduğunu vurgulayarak, "Türkiye'de bir metrekare toprak bile kontrol etmiyor. Ama Irak'ta büyük toprak alanlarını kontrol eder noktaya gelmişler." dedi.

Irak'ta çok sayıda bölgede PKK varlığından bahseden Fidan, şunları söyledi:

"Sincar, Mahmur'u şimdi dağıtıyorlar. Mahmur, Süleymaniye, Zaho, Kandil vesaire buralarda PKK varlığı var. Yani alan kontrol ediyor, köyleri kontrol ediyor. Diyorum ki bu bizim için bir tehdit değil. Sizin için bir tehdit, sizin egemenliğiniz için bir tehdit, bununla ilgili ne düşünüyorsunuz? Silahlı bir grup var, kontrolsüz burada. Bir de biz kendi aramızda kalkınma yolunu konuşuyoruz. Yani bu türden örgütlerin bulunduğu bir coğrafyaya finansı nasıl getireceğiz? Sırf bunun için bunları ortadan kaldırmak... Egemenlik meselesini nasıl halledeceksiniz burada?"

Fidan, bölgede farklı denklemler olduğunun altını çizerek, "Onlara da diyoruz ki istiyorsanız siz çözün, istiyorsanız beraber çözelim, bırakın biz çözelim yani biz savaşmaya devam edeceğiz. Zaten siz isteyin, istemeyin. Bunda bir sıkıntımız yok. Bu konuda da netiz." diye konuştu.

Türkiye'nin bu konuda iradesini ortaya koyduğunu vurgulayan Bakan Fidan, "Bizim oradaki varlığımızın tek sebebi PKK ile mücadele. Siz PKK ile mücadeleyi sahiplenirseniz bizim de o zaman bu kadar fazla telaş göstermemize sebep kalmaz." ifadelerini kullandı.

Kalkınma Yolu Projesi

Fidan, Kalkınma Yolu Projesi'nin birkaç önemli ayağı olduğuna işaret ederek, inşaat yapılacak esas itibarıyla 2 ülke olduğunu ve yaklaşık 1200 kilometrelik projenin 10'da birinin Türkiye'de yer alacağını anlattı.

Ağırlıklı olarak konunun Irak'ın El Fav şehrinde büyük bir limanın inşası olduğunu kaydeden Fidan, ondan sonra meselenin kara yolu, demir yolu, doğal gaz ve petrol boru hatlarının döşenmesi olduğunu, bunların yanına fiberler de konabileceğini dile getirdi.

Fidan, Basra Körfezi'nde bulunan El Fav'daki limanın genişletilerek yapılmasının istendiğini aktararak, bunun lojistik bağlantısallığı açısından fevkalade önemli bir proje olduğunu vurguladı.

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'nin bu projeyi sahiplenmesini çok önemli ve kıymetli gördüklerini anlatan Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konuda da büyük destek verdiğini ve Türkiye'nin de destek vermeye devam ettiğini söyledi.

"Bölgesel kalkınma projeleri son derece önemli"

Fidan, projede ilk etapta çıkan fizibilite çalışmaları olduğunu kaydederek, "Biz bölgesel kalkınma projelerinin son derece önemli olduğuna inanıyoruz, yani aslında bölgenin vizyonunu, yaşam kalitesini, işbirliği derinliğini yükseltecek tek şey bu türden proje, ortak projelerin hayata geçirilmesi. Yani bunlar bu coğrafyanın pek alışkın olmadığı projeler. Hani 1-2 tane enerji projesi oluyor genelde. Ama bu büyük çaplı bağlantısallık, ayrıca bölgesel ekonomik sistemlerin kurulması, ihracat imalat vesaire konularına ağırlık verilmesi." diye konuştu.

Bu projenin oturmuş yapıların yapacağı bir iş olduğuna işaret eden Fidan, Türkiye'nin ekonomik ve siyasi tecrübesinin ve teknolojik altyapısının bu sistemlere bölgesel sistemlere öncülük edecek düzeyde olduğuna dikkati çekti.

Fidan, 28 Mayıs 2023'teki seçimlerin ardından kurulan yeni hükümetle geliştirilen dış politika hedefi kapsamında, bölgede bu türden projelerin artırılması ve uygulanmasını bir numaralı hedef haline getirdiklerini vurgulayarak, bunlar olduğu sürece ortak işbirliği alanının artacağını, çatışma alanının minimize olacağını ve bu görüşün doğru olduğunu söyledi.

Blinken'ın Ankara ziyareti

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın Türkiye’yi ziyaret edip etmeyeceğine ilişkin soruya Fidan, "Blinken'ın cumartesi (Türkiye’ye) seyahati olacak. Benim misafirim olarak Türkiye'ye gelecek. Şu anda planlanan o, bir değişiklik olmazsa misafirimiz olarak geliyor.” yanıtını verdi.

Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu anda planlanan bir seyahati olmadığını da sözlerine ekledi.

Vize serbestliği ve Gümrük Birliği

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının Avrupa’ya vizesiz seyahati konusunda 2024’te yeni bir gelişme olup olmayacağına ilişkin de Fidan, "Bu önemli bir konu, üzerinde çalışıyoruz. İlk etapta, vize sınırlamalarının yumuşatılmasına eğildik. Nitekim bazı uygulamalarda da bunun hayata geçmeye başladığını gördük. Yani iş adamları, öğrenciler vesaire, bu artık normale dönüyor.” ifadelerini kullandı.

Fidan, kapsamlı bir vize liberalizasyonuna gidilmesi için ciddi şeylerin tartışılması gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Şu anda biz vize serbestliği ve Gümrük Birliği güncellenmesi olmak üzere iki konuda çalışıyoruz. Göç konusunda ciddi işbirliğimiz var. O önemli, bizim için de, onlar için de. Yapıcı bir süreç isteniyor. Ege'de gerginliğin azaltılması kapsamında Yunanistan'la yürüyen olumlu havayı da önemsiyoruz. Bu Avrupa, Avrupa Birliği üzerindeki baskıyı azaltıyor, gerginliği azaltıyor. Bunlar önemli başlıklar, bizim açımızdan bunların hepsini eş zamanlı götürmek önemli."

"Milli İstihbarat Teşkilatında çok ciddi reformlar yapıldı"

"Türkiye'nin istihbarat ve güvenlik kapasitesinin geldiği seviyeye ilişkin ne tür bir değerlendirmeniz olur?" sorusunu yanıtlayan Fidan, istihbarat konusunun üzerinde durulması ve bu konuda teknolojinin yakından takip edilmesi gerektiğini vurguladı.

Fidan, istihbarat konusunun kendi içinde birçok çeşitliliğe sahip olduğunu ifade ederek, "Milli İstihbarat Teşkilatında çok ciddi reformlar yapıldı." dedi.

Bilinen bölgelerde dost unsurlarla yürütülen ve askeri maliyeti çok az olan operasyonların gerçekleştirildiğine işaret eden Fidan, "Şimdi teknoloji ayağına ciddi yatırım yapmak gerekiyor. İnsan ayağına ciddi yatırım yapmak gerekiyor. Yeni metotların inanılmaz şekilde geliştirilmesi gerekiyor. Türkiye bu alanda çok ilerleme kaydetti." şeklinde konuştu.

Fidan, "Şu anda İbrahim Bey (Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın) de iyi çalışıyor, sistem devam ediyor. Terör şebekelerinin vurulduğunu ve casus servislerin yakalandığını görüyoruz. Burada odaklanma ve bir hedefin olması önemli." ifadelerini kullandı.

Editör: Veysel POLAT