İnsanoğlu ibreti alem için demiri, ağaçları, taşları, hayvanları, bitkileri konuşturmuşlar ve sözü güzelleştirme anlamında kendileri de cevaplamışlar. Her söz öğüttür. Anlayan ibret alır, anlamayan kendi burnunun dikliğine gider…Her aile bireyinin yüreklerden süzülmüş bu sözleri özellikle çocukları ile paylaşması gerekir. Birkaç okulda söyleşide bulundum. Çocuklar atasözlerinden fazlasıyla mahrum…

Çiviye sormuşlar; 'nasıl duvara batarsın? O, da hemen cevaplamış. 'Arkamdaki zorumdan.' Her halde izahata gerek yok. Çivinin çekiçle dövülmesinin ifadesi olduğu kolayca anlaşılıyor. Sırası gelmişken hatırlatma anlamında 'çürük tahta mih tutmaz, çivi çıkar ama yeri kalır' gibi daha nice söylemler hep çivi için söylenmiş.

Ben Cenap Şahabettin'in şu sözünü çok önemserim. 'Köhne fikirler paslanmış çivilere benzerler, söküp atmak çok güçtür.' Ben şunu peşinden ekliyorum. Onu söküp atanlar kendini yenilemiş mutlu insanlardır. Bu sözü daha da yüreğimizle pekiştirecek eş değer bir söz daha; 'Deri değiştirmeyen yılan, kendini yenilemeyen insan ölmeye mahkûmdur.'

Şu 'demir demirle' dövülür sözünü de çokça duymuşsunuzdur. Bir milleti, bir halkı kendi içinde bir birine kırdırmak anlamında bu söz çokça kullanılır. Ama yaşamda ki pratiği görünce insan daha çok etkileniyor, onun zorluğunu daha iyi kavrıyor insan...

Bunu görmek için aşağı çarşı dediğimiz yerdeki 'Demirciler çarşısını' gezerseniz bunu daha iyi yorumlarsınız. Bu sözü bilmeyen yoktur sanırım. Her ne kadar böyle okunan şekliyle bir şeyler ifade ediyorsa da esas mesele değişmeceli (mecazi) anlamıdır. Bu demircilik işi kışın ateşin önünde olması güzel, ama yaz mevsiminin sıcaklığına bir de demir sıcaklığı eklenince çekilmez bir hal alır. Ancak çivi için söylenmiş sözler yeri ve zamanı geldiğinde kullanmak için atasözü hazinemize çakılıp kalıyor.

Çivi, kimi dillerde mıh, bir başka dilde mismar. Biz mismarı hiç kullanmayız. Ancak mıh ve çivi söylemini fazlasıyla kullanırız. Bizim İslam öncesi irani dillerin tesirinde kalmamızdır. İslam'ın kabulünden sonra dini söylemler dilimizdeki yerini almış.

İsa'nın çarmıha gerilmesinde dört çivinin kullanılmasından dolayı çar (dört) mıh (çivi) kelimelerinden oluşmuş. Bu söylem dünyaya mal olmuş. Arapça 'erbea mismar' ya da 'dört çivi' denilmez o kelime artık çivi çakıldığı gibi o da arkasındaki zorundan yerini bulmuş.

Tüm korku ve işkencelere rağmen insanlar hiçbir zaman sinmemiştir. Köle olmayı kabullenmemişlerdir. Çivi bu bazen hayat kurtarır, bazen dünyayı sana zindan eder. 'Çivi çiviyi söker' derken bir gücü başka bir güçle üstesinden gelmenin ifadesidir.

İşte kaba güç, hükmetmek daima var olacaktır diye bir şey yoktur. 'Küfür devam eder zulüm devam etmez' demişler. Biz çiviyi şiirin erdemiyle yüreğimize aşkı, sevgiyi çakalım ve toplumsal yaşama huzurun gelmesi için, çabalama hepimizin görevi olmalıdır. Elbette 'haklar verilmez alınır' sözünü hep söyleriz. Bize düşen görev zulmü kabullenmemektir.

İşte bir de 'soğukta çivi kesmek' deyimini kaçımız biliyoruz. Bu 'soğukta çivi kesmek' beni çok düşündürdü. Okudukça neler yaşandığını bulabilmeye çalışıyorum. İşte demirciler kışın ateşin önünde istediği boy ve kalınlıkta demirleri dövüp çivi yaparlarmış. Ancak yazın çivi gezen biri tükenmiş olduğunu görünce sorar, bir demirci ona; ancak soğukta çivi kesilir deyince 'soğukta çivi kesmek' söylemi bir deyim olup dillere düşmüş. Nedeni soğukta çivi kesenler üşüdüğü için üşüyenlere 'soğukta çivi mi kestin' gibi bir laf kullanılır. İşte ondandır bazı sözler var ki ta çocukluğumuzdan bir çivi gibi çakılır. İşte ondandır 'birkaç çivisi eksik' deyimi biraz akıldan yoksun kimileri için söylenir.

Gürleyen alevler içinde nar gibi kızarmış demirin dövülmesi için sıraya girmiş usta ve kalfanın çalışmasını seyretmek insanın aklı ve gücünün nelere kadir olduğunu anlarsınız. Balyozlarla dövülen demirin verdiği sıcaklık ve onu yumuşatma, şekil verme adına verilen emeğin birer ter damlacığına dönüşüp örse döküldüğünü görürsünüz.

Çiviler dünyanın gelişmesinde önemli rolü olmuştur. Önceleri kemikten ve tahta çivilerden yapılan çiviler, daha onra demirin bulunması ile demir çiviler hayattaki yerini almıştır. Günümüzde artık fabrikalar tonlarca çivi üretebilmektedir. İkiyüzlü insanlar için söylenir. 'Hem nalına hem mıhına vurmak' sözü dillerdeki yerini almış. Bazen bir deyim, bazen bir atasözü bazen özlü bir söz ve bazen mısraların arasında rastlıyoruz. Atilla İlhan'ın şu şiirinde ki mıh nasılda yerine çakıldığını okudukça hazına varırsınız.

'Ben sana mecburum bilemezsin /Adını mıh gibi aklımda tutuyorum/

Büyüdükçe büyüyor gözlerin /Ben sana mecburum bilemezsin /İçimi seninle ısıtıyorum.'