Sanırım bu isim size geçmiş i hatırlattı. Tarihin derinliklerine daldınız. Amma bu yeniçeri zamanımızın Yeniçerisi. Şanlıurfa adliyesinin Baş savacısı sayın Önder Yeniçeri.

Âcizane memuriyetimin 21 yılı Adliyede geçti. Hayatımın anlamlı ve büyük bir bölümünü adliye de yaptığım görevleri ve yaşadıklarımı not olarak kaleme alsaydım, belki birkaç kitap yazabilirdim. Çünkü; mahkemeye açılan bir çok dava gerçek alem de yaşanmış ve filmlere konu olacak adeta birer ibret vesikası ve hikayesi gibidir.

Sayın Başsavcımız Önder Yeniçeri ile tanışmak ve birazda adliyenin geçmişi ile ilgili görüş alış verişinde bulunmak istedim. Sağ olsun bizi kırmadı, huzuruna kabul etti..

Son derece mütevazi, birlikte çalıştığı personeline değer veren biri ile karşılaştım. Öyle ya her görevli kanunların tayin ettiği görevi elbette yapmak zorunda. Bu işin resmi olan tarafı. Makamın, başka bir yönü daha var ki, bu da herkese nasip olmaz, Oda şu olsa gerek; Vakar ile tevazu yu birleştirmek büyük bir meziyet ister.

Sayın Önder Yeniçeri personeline çok değer verir, emekli olan herhangi bir memuru ta adliye kapısından çıkıncaya kadar yolcu eder. Böyle bir durum da hüzünle sevinç birbirine karışır. Anılar bir film şeridi gibi insanın gözünün önünden geçer. Bir emekli için resmiyetin kapısı kapanmış, yeni bir hayatın başlangıcı olmuştur artık.

Anladığım kadarı ile Sayın Önder Yeniçeri geçmişi biraz daha iyi anlamak ve geçmişte görev yapmış ve emekli olanlarla da tanışmak ister. Onun için emekli olmuş ve hayatta olan adliye personeli ile bir araya gelerek bir organize yapmayı da arzu eder.

Sayın Yeniçerinin makamına gelen herhangi bir adliye görevlisi ummadığı bir sevgi ve alaka ile karşılaşır. Bir arkadaşım aynen şöyle demişti; Sayın Yeniçerinin makamına gittiğim zaman ezilip büzülüyorum. Yaptığı insani muamele b eni öylesine utandırıyor ki tarif edemem.

Elinizin altında bulunan ve birlik te görev yaptığınız personele sahip çıkarsanız, onları daha da verimli hale getirirsiniz. Saygı, hürmet ve sadakat hizmet ve mutluluğun bir parçası olur.

İnsanları onurlandırmak ve onlara değer vermek değerlere değer katar.

1966 yılında ilk tayin olduğum ve yıkılan Kızılay binasının yerinde eski adliyede görev yaparken dört savcımız vardı.

Şimdi ise, görev yapan savcıların sayısı belki yüze yaklaştı. Bu kadar savcının görev yaptığı bir yer de, bunların sevk ve idaresi, görev bölümü ve bunları takip etmek büyük bir özveri ve emek ister.

Dağınık hale gelmiş adliye mekanlarının bütün sorumluluğu da Başsavcıya aittir. Kısaca arz etmeye çalıştığım bu hususlar aslında benim anlatacağım şeyler değil. Sayın Başsavcının bizzat kendisinden bunları dinlemek gerek. Çünkü Adliye başka kurumlara asla benzemez, çok ağır yükü olan bir kurumdur. Hz. Ömer (r.a.) Adaletin mülkün temelidir demesi elbette boşuna değildir.

Bazı insanlar vardır ki, kökü çok derinde gökyüzüne uzanan dal, yaprak ve meyveleri ile muhteşem bir ağaç ve adeta bir abideye benzer.

Eski ismi Müddei umumi olan bu makamın yeni adı ise Başsavcılık. Ben hem bazı Müddeiumumilerle hem de Başsavcılarla birlikte çalıştım. Geçmişle geleceği birlikte yaşamak Allah'ın verdiği ömür sayesinde son derece anlamlı bir ayrıcalık olsa gerek.

Kısaca arz ettiğim bu duygu ve düşüncelerle gerek Adliye personeli ve gerekse halkın büyük sevgisin kazanan, Sayın Başsavcımız Önder Yeniçeriye sağlık, afiyet ve başarılar diliyorum.