Geçenlerde Suriyeli bir iş adamının Bahçelievlerde işletmiş olduğu lokantaya Haliliye Belediyesinde görevli zabıtlarının yaptığı kontrolde , 500 Kg tavuk etinin çamaşır suyuna konulduğu haberi üzerine bazı basın mensupları tarafından bu işletme sahibine adeta bir linç girişimi olmuştu.

Konunun mahiyeti bu haberden sonra anlaşıldı. Yetkili kişiler bunun çamaşır suyu olmadığını, sirke suyu olduğunu resmi yazışmaları ile ortaya koydular. Ayrıca su tavuk etlerinin 500 Kg değil 50 Kg olduğunu bildirdiler.

Bu kadar büyük bir saldırı karşısında elbette Haliliye Belediye Başkanı Sayın Mehmet Canpolattan mazlumun yanında yer alan girişimlerde bulunmasını talep etmek en temel bir haktır.
:u işletme sahibine ulaşmak ve birazda moral vermek istedim. Çünkü böyle bir töhmet altında kalmak hiçte kolay değildi. Maalesef iş yeri kapalıydı ve muhatap olacak hiç kimse yoktu.

Yaptığım araştırmaya göre iş yeri sahibi Urfa'yı terk etmişti.

Şimdi kendimizi o iş yeri sahibinin yerine koyalım. aslı astarı olmayan böyle bir suçlama ile karşı karşıya gelsek, acaba hayatımız ne hale gelir ve çevremizi nasıl etkilerdi, insanların yüzüne nasıl bakardık ve aynı zamanda bu olay ülkemizde yaşayan Suriyeli sığınmacıları ürkek ve kendini emniyette hissetmeyen bir hale getirmedi mi...

Kapanmış olan ve o iş yerinin komşusu olan bir başka Suriyelinin iş yerine uğradım Durumu anlattım. Adam ferahladı ve derin bir nefes aldı Sanki kendisini yargılanmış gibi hissediyordu.
Bu olay hiçte basit değil. Birçok insanı etkileyen ve hayatını karartan bir olay.

Bu haberi yapan basın mensupları Haliliye zabıtasının verdiği bilgilerle hareket etti. Haliliye belediye zabıtasının elinde bu etleri imhasına karar verildiğine dair belge olması gerekirdi. Olayın detayını yetkililer izah etsin.

Acizane beni de bir basın mensubu olarak kabul ederseniz, bu olayla ilgili olarak yapacağım şuydu. Ekranlarda bu iş yeri sahibinden özür dilemek ve bunun doğru tarafını anlatmak hem insani ve hem de İslami bir görevim olduğunu anlatmaya çalışırdım. . Haksızlığı ortadan kaldırmak için çaba gösterirdim.
Suçlanan iş yeri sahibi Türkçe bilmeyen bir Suriyeli, bu adam yol bilmez yordam bilmez. Hem bu olaya karışan zabıtalar ve basın mensupları hakkında dava açmaya cesaret bile edemez. Bize düşen yaptığımız yanlışı izale etmektir. Başka yolu yok bunun.

Aslında Suriyeli dediğimiz kim.. Onlar yüz yüz yıl evvel bizimle birlikteydi İngilizler henüz aramıza bir sınır koymamıştı. Çanakkale de beraber savaşmış ve şehitler vermiştik..

Haydi kalın sağlıcakla..