Son bir yılda ABD Başkanı Joe Biden (13-16 Temmuz 2022) ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping (8-11 Aralık 2022) tarihleri arasında Körfez ülkeleri turuna çıktılar. Biden, Körfez’den eli boş dönerken Cinping dev kazanımlarla bölgeden ayrılmıştı. Son bir yılda Çin’in başlıca kazanımları şunlardır:

1.Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanlığı, “ABD öncülüğünde Körfez bölgesinde faaliyet gösteren İran karşıtı Birleşik Deniz Kuvvetleri’nden çekildiğini” duyurdu.

2.10 Mart 2023’te Çin’de, İran ve Suudi Arabistan yetkilileri bir araya getirilerek barıştırıldı ve diğer Körfez ülkeleri de İran’la normalleşmeye başladı.

3. Suudi Arabistan Yemen’e ateşkes için heyet gönderdi. On yıldır yanan ateş ciddi olarak söndü.

4. İran ve Körfez ülkeleri, Türkiye, Suriye ve Ürdün’ün de bulunduğu Bağdat Konferansı’nda Irak’ın Kalkınma Yolu Projesi’ne katıldılar.

5.Suudi Arabistan, petrolü dolar yerine yuan ile satmak için Çin yönetimiyle görüşüyor.

6. Suudi Arabistan, Mayıs 2023’te “BRICS+ Diyalog Grubu” toplantısına katıldı ve Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) “diyalog ortağı” statüsü aldı.

İran Ordusu Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Şehram İrani, ülkesinin “Suudi Arabistan ve BAE dâhil olmak üzere bölge ülkeleri ile ortak deniz koalisyonu kuracağını” ve buna “Katar, Bahreyn ve Irak gibi Körfez ülkeleriyle, Pakistan ve Hindistan da katılacağını duyurdu” (04.06.2023). Çin ise olumlu baktığını belirtti. Kısaca Çin, Bölgeye yerleşmiş durumdadır.

ABD’nin 1991 yılından itibaren işgal ve imha ettiği Irak’tan sonra özellikle son on yılda kaos ve güç boşluğu oluşturduğu Basra Körfezi Bölgesi’nde, Çin ve İran ittifakı ciddi yol almış görülüyor. Çin, Yemen ve Irak’ta rakip olan İran ve Suudi Arabistan’ı barıştırdığı gibi kansere dönüşen bir asırlık İsrail ve Filistin sorununa dahi el atmış görülüyor. Çünkü Körfez Bölgesi Çin için enerji ve konum açısından hayati derecede önemlidir. Bugün bölgenin en büyük yatırımcısı olan Çin, 2005-2020 yılları arasındaki dönemde bölgeye 170 miyar dolarlık bir yatırım gerçekleştirdi. Körfez petrolünün en büyük müşterisi olan Çin toplam petrol ithalatının yüzde 50'sinden fazlasını bu bölgeden sağlıyor

Bu nedenle Bereketli Hilal Bölgesi’nin doğu kanadını oluşturan İran, Irak ve Körfez, Çin’in Kuşak-Yol güzergâhının güney yoludur. Ukrayna-Rusya savaşında kuzey yolu kesilen Çin için güney yolu oldukça önemli hale gelmiştir. Afganistan ve Pakistan ile kuşak yolu rahatlayan Çin için, mallar artık Basra Körfez hattından Avrupa’ya 12 gün daha hızlı ulaşabilecek. Bu, bölgenin istikrarı için de oldukça önemlidir.

Gelelim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretinin önemine. Türkiye son iki yılda Körfez ve Mısır’la ilişkilerini rayına oturttu. Katar burada ana karargâh görevi görmektedir. Çünkü Türkiye Katar’ın kara gün dostu, bebek sütü ve can simididir. Bu, Katar Emiri Tani’ye dede nasihatidir.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu hafta Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirliklerini (BAE) kapsayan üç günlük Körfez turuna çıkıyor. Tura dev uçakla 200 iş adamın da katılıyor. Bu turun sonucunda Suudi Arabistan’la özellikle SİHA’ları kapsayan, milyar dolarlarca askeri ağırlıklı anlaşmaların yapılması bekleniyor. Benzeri anlaşmaların Katar ve BAE ile de yapılması bekleniyor. Ancak ekonomik sebeplerin dışında bölgenin siyasi ve stratejik önemi de bulunmaktadır.

Erdoğan’ın Körfezi ziyareti özellikle Basra Körfezinden başlayıp Habur’un yanında yeni açılacak olan Ovaköy sınır kapısından Ankara üzerinden Avrupa’ya uzanan, 18 milyar dolarlık demir-kara yolu hattındaki Kalkınma Yolu Projesi’nden dolayı daha da önemli hale gelmiştir.

Bu nedenle en az iki kat daha fazla potansiyele sahip olan Türkiye-Körfez ülkeleri ticari ilişkileri 1200 km’lik Kalkınma Yolu Projesi’nin önemini artırmaktadır. Çin’in de desteklediği bu hat, iki trilyon dolarlık mal, hizmet ve sermayeyi 48 saat içinde, Avrupa’ya ulaştıracak en kestirme yoldur. Bu, açıkçası yeni ipek ve Doğu-Batı İmparatorluk yolu olup aynı zamanda yarım kalmış, İngilizlerin ikinci Süveyş Kanalı projesidir. Ancak bu kez durum yüzyıl öncesinin tersi durumundadır.

Türkiye, esasen bugün Irak’la Almanya’dan daha çok ticaret yapmaktadır. Ancak bu yeterince rakamlara yansımamakta ve potansiyelinin de çok altında bulunmaktadır. Örneğin, Türkiye’nin geçen yıl yaptığı 254 milyar dolarlık ihracatın 76 milyar dolar kısmı İslam ülkelerine yapıldı. Bu amaçla 200 işadamının da katıldığı bu ziyaret Türkiye için çok önemlidir. 2022 yılı itibariyle Katar, BAE ve Suudi Arabistan'a ancak 9 milyar dolarlık ihracat yapan Türkiye bu ülkelerden enerji ağırlıklı 13 milyar dolar ithalat yapmıştır. Bölgede trilyon dolarlar bulunduğu düşünülürse bu çok düşük rakamlardır.

Çünkü büyük bir seçim sürecinin de sebep olduğu ekonomik sıkıntıların yükünü hafifletmek isteyen Türkiye için bu ziyaret oldukça anlamlıdır. Üzerinden ABD koruma örtüsü alınan Körfez ülkelerinin Yemen savaşında, İran karşısında yaşadığı güvenlik sorununu hafifletmek için de bu ziyaret, Türkiye’nin denge-denetleme önemini ortaya koymak açısından da tarihi önemdedir.

Geçen yıl tam da bu günlerde (13-16 Temmuz) Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, İsrail, Filistin ve Suudi Arabistan'ı kapsayan, ilki 1973 yılından başlayan, kendisinin 10. ve Başkanlığının ilk Ortadoğu ziyaretini gerçekleştirmiş ancak eli boş dönmüştü.

Biden’in amacı İsrail–Suudi Arabistan ilişkilerini İran’a karşı güçlendirmek, ondan petrol üretimini artırmasını istemek ve İsrail merkezli bir askeri pakt kurmaktı. Günlük 9’dan 13 milyon varile artış isteyen Biden’a Suudi Arabistan sadece 1 milyon varil artırabileceğini onu da aylara yayacağını söyledi. Biden’in istediği, askeri kontrolü İsrail’de olacak İran’a karşı ARAP NATO’su da kabul görmedi. Ancak Çin, bölgede İran –Körfez ortak gücü kurarsa buna şaşırmam.

Ancak bizim için ne Çin ipeği ne de ABD’nin sopası yerine, Bereketli Hilal çadırının doğu ve batı direklerinin dikilme zamanın geldiğidir. Filistin, Irak, Yemen, Suriye, Somali, Libya ve Sudan sanırım yeterince ibretlik örneklerdir.

Bu örnekleri önlemenin yolu Türkiye, Mısır, İran ve Körfez ülkeleri arasında Kalkınma Yolu Projesi gibi, su, petrol ve güvenlik alanında Avrupa Birliği benzeri örneklerle yeni ittifaklar kurmaktan geçmektedir. Aksi takdirde Bereketli Hilal’de açlık, susuzluk, soykırımlar eksik olmaz. Ancak her şeye rağmen güneş doğudan doğmakta ve güzel günler bizi beklemektedir.