Bekir'in dediği gibi mevsim sonbaharı yaşıyoruz. Yaprak misali bir bir düşüyoruz. Akrabaları, arkadaşları, tanıdıkları ve dostları kaybediyoruz. Son yaprak olarak da Bekir Coşkun'u kaybettik. On beş gün önce beni telefonla aradı. Sanki kendisi hasta değil de yalnız ben hastayım gibi bana moral verdi. Yaşımızda olan insanların hastalanmasının normal olduğunu anlattı. Erken yaşta vefat edenleri söyledi. Olayların komik yanını bulurdu. Ölümün de komik yanını söyledi, güldük. Hastalığında ne ah etti ne de kimseye dert yandı.
Babası Zeki amca nahiye müdürlüğü yaptığı zamanlarda Urfa'ya gelirdi. Babam dayısı olduğu için evimizin de müsait olması nedeniyle bizde birkaç gün kalırlardı. Bekir ile beraber oynar, kışlık İnci sinemasına giderdik. Lise çağlarında babasının Urfa'ya tayini gelmişti. Liseyi bitirdikten sonra bir yıl Şehit Nusret İlkokulunda yedek öğretmenlik yaptı. Önce İstanbul'a sonra Ankara'ya yüksek tahsil için gitti. Birçok işlerde çalıştı. Edebiyat ve gazeteciliği sevdi. Önce Ankara mahalli gazetelerinde sonra Ulus, Günaydın, Sabah, Hürriyet, Habertürk, Cumhuriyet ve son olarak da Sözcü gazetesinde foto muhabirliği, polis muhabirliği, parlamento muhabirliği ve en sonunda da köşe yazarı oldu.
Bu kademeleri yapması pek kolay olmadı. Parasız günleri de oldu, sıkıntılı günleri de oldu. Sabah gazetesinde idareci olarak çalıştı. Çok zaman gazete binasında basımevinde gece masa üzerinde uyudu. Mesleğinin birçok eziyet ve cefasını çekti. Sebat etti, ısrar etti ve sonunda iyi bir itibar kazandı. Kalemini satmadı, boyun eğmedi; dik durmasını bildi. Doğru bildiği yolda hep yürüdü. Tek hedefi iyi ve dürüst bir gazeteci olmaktı. Onurundan ödün vermedi.
Turgut Özal parti kurarken ve sonraki yıllarda siyasete girmesi için çok ısrar etti. Urfa milletvekilliği birinci sırayı teklif etti. Diğer partilerden de teklif gelmesine rağmen siyasete girmedi. Gazetecilikte karar kıldı. Doğruları korkusuzca yazdı. Turgut Özal'ın hanımını eleştiren yazılar yazdı. Süleyman Demirel'in komik hallerini yazdı. Tanıdıklar benden Bekir'in Ermeni olduğunu soruyorlar. Annesinin babasının hanımı vefat edince ikinci hanım olarak sahipsiz bir Ermeni kızı almış.
Bu bayan çok çalışkan, çok becerikli bir o kadar da insancıldı. Çocukları sever, fakirlere, yetimlere yardım ederdi. Bekir dört, kız kardeşi Suat iki yaşında iken anneleri vefat ediyor. Tülmen köyüne Hüseyin Rastgeldi dedesinde bir müddet kalıyorlar. Dedesinin İmhan adındaki rahmetli kadın Bekir'e ve kardeşine öz evladı gibi bakıyor.
Bütün Rastgeldi ailesi bu kadını takdir eder, severdi. Bekir de bir gün bu kadını makalesinde yazdı. Birçok kişi benden Bekir'in Ermeni olduğunu sordular ve sormaktalar. İşin aslı Bekir'de Ermeni kanı hiç yoktur. Nenesi, annesi Rastgeldi'dir. Babası Coşkunlar'dandır. Hem ninesi Ermeni olsa ne olacak. Siz Bekir'in arkasındaki milyonlarca seven kitlesine bakınız. Bekir'in hanımı da Fransız asıllıdır.
Yazılarında güçsüz kişileri, kadın haklarını, hayvanları, bitkileri, ormanların hamisi oldu. Atatürkçü fikir, cumhuriyetçi, milliyetçi, hürriyetçi adaleti savundu. Yazıları şiir gibi az kelime, çok manalı, esprili, kara mizah; üzüntüsü fıkra gibiydi. Bekir her başarıyı kendisi yaptı.
Arkasında hiçbir desteği yoktu. Liseden sonra ailesinden maddi destek almadı. Ankara'da hem çalıştı hem okudu. Kendi kendini eğitti. Müziğe meraklıydı. Hocasız önce kanun, sonra keman çalmayı öğrendi. Birçok iş elinden gelirdi. Marangozluk, oto tamiri, elektrik, su tesisatı, boya tamiratı gibi işleri kendisi yapardı.
Makalelerinde Urfa'yı yazıyordu. Fakat Urfalılardan ağır eleştiriler alıyordu. Bu nedenle Urfa'dan koptu. Urfa'da yapılan törenlere, oturumlara, panellere, konferanslara, müzikli anma gecelerine davet edilmedi. Gazetecilik ödülü veya plaketi verilmedi. Bana bir anekdotunu anlatmıştı. Diyarbakır'da bir konferans vermiş, sonra bir grup Urfalıyı orada görünce sevinmiş. İçlerinden yalnız birisinin ismini biliyor.
Bekir Işıklar 'yanlarına gittim biraz hal hatır sormaya' içlerinden birisi beni tebrik edeceğine 'Senin bir Urfalı olmandan ben utanıyorum' demiş. Gazetelerden kovulduğu zamanlar bütün Türkiye'den yanındayız diye telefonlar, mesajlar destek oldu. Fakat 'Urfa'dan kimse beni desteklemedi' derdi. Bekir'in büyüklüğünü Urfalılar göremediler. Makalelerinde öyle konulara değiniyordu ki ben hayret ediyordum. Nasıl olur da biz görmediğimiz ince nüansları bulup yazıyor diye.
Vefat ettikten sonra bütün gazetelerde, haberlerde, köşe yazılarında Ertuğrul Özkök 'İnce bir zeka ondan da incecik bir mizah ve sevgi diyorum. Ya hepimiz yazarız. Onunki Allah vergisi' demiş. Uğur Dündar 'Efsaneler ölmez.' Bekir'in gazetecilikte bir profesör hatta ordinaryüs profesör olduğunu yazar. Yılmaz Özdil 'Bekir bir sabah kahvesidir. İlk olarak o okunur' diye yazıyor.
Sedat Ergin ve birçok köşe yazarları Bekir'in büyüklüğünü yazdı. Necati Doğru 'Bekir yazısını beste yapar gibi yazardı. Zor iştir. Bilek ister, yürek ister. Bir kelime yazabilmek için bin terleme ister. Diz çökmeyen duruş ister.' diye yazıyor. Emin Çölaşan Hürriyet gazetesi ile mahkemesinde şahitlik edeceğini patronu Doğan Aydın'ın haksız olduğunu söylemişti. Rahmi Turan kırk altı yıllık meslek hayatı boyunca her zaman gazeteciliğin yüz akı olduğunu yazdı. Soner Yalçın 'Kalemini halk için kullanan lekesiz gazeteci' diye yazdı. Abdullah Gül cumhurbaşkanı olunca bir makalesinde 'Benim cumhurbaşkanım değildir.' demişti. Başka bir makalesinde Atatürk'ü sevmeyeni sevmediğinden bahsetmişti.
Eğer iktidara, patronlara yağ çekse idi Hürriyet gazetesinden kovulmazdı. Ölümünün ardından yüzlerce büyük gazetede köşe yazarları övgü ile makaleler yazdı. Yalnız aleyhine bir gazete yazdı.
Eskişehir büyük belediye başkanı Profesör Doktor Yılmaz Büyükerşen'in yaptırdığı büyük kişilerin heykelleri müzesine Bekir Coşkun'un da heykelini koyacağını gazeteler yazdı. İzmir büyük şehir belediyesi bir parka ismini vereceğini yazdı. Bakalım Urfalı hemşerilerimiz ne yaparlar?
Kendisi Urfa'yı ve Tülmen'i çok severdi. Bu nedenle doğduğu köye gömülmeyi vasiyet etmişti. 21 Ekim 2020 Çarşamba günü Tülmen mezarlığında babasının yanına defnedildi. Sevenlerinin başı sağolsun. Allah rahmet eylesin.