Dün gece, samimiyete dayalı aşırı beklentilerin ve yanlış anlamaların sebep olduğu ufak kırgınlıkların, zamanında konuşulup halledilmediği için büyüyüp aralarını açtığı, aslında birbirini çok seven iki eski dostun barışmasına şahitlik ettik/birkaç ortak arkadaşla vesile olduk. Kendileri de büyüklük gösterip razı oldular.

İçinde bulunduğumuz ayın ruhuna çok uygun bir amel oldu.

Allah'ın 'Müminler ancak kardeştirler, öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin, Allah'a itaatsizlikten sakının ki rahmetine mazhar olasınız.' (Hucurat, 10) ayeti somut bir şekilde tezahür etti.

Çok güzel oldu, çok mutlu olduk.

Bu yazıyı okuyan kardeşlerim lütfen şöyle bir düşünün:

Etrafınızda kırgın, küskün kimseler var mı?

Akrabalarınız, arkadaşlarınız arasında, iş yerinizde...

Öğretmen ve öğretim üyesi iseniz öğrencileriniz arasında...

Cami hocası ve cemaat ehli iseniz, cemaatiniz arasında...

Amirseniz, memurlarınız, patronsanız, işçileriniz arasında...

Eğer varsa, derhal harekete geçin.

Gerekirse etkili olabilecek sözü dinlenir birkaç kişiyi de yanınıza alın.

Zamanını, mekanını ayarlayın.

Yolunu, usulünü önceden tartıp ölçün.

Ve onları uygun bir şekilde barıştırmaya çalışın.

Başarırsanız çok hayırlı bir iş yapmış olursunuz.

İslam'ın bir anlamı da 'barış'tır.

Dargın kardeşleri barıştırmak Allah'ın emridir.

Tabii önce kendinizden başlayın.

Varsa dargın olduğunuz kardeşlerinizle barışın. Siz yapamıyorsanız yapabilenlerden yardım isteyin.

Nefsinizin, kibrinizin, şeytanın oyununa gelmeyin, inat etmeyin.

Allah'ın rızasını kazanmak için bir ay aç susuz kalmayı, şu kadar namaz kılmayı, Kur'an okumayı, hayır hasenat yapmayı seve seve göze aldığımız bir zamanda, küskünlüğü sürdürmek, barışamamak, ne büyük bir çelişkidir?

Ve barışmak/barıştırmak ne güzeldir?