İnş.Müh.Osman Yıldırım: “Balıkayağı mevkiinde yapılan dalgeçten dolayı dere yatağının doğu istikametindeki zemin sularında da farklı hareketlenmeler oluşacak ve bu bölgelerde de muhtemel zemin hareketleri oluşacaktır!”
İnş.Müh.Osman Yıldırım’ın gazetemize sunduğu inceleme ve değerlendirmelerini kamuoyuna sunuyoruz:
“Malum olduğu üzere Karaköprü tamamen bir vadi niteliğindedir. Vadinin Batı tarafı bazalt yamaçlardan oluşmuş olup, Maşuk bölgesine kadar bu bazalt yamaçlar devam etmektedir. Vadinin Doğu tarafı da bazalt yamaçlardan oluşmakta ve Güzelşehir diye tabir edilen bölgeye doğru devam etmektedir.
Vadinin olduğu kısımlar ise yıllar içerisinde oluşmuş ve metrelerce kazıldığında bile 1. Sınıf hatta ekstra sınıf tarım toprağı niteliğindedir. Binlerce hatta milyonlarca yıl içerisinde oluşmuş alivyon ve gayet verimli bir tarım toprağıdır. Nitekim Karaköprü toprağında yetişen bitkiler ve sebze, meyve, fıstık vb. litaretürlerde yer almıştır.
Karaköprü aslında 1. Sınıf tarım alanı olup, endemik bitkilerin yanı sıra Karaköprü toprağına has tatları barındıran; başta Fıstık olmak üzere, nar, incir, üzüm, bamya, kendine has lezzet içeren sebzelerin vb. yetiştirildiği tarım alanı olmasının yanında Kuzeyden Güneye doğru hava hareketlerini sağlayan ve Şehir merkezinin nefes almasını sağlayan nadir “MİKRO İKLİM” özelliklerini içeren bir bölgemiz.
Ancak geçmiş yıllarda Karaköprü imara açılarak bu özel niteliklere sahip alanda imar faaliyetleri başlatılmıştır. Karaköprü’nün imara açılmış olması ve uygulanmış olan imar, çarpık kentleşmeye örnek olabilecek bir yapılaşma olup, bir bahsi diğer olarak önümüzdeki günlerde değerlendirilecektir.
Aslında coğrafi konumlar, vadi ve yamaçlar, yetişen bitki türleri gibi unsurlar kendi içinde doğal yaşamları ve halka ait kültürü oluşturan temel unsurlardır. Sahip olduğu topoğrafya, toprak kalitesi, litaretüre geçmiş kaliteli ürün yelpazesi yanı sıra tabiat koşullarına bağlı bir sosyoloji de mevcuttu Karaköprü’de.
Ancak bilinçsiz yapılaşma, korunması gereken tabiat varlıklarını yok eden imar vb. hadiseler beraberinde sosyolojiyi de bertaraf ederek yok etmektedir. Karaköprü ve sosyolojisi üzerine de ilerleyen süreçte tarafımca değerlendirmeler yapılacaktır.
Şanlıurfa’da yaşayan bir vatandaş olmam ve İnşaat Mühendisi olmam nedeniyle Karaköprü ilçesi Balıkayağı mevkiinde devam etmekte olan ve araçların trafik ışıklarına takılmadan ve hızlı bir şekilde trafik akışını amaçlayan ve inşaatı devam etmekte olan dalgeç ile ilgili olarak; Balıkayağı mevkiinde devam etmekte olan dalgeç, Karaköprü vadisindeki dere yatağına yapılmaktadır.
Dalgeçin yapıldığı yerden, doğu istikametinde mevcut olan yol Maşuk bölgesine doğru devam etmektedir. (aksa doğalgazın olduğu cadde) Bu cadde ve etrafındaki apartmanlar da dere yatağında yapılmıştır. Bu cadde üzerindeki yapıların özellikle de bodrumu olan binalar incelendiğinde, binaların bodrumlarında taban suyu mevcuttur..
Bu bölgede ve aslında Karaköprü vadisinin tamamında taban suyu seviyesi yüzeye yakın durumdadır. Nitekim Balıkayağı mevkiinden Doğu istikametine devam eden güzergahlarda, Şanlıurfa’da yaşayan bir inşaat mühendisi olarak daha önceden gözlemler yaptım ve bazı binaların bodrumlarında bulunan taban sularını tahliye için ciddi çalışmalar yaptım.
Bu güzergahtaki binaları bodrumlarındaki taban suyu bodrumlarda 1 mt. den fazla yükselmekte. Taban suyu sadece vadi kısmında değil Maşuk tarafındaki bazalt zemin yapısına sahip yamaçlarda da bulunmaktadır.
Havaalanı – Diyarbakır ana yolu üzerinde Balıkayağı mevkiinde yapımı devam etmekte olan dalgeç için takriben 12 – 15 mt. Derinliğinde sondajlar kazılarak buralara beton kolonlar (fore kazık) yapılmıştır. Bu kolonlar bitişik olarak imal edilmiş ve dere yatağının akış istikametini kesecek şekilde perde duvar oluşturmuştur. Bu kolonlar daha sonra betonarme plaklarla kaplanarak işlem tamamlanacaktır.
Dolayısı ile dere yatağının ve taban sularının akışının önüne set çekilmiş olmaktadır. Mevcutta taban suyu yüksek olan bu güzergahta, dalgeç kolonlarından ve perdelerinden dolayı taban suyunun tahliyesi daha azalacak ve Maşuk tarafına doğru Doğu ve Kuzey yönlerinde taban suyu seviyesi daha da yükselecektir.
Taban suyu seviyesinin yükselmesi zeminin sıvılaşması anlamına da gelmektedir. Taban suyu seviyesinin yüksek olması ve zemin sıvılaşmasına sebebiyet vermiş olmasının ne tür felaketlere yol açtığı 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremle Hatay İlimizde acı bir şekilde görülmüştür. Kahramanmaraş merkezli meydana gelmiş olan deprem zemin sıvılaşmasının yoğun olduğu Hatay ilimiz de en büyük kayıpların yaşanmasına neden olmuştu.
Taban suyu seviyesinin yüksek olması ve dolayısı ile zeminin sıvılaşması deprem tesirlerini artırarak hasarların daha yoğun olmasına sebebiyet verdiği gibi; yapı temellerinin taban suyu ile temasından dolayı betonarme temellerdeki demir donatılar korozyona uğrayarak çürümekte, beton ve betonarme temeller zamanla çürüyerek mukavemetlerini kaybetmektedir.
Toprağın altında olduğu için görülmeyen bu tarz çürümeler birçok yapısal hasarların oluşmasına sebep olmaktadır. Taban suyu betonarme yapılarda ki kohezyon özelliği nedeniyle temellerden yukarılara doğru da hareket ederek yapılarda tuzlanmaya ve çürümelere sebebiyet vermektedir. Artezyen tesirleri de düşünüldüğünde Şanlıurfa ilimizin tamamında hatta sağlam diye bilinen zeminlerde bile sıvılaşma problemleri görülmektedir – görülecektir.
Karaköprü ilçemizde yapımı devam etmekte olan Balıkayağı dalgeç ve kavşak düzenlemesinin dere yatağı üzerinde mevcut olan taban suyu seviyesinin daha fazla yükselmesine ve dolayısı ile bu güzergahta bulunun yüzlerce yapının risklerinin artmasına sebebiyet vereceğini sayın halkımıza bildirmek isterim. Oysa bu bölgelerde dere yatağında su akış yönünde yapılacak uygulamalar zeminin belki tamamına katkı sağlayacak ve zemin sularını baypas yöntemleriyle tahliye ederek yapısal riskleri bertaraf edebilecek uygulamaları yaptıktan sonra üst yapı, dalgeç, yol, asfalt vb. uygulamaların yapılması daha doğru olacaktır.
Balıkayağı mevkiinde yapılan dalgeçten dolayı dere yatağının doğu istikametindeki zemin sularında da farklı hareketlenmeler oluşacak ve bu bölgelerde de muhtemel zemin hareketleri oluşacaktır.
Ayrıca yaklaşık 2 yıl önce bu güzergahların asfaltı Karayolları standartlarında yapılmıştı. Ortalama 40 cm. kalınlığındaki asfalt kaplamalar kepçelerle kırılarak atılmakta. Bu tarz yap, boz uygulamaları ülke ekonomisine de büyük yükler getirmektedir.
Malum ülkemiz ağır ekonomik krizlerle boğuşmakta ve krizin oluşmasında bu tür plansız-programsız uygulamaların da ciddi bir faktör olduğunu unutmamak gerekmektedir. 2 yıl önce yapılmış olan asfaltın maliyeti ve borçları ödenmeden mevcut asfalt kırılarak atılıyor ve bir süre sonra bu kısımlara yine asfalt kaplamalar yapılacak. Ülkede ki israflarla birlikte bu tür plansız yapılaşma ve uygulamaların bedelleri de halk tarafından ödenecektir.
Oysa “kamu kaynaklarının etkin ve verimli kullanılması yasal bir zorunluluk”, aksi ise “suç işlemek” anlamına gelmekle birlikte; kararlar ve uygulamalar konusunda da vicdani kriterleri unutmamak gerekir. Karaköprü vadisine karşı yapılmış olan ve merhamete uymayan konuları ayrıca paylaşacağım. Kamuoyuna saygıyla arz ederim.“
Osman YILDIRIM
Vatandaş / İnşaat Mühendisi