Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, enflasyondaki katılıkların giderilmesi zamana yayılsa da ekimde tüm kesimler için 12 ay sonrası enflasyon beklentilerinin son 2,5 yılın en düşük seviyesine gerilemesinin, olumlu gidişata işaret ettiğini belirterek, "Dezenflasyon sürecinde büyüme kısa vadede geçici olarak yavaşlayabilir ancak ülkemizin geçmiş dönem tecrübeleri, büyüme ve dezenflasyon arasında orta vadede ters yönlü bir ilişki bulunmadığını göstermektedir." dedi.

Şimşek, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Bakanlığı ile bağlı kuruluşlarının 2025 yılı bütçelerine ilişkin sunum yaptı.

Küresel ekonomik görünüme değinen Şimşek, gelecek dönemde küresel büyüme, ticaret ve finansal koşulların Türkiye için daha destekleyici olmasının beklendiğini söyledi.

Uyguladıkları programla dış kırılganlıkların azaltılması ve makro finansal istikrarın güçlendirilmesinde önemli mesafe katettiklerinin altını çizen Şimşek, "Aldığımız tedbirlerle, yıllık cari işlemler açığını eylülde 9,7 milyar dolara ve milli gelire oranını yüzde 0,8'e düşürdük. Bu gelişmede, ağırlıklı olarak para politikasının etkisiyle normalleşen altın ithalatı, enerji fiyatlarındaki gerileme, mal ve hizmet gelirlerindeki artış ve iç talepteki yavaşlama etkili oldu. Program döneminde, ilave rezerv birikimini sağlamak ve dış borç sürdürülebilirliğini güçlendirmek için cari açığın milli gelire oranını yüzde 2'nin altında tutmayı hedefliyoruz. Politikalarımızı bu doğrultuda oluşturuyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, makro finansal istikrarın güçlenmesiyle ülkenin risk priminin düştüğünü, kredi notunun arttığını dile getirerek, 2023 yılı Mayıs ayında 700 baz puana yükselen risk priminin 260 puanın altına gerilediğini kaydetti. Türkiye'nin risk primindeki iyileşmeyle gelişmekte olan ülkelerden olumlu ayrıştığını vurgulayan Şimşek, "Bu dönemde gelişmekte olan ülkelerin ortalama risk primindeki düşüş 47 baz puanken, ülke risk primimiz 445 puan azaldı. 2024'te üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu tarafından notu iki kademe artırılan tek ülkeyiz." ifadelerini kullandı.

Haziran'da başlayan dezenflasyon süreci devam ediyor

"Yüksek enflasyon, karşı karşıya olduğumuz en önemli makro dengesizliktir." diyen Şimşek, uyguladıkları programın temel amacının fiyat istikrarını sağlamak olduğunu, bunun da uzun soluklu çaba gerektirdiğini söyledi.

Bu nedenle programın ilk yılını dezenflasyona geçiş dönemi olarak planladıklarını, yüksek enflasyonun öngördükleri gibi Mayısta zirveye ulaştığını anlatan Şimşek, şunları kaydetti:

"Haziran'da başlayan dezenflasyon süreci devam ediyor. Son 5 ayda yıllık enflasyon 26,9 puan azalarak yüzde 48,6'ya geriledi. Para politikasına hassasiyeti yüksek olan temel mallarda enflasyon düşüşü daha belirginken, dünyada olduğu gibi bizde de hizmetlerde atalet yüksek seyrediyor. Özellikle geriye dönük fiyatlama davranışının yüksek olduğu kira ve eğitim grubundaki yıllık artışlar ve kiralardaki yüzde 25'lik tavan uygulamasının kalkması enflasyondaki düşüşü sınırladı. Enflasyondaki katılıkların giderilmesi zamana yayılsa da ekim ayında tüm kesimler için 12 ay sonrası enflasyon beklentilerinin son 2,5 yılın en düşük seviyesine gerilemesi bu konudaki olumlu gidişata işaret ediyor."

Şimşek, gelecek dönemde dezenflasyonda 3 temel hususun belirleyici olmasını beklediklerine işaret ederek, bunları; para politikasının enflasyona gecikmeli etkisinin zamanla daha net görülmesi, 2025'te bütçe açığının milli gelire oranının azalmasının negatif mali etki yaratması ile bütçe imkanlarının elverdiği ölçüde yönetilen ve yönlendirilen fiyatların enflasyon hedefiyle uyumlu olması olarak sıraladı.

Mali disiplin güçlendi

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, dezenflasyonu sadece talep yönlü politikalarla değil, aynı zamanda gıda, konut ve enerji gibi birçok alanda arz yönlü tedbirlerle de desteklediklerini anlatarak, mali disiplini güçlendirdiklerini belirtti. 2023'te aldıkları tedbirlerle bütçe açığının milli gelire oranını yüzde 5,2 ile sınırladıklarına işaret eden Şimşek, bu sene yüzde 4,9'a gerilemesi öngörülen bu oranı, 2025'te yüzde 3,1'e indirmeyi hedeflediklerini vurguladı. Şimşek, böylece negatif mali etki üzerinden dezenflasyonu destekleyeceklerini dile getirdi.

Bütçe giderlerinin milli gelire oranını, ağırlıklı olarak deprem harcamalarındaki düşüş kaynaklı, 1,5 puan azaltacaklarına işaret eden Şimşek, bu sene olduğu gibi deprem dışındaki alanlarda harcama disiplininin devam edeceğini söyledi.

Şimşek, Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi'ni uygulamaya aldıklarını da anımsatarak, "Muhasebat Genel Müdürlüğümüz tasarruf tedbirleri kapsamında bakanlıklar, valilikler, üniversiteler, belediyeler ile diğer kurumlar olmak üzere 145 kamu kurum ve kuruluşunda denetim yaptı. Kanun gereği denetim raporlarını Cumhurbaşkanlığı ve ilgili kamu idareleriyle paylaşacağız. Genelge sonrası dönemde hizmet alımı suretiyle kullanılan taşıtlardan, sözleşmesi sona erenleri yüzde 15 oranında azalttık." diye konuştu.

Gelir politikalarında hedeflerinin vergi adaletini daha da güçlendirmek ve dolaysız vergilerin payını artırmak olduğunu söyleyen Şimşek, bu kapsamda Haziran 2023'ten bu yana önemli adımlar attıklarını vurguladı ve bu süreçte yaptıkları düzenlemeleri anımsattı.

Bakan Şimşek, dolaysız vergilerin payını artıracak adımlarla vergide adaleti güçlendirdiklerini, vergilemede etkinliği artıracak düzenlemeler de yaptıklarını ifade ederek, ağustos ayında yapılan hasılat tespitine ilişkin düzenlemenin, kayıt dışılıkla mücadelede çok etkin bir araç olacağını kaydetti. Şimşek, "Türkiye'de vergi yükünün yüksek olduğu" algısının, gerçeği yansıtmadığını belirterek, "Toplam vergi yükü sıralamasında yüzde 20,8 ile 38 OECD ülkesi arasında en düşük vergi yüküne sahip 3'üncü ülkeyiz. Vergi yükü ortalaması OECD'de yüzde 34, AB'de ise yüzde 41,2 seviyesindedir." diye konuştu.

"Dolaylı vergi yükünün çok yüksek olduğu" yönündeki kanaatin de doğru olmadığını ifade eden Şimşek, vergi sistemindeki temel sorunun, dolaysız vergilerin yeterli düzeyde bulunmaması olduğunu kaydetti.

Mehmet Şimşek, Türkiye'de dolaylı vergilerin milli gelir içerisindeki payı yüzde 9,1 iken, OECD ortalamasının yüzde 10,5, AB ortalamasının ise yüzde 13,6 olduğuna işaret ederek, "Ülkemizde genel KDV oranı yüzde 20'dir. Bu oran ile AB ülkeleri içerisinde en düşük vergi oranına sahip 6'ncı ülkeyiz. Temel gıda, eğitim, sağlık, giyim ve sosyal konut gibi birçok alanda uygulamadaki indirimli KDV oranı ile efektif KDV oranımız yaklaşık yüzde 15'tir. Gelir ve kazançlar üzerinden alınan vergilerin milli gelire oranı yüzde 5,8’dir. Bu oran ile OECD ülkeleri arasında en düşük vergi yüküne sahip üçüncü ülkeyiz." değerlendirmelerinde bulundu.

Kaynak: AA