Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Işıkhan, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.
Işıkhan, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in ölümüne ilişkin soruya, "Ülkemize, devletimize yuvalanmış alçak bir örgütün elebaşının devletimize, milletimize, dinimize büyük ihanetler ettiğini ve ülkemize verdiği büyük zararları unutmayacağız. Gelecek nesillerin de bu ihanet şebekesini tanıması için de elimizden geleni yapacağız. Darbe girişimiyle milletimizin, devletimizin canına kasteden, bu ülkenin önemli kurumlarına çeteleşerek sızmış bir örgütten bahsediyoruz. Yurt dışında ülkemiz ve Sayın Cumhurbaşkanı'mız aleyhine yürütülen tüm kirli kampanyaları düzenleyerek ülkemize ihanetlerini sürdürüyorlardı. Bu ve benzeri terör örgütleriyle mücadelemiz bundan sonra da kararlılıkla devam edecektir." yanıtını verdi.
"Yenidoğan çetesi" ile ilgili soru üzerine Işıkhan, konunun herkesi derinden yaraladığını, bir baba olarak bu olay karşısında üzüldüğünü ifade etti.
Işıkhan, benzeri olayların bir daha yaşanmaması ve tüm sorumluların en ağır cezayı alması için İçişleri, Adalet ve Sağlık bakanlıklarıyla birlikte çalışmalara hız kesmeden devam ettiklerini kaydetti.
"SGK'ya intikal ettiği andan itibaren soruşturmalarımızı başlattık"
Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine bakanlığının ivedi şekilde müfettiş görevlendirdiğini ve süreci başlattıklarını bildiren Işıkhan, "Görevlendirme yaptığımız tarih 2023. Dün Sağlık Bakanı'mız da ifade etti. Konuya ilişkin CİMER başvurusu geldiği ilk andan itibaren tüm ilgili kurumlarımızla birlikte süreci işbirliği ve koordinasyon dahilinde yürüttük. Biz de bu kapsamda olay SGK'ya intikal ettiği andan itibaren görevlendirme yaparak soruşturmalarımızı başlattık. Yine aynı şekilde bu çetenin çökertilmesi ve suçluların en ağır şekilde cezalandırılması için de kurumlarımızın işbirliğiyle çok gizli operasyonlar gerçekleştirdik." diye konuştu.
Hastanelerdeki incelemelere aylar öncesinden başladıklarını dile getiren Işıkhan, şöyle devam etti:
"Başsavcılığın bize bildirdiği, sözleşmemiz olan hastaneleri incelemek için görevlendirdiğimiz başmüfettişlerimiz ve müfettişlerimiz mevzuat çerçevesinde fatura ve mali konularda inceleme yaptı ve yapmaya da devam ediyor. Ancak bunun yanında kamu zararına sebep olan reçetelerin ya da tedavi yöntemlerinin tespit edilmesi konuları da ayrı bir başlık altında incelendi müfettişlerimiz tarafından. Burası bence çok önemli. Bu süreçte incelemelerimizi tamamladık. Özel Bağcılar Medilife Hastanesinin 29 Nisan'da, Özel Şafak Hastanesi Bağcıların ise 9 Ağustos'ta sözleşmeleri feshedilmiş ve ödemelerini durdurmuş durumundayız. Bunun yanında incelemeleri devam eden hastaneler de söz konusu. Sağlık Bakanlığımızın özellikle özel hastane açılış ruhsat iptalleri kararıyla diğer özel hastanelerin de sözleşmeleri feshedilerek ödemeleri durduruldu ve bu hastaneler de kapatıldı."
Sağlık Bakanlığının ruhsatlarını iptal ettiği hastanelerle de sözleşmeleri feshettiklerini, geçmiş dönem dahil henüz ödenmemiş alacaklarına da bloke koyduklarını bildiren Işıkhan, "Bu özel hastanelere ilişkin yapılmış ödemeler var ise müfettiş raporunda tespit edilen hususlar doğrultusunda geçmişe dönük olarak da faiziyle birlikte sözleşme kapsamındaki cezaları da tahsil ediyoruz. Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamındaki çalışmalarımızı, risk analizi kapsamında denetimlerimizi ve soruşturmalarımızı yürütüyoruz."
Işıkhan, "yenidoğan çetesi" soruşturmasının CİMER'e gelen ihbarla başladığını hatırlatarak, ilgili kurumlarla birlikte konunun üzerinde titizlikle çalıştıklarını söyledi ve tüm suçluların hak ettikleri en ağır cezayı alacaklarından vatandaşların şüphe duymamasını istedi.
SGK'nin özel hastanelerle yaptığı sözleşmelerle ilgili yeni bir çalışma olup olmadığına yönelik soru üzerine Işıkhan, yapılan rutin taramalar kapsamında müfettişlerin fatura kontrolleri için yoğun mesai yaptığını anlattı.
Fotoğraf: Muhammed Abdullah Kurtar/AA
"Tüm sağlık hizmeti sunucularını üç boyutta değerlendiriyoruz"
Sağlık hizmeti sunucularının inceleme ve kontrol standartlarının ilgili genelge kapsamında yapıldığını belirten Işıkhan, "Bu genelge doğrultusunda müfettişlerimiz ihbar ve şikayetlere bağlı harekete geçiyor. Bazen müfettişlerimiz planlı bir şekilde denetlemelerini, incelemelerini yapıyor. Bir de gerekçeli inceleme ve kontrol olmak üzere üç boyutta özel hastaneler başta olmak üzere tüm sağlık hizmet sunucularını bu kapsamda değerlendiriyoruz." diye konuştu.
Medula sistemi üzerinden de fatura ve reçetelerin takip edildiğini bildiren Işıkhan, şöyle devam etti:
"Biz yapay zekadan da yararlanarak Sosyal Güvenlik Kurumunda Co-Pilot adını verdiğimiz program sayesinde nerede ayrıcalık, sapma, hata var, bunları yapay zekadan faydalanarak, bu desteği alacağız. Faturaların incelenmesi için SGK bünyesinde oluşturulmuş inanılmaz bir ekip var. Tabii bu ekip insan ve doktorlar tarafından oluşuyor. Hata yapma olasılığı elbette olabilir. Ama Co-Pilot uygulamamızla yapay zekadan faydalanarak burada milyonlarca reçetenin gözden geçirilmesi, bize bir hata payı verecek. Hani standart sapma diyoruz ya bazen bu sapmaya bağlı olarak da bu tür aykırı uygulamalarda kaçak, kayıp, tekrar, gerek duyulmayan incelemeler ve tetkikler yapıldığı zaman da bunları rahatlıkla gözlemleyebileceğiz. Bu çok iyi bir sistem. Bilgi Teknoloji Genel Müdürlüğümüz ve Hizmet Sunumu Genel Müdürlüğümüz tarafından bu hizmet yakın zamanda gündeme alınacak."
"Emeklilik sistemiyle çok fazla oynamayı düşünmüyoruz"
2024 ila 2025 yılında emekli olacakların maaşlarında oluşacak yüzde 30'luk farka ilişkin soru üzerine Işıkhan, enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde bu tür tartışmaların gündeme geldiğini söyledi.
Işıkhan, şu ifadeleri kullandı:
"Emeklilik sistemiyle çok fazla oynamayı düşünmüyoruz. Çünkü sistemli ve başarıyla yürüyen bir sisteme müdahale ettiğinizde ki, biz tek başımıza da müdahale edemeyiz, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak diğer bakanlıklarımızın da bu konuda hassasiyet gösterdiklerini biliyorum. Ancak burada konuyu ince eleyip sık dokumak gerekiyor. Bu tür durumlarla daha önceki yıllarda da karşılaştık. Tabii biz Sosyal Güvenlik Kurumu ve Bakanlık olarak, şu mesajı vermek isterim, çalışanlarımızın daha çok üretimine ve çalışmasına ihtiyacımız var. Sistemde ne kadar çok kalırlarsa bizim için, sosyal güvenlik sistemimizin geleceği açısından, sürdürülebilirliği açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum."
Emekliliğin bir hak olduğunu ve zamanı geldiğinde herkesin emekli olacağını dile getiren Işıkhan, "Vatandaşlarımızdan önemli ricam şudur ki, elimiz, ayağımız tutuyorken, nefes alıyorken, sağlıklıyken çalışmaya, üretmeye hem ailemizin geçimini hem kişisel gelişimimizi gerçekleştirmek hem de ülkemizin ekonomik anlamda büyümesini sağlamak amacıyla daha çok çalışmaya, daha fazla üretmeye ihtiyacımız var. Sistemde ne kadar kalırlarsa gelecekteki emekli aylıklarının da daha yüksek olacağını öngörebiliyoruz." diye konuştu.
Işıkhan, 2024 ila 2025 yıllarında emekli olacakların maaşlarında oluşacak farka ilişkin bir çalışmalarının olup olmadığıyla ilgili soruya "Tabii biz vatandaşlarımızın tercihine, emeklilik kararına müdahale edecek bir noktada değiliz. Şu an her bir vatandaşımız emeklilik süresini e-Devlet'ten rahatlıkla görebilir, dilekçesini verip emekli aylığına hak kazanabilir. Ancak biraz önce ifade ettiğim gibi sistemde kalıp çalışmayı tercih etmelerini ben özellikle rica ediyorum. Çünkü bizim daha fazla sosyal güvenlik primine ihtiyacımız var ve gelecekte çocuklarımıza sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemi bırakmak için de daha çok çalışmaya, üretmeye ihtiyacımız var." yanıtını verdi.
Bu süreçte nitelikli iş gücü kaybının da ortaya çıkacağına dikkati çeken Işıkhan, "Ancak piyasa o kadar dinamik ki bu iş gücü açığının da kolay ve kısa sürede kapatılacağını da öngörebiliriz." dedi.
Almanya'da 40 yıl prim ödenip 20 yıl emekli aylığı alınmasına karşın, Türkiye'de bunun tam tersi olduğunu ifade eden Işıkhan, ne kadar çok prim ödenirse emekli aylığının da o ölçüde yüksek olacağını hatırlattı.
Işıkhan, Orta Vadeli Program (OVP) kapsamında sosyal güvenlik sisteminde yapılacak düzenlemelere ilişkin soru üzerine, 12. Kalkınma Planı ve OVP çerçevesinde temel hedefin, vatandaşların refahını yükseltmek ve sürdürülebilir sosyal güvenlik sistemine sahip olmak olduğunu söyledi.
OVP hedeflerine ulaşmayı ve bu hedefleri güçlendirecek adımlar atmayı planladıklarını kaydeden Işıkhan, "Tabii emeklilik şartlarıyla ilgili herhangi bir köklü değişiklik öngörmüyoruz. Hem Ekonomi Koordinasyon Kurulunda hem de bakanlığımızın böyle bir çalışması söz konusu değil. Ancak sosyal güvenlik sistemimizin sürdürülebilirliğini sağlamak ve emeklilerimizin yaşam standartlarını yükseltmek konusunda çalışmalarımız, gayretlerimiz var." dedi.
Fotoğraf: Harun Özalp/AA
"Tamamlayıcı emeklilik sistemiyle ilgili herhangi bir çalışma yok"
Çalışanların haklarını gözetmenin dikkat etmeleri gereken bir konu olduğunu bildiren Işıkhan, "Tamamlayıcı emeklilik sistemiyle ilgili Bakanlığımızın herhangi bir çalışması yok. Bazen 'Kıdem tazminatının yerine mi geçecek' diye endişeler var. Bu konuda hem işçi hem de işveren kesimimizin rahat olmasını istiyoruz." dedi.
Emeklilikte yaşa takılanlar (EYT) düzenlemesinin çalışan ve emekli oranlarını nasıl etkilediğiyle ilgili soruyu Işıkhan, "Elbette sosyal güvenlik sistemimize, iş gücü piyasamıza ve bütçeye etkileri oldu. Ancak Allah'a şükür mali disiplin anlayışımız ve güçlü bütçe yönetimi sayesinde bu yükü dengeli şekilde yürütmeye gayret ediyoruz." şeklinde yanıtladı.
Işıkhan, şöyle devam etti:
"Emekli sayımız, bugün itibarıyla 16,4 milyon. EYT düzenlemesinden faydalanılan sigortalılarla ilgili bilgi verdiğimde, 2023 yılında 2 milyon sigortalıya aylık bağladık. 2024 ağustos sonu itibarıyla da aylık bağlanan kişi sayısı 2,3 milyon. EYT emekliliğinin ortalama yaşı, en üzüldüğümüz konulardan bir tanesi, 48. 38 yaşında emekli olan 450'ye yakın vatandaşımız mevcut. Emekli olan SSK'lıların yaklaşık yüzde 57'si tekrar çalışmaya devam ediyor. EYT emeklilerimizin ortalama aylıkları 17 bin liradır. EYT'nin maliyetine baktığımızda, 2023 yılında yaşlılık aylığı bağlanan 2 milyon sigortalıya yatırılan yaşlılık aylığı, bayram ikramiyesi, emeklilik ikramiyesi, 5 bin liralık tek seferlik ödeme yapmıştık, toplamı yaklaşık 210 milyar lira."
Bakan Işıkhan, geçen yıl emekli olanlardan kaynaklı 42,1 milyar lira prim kaybı da olduğunu bildirerek, "2024 yılında EYT'nin maliyetinin 592,6 milyar lira olacağı öngörülmektedir. " dedi.
EYT'den toplam 5 milyon kişinin emekli olma hakkı kazandığını ancak bunlardan 2,5 milyonunun emekli olmadığını belirten Işıkhan, sistemde kalanlara teşekkür etti.
Türkiye'nin emeklilik sisteminin gelecek yıllarda nasıl şekilleneceğine ilişkin soruya Işıkhan, "Aktüeryal dengeyi çok iyi korumak zorundayız. Gerçekten iyi bir durumdaydık. Fakat EYT ile birlikte bu aktüeryal denge aleyhimize dönmüş durumda." dedi.
Işıkhan, SGK'nin 10-20 yıllık projeksiyonlar yaptığını anlatarak, "Nüfusumuz sürekli artıyor. Yaşlanan bir nüfusa sahibiz. Bu nüfusu acaba bir risk olarak mı değerlendireceğiz yoksa bize katkı getirecek bir boyuta mı dönüştürmek durumundayız? Emeklilik sistemimizle oynamamamızın temel nedenlerinden biri de bu." diye konuştu.
"2002'de kayıt dışı istihdam oranı yüzde 52 seviyelerindeyken, bugün bu oran yüzde 24,2'lere indi"
Kayıt dışı istihdama yönelik çalışmalara ilişkin açıklama yapan Işıkhan, kayıt dışılığın vatandaşların sosyal güvenlik haklarının zedelenmesine sebep olurken, SGK açısından da prim kaybına neden olduğunu söyledi.
Sorunu çözmek için yoğun çalışmalar yaptıklarını belirten Işıkhan, 2002'de kayıt dışı istihdam oranının yüzde 52 seviyelerindeyken, bugün bu oranın yüzde 24,2'lere indiğini ifade etti.
Kayıt dışılığın önlenmesinde işletmeye önce ceza kesmek yerine rehberlik, danışmanlık hizmetleri sunduklarını, risk odaklı çalışmalara ağırlık verdiklerini belirten Işıkhan, kayıt dışı çalışanların tespiti konusunda da dijital teknoloji ve yapay zekadan faydalandıklarını söyledi.
Vatandaşlardan kayıt dışılıkla mücadele noktasında tespit ettikleri durumları bildirmeleri ricasında bulunan Işıkhan, sene sonuna kadar denetimleri sürdüreceklerini belirtti.
Fotoğraf: Muhammed Abdullah Kurtar/AA
"Herhangi bir yabancının, Türkiye'de kayıtlı olmadan çalışmasına izin verilmemektedir"
Işıkhan, sığınmacıların kayıt dışı çalışması konusuna da değinerek, şöyle devam etti:
"Yabancıların çalışma konusu ülkemize çalışmak için gelen yabancıları kapsayan bir durum. Biz çalışma izni değerlendirme kriterlerini tekrar gözden geçirdik. 10 yıl değişiklik yapılmayan konularda yönetmeliğimizi güncelledik. İstihdam, ücret, mali yeterlilik konuları, kriterleri başta olmak üzere bu yönetmeliğin özellikle iş gücü piyasasına uyumunu sağlayacak şekilde gerçekleştirdik. Türkiye Çalışma Hayatı Buluşmaları kapsamında ziyaret ettiğimiz tüm illerde işverenlerimizin en büyük sıkıntılarından bir tanesi de buydu. Bu çerçevede sivil toplum kuruluşlarının, sendikalarımızın görüşlerini alarak, TOBB ve TİSK'in görüşlerini de alarak çalışma izni konusunda günümüze uygun konularda belli başlıklarda düzenlemeler yaptık. Tabii burada yabancıların kayıtlı çalışmalarının artırılması bizim için önemli, yoksa kayıt dışı çalışmaya asla onay vermiyoruz."
Kayıt dışı çalışmanın Bakanlık olarak mücadele ettikleri önemli bir konu olduğunu vurgulayan Işıkhan, "Türkiye'de yabancıların kayıtlı çalışmalarını destekleme noktasında politikalarımızı etkin bir şekilde sürdürüyoruz. Kayıt altına aldığımızda vergi ödeyecek bu insanlar, vergi gelirimiz artacak. Ekonomimizde bir iyileşme söz konusu olabilecek. Sosyal güvenlik sistemimize prim gelecek, prim gelirleriyle aktüeryal dengeyi daha iyi noktaya taşıyabileceğiz. Çalışanların gelecekteki sosyal güvenlik haklarını da korumuş olacağız." dedi.
Bakan Işıkhan, CHP'nin üst düzey yöneticilerinden birinin "yabancılar, Türkiye'de 6 aydan 3 yıla kadar izinsiz çalışabilecek" açıklamasını anımsatarak, "Herhangi bir yabancının, Türkiye'de kayıtlı olmadan değil 6 ay, 3 yıl 1 gün bile çalışmasına izin verilmemektedir. Herhangi bir işverenin de bunu çok iyi bildiğini biliyorum. Ne yazık ki popülist politikalarla, CHP'nin üretmiş olduğu bu söylemlerle de bir taraftan sosyal medyada mücadele ediyoruz." diye konuştu.
"Çalışma izni olmadan bir yabancının çalıştırılması suçtur"
Türkiye'de bir yabancının çalışabilmesi için işverenin ilgili yabancı için çalışma izni başvurusunu yapması gerektiğini belirten Işıkhan, "Çalışma izni olmadan bir yabancının çalıştırılması suçtur." diye konuştu.
Sporcu, sanatçı, tur operatörleri, rehberler gibi seçkin gruplara kamu kurumlarının önerisiyle çalışma izni muafiyeti getirdiklerini belirten Işıkhan, "Örneğin yabancı bir basın mensubu olarak Türkiye'de görev yapmak istiyorsanız, Bakanlığımıza başvururken, İletişim Başkanlığından uluslararası basın mensubu olduğunuza dair belgenizi istiyoruz. Her şey kontrol altında." ifadelerini kullandı.
"Aralık ayı başında bu süreci başlatacağız"
Bakan Işıkhan, "Asgari Ücret Tespit Komisyonunun ilk toplantı tarihi, sürecin nasıl ilerleyeceği ve sürece ilişkin beklentilerin nasıl olduğu" sorusu üzerine, asgari ücretin belirlenmesinin hükümetin tek başına belirlediği bir durum olmadığını söyledi.
Işıkhan, şunları kaydetti:
"2025'ten itibaren geçerli olacak asgari ücreti belirlemek için de Asgari Ücret Tespit Komisyonumuz var. Aralık ayı başında bu süreci başlatacağız. İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinin yer aldığı komisyon toplanacak. Çalışmalarını belli bir dönem sürdürecek ve sonrasında nihayete erdirdikleri, hem işçiyi hem de işvereni memnun edecek rakamın gündemimize gelmesi ve daha sonra da karar verilmesi süreci söz konusu olacaktır. Tabii AK Parti hükümetleri olarak biz her zaman işçimizin, işverenimizin bu süreçte maksimum faydayı elde etmesini sağlıyoruz, o yönde çabalarımızı sürdürüyoruz. 2025 yılı asgari ücreti belirlerken de bu hassasiyetimizi sürdüreceğiz. Asgari Ücret Tespit Komisyonu bu kararı alırken enflasyon oranını dikkate almak, ekonomik büyümemizi, iş gücü piyasamızın ihtiyaçlarını ve vatandaşlarımızın yaşam standartlarını göz önüne alarak bu ücreti belirlemekte. Yaşam standartlarını iyileştirecek, ekonomimizin de genel istikrarına, yapısına zarar vermeyecek düzeyde belirleneceğini umut ediyorum."
Işıkhan, asgari ücreti minimum ücret olarak belirlediklerini ama işverenlerin bunun üzerinde de ücret verebileceklerini kaydetti.
"Bütçeleri doğrultusunda nakit ödemede bulunamayan belediyeler var"
"Belediyelerin Sosyal Güvenlik Kurumuna prim borçlarının ne durumda olduğu ve ödenmeyen borçlara ilişkin neler yapıldığı" sorusu üzerine Işıkhan, belediyelerin prim borçları noktasında güçlüklerle karşılaştıklarını söyledi.
Işıkhan, "Bu borçların ödenmesi hem emekli aylıklarımızın ödenmesi hem de milletimizin sosyal güvenlik haklarını, sağlık, ilaç ve tedavi harcamalarının karşılanması açısından kritik bir öneme sahip. Prim olmadan, gelirimiz olmadan biz bu masrafları nasıl karşılayacağız." dedi.
Belediyelerden son birkaç haftada 7,9 milyar lira nakit ödeme aldıklarını söyleyen Işıkhan, "Bunun kat kat fazlasını da taksitlendirdik. Borçlarını taksitlendirmek isteyen belediyelerimiz var. Gayrimenkul teklifinde bulunan belediyeler söz konusu. Gayrimenkul tekliflerinde süreç oldukça uzun sürüyor. Bu çerçevede özellikle Sosyal Güvenlik Müdürlüğümüzde bu değerlendirmeler, bize önerilen gayrimenkuller, bir değerlemeye tabi tutuluyor. Bu değerleme rapor halinde merkeze gelip, SGK yönetim kurulu tarafından da ayrıca özel ve titizlikle değerlendirilmekte. Çünkü verilen gayrimenkul değeri, bizim borcumuzu karşılayacak düzeyde değil." diye konuştu.
Bütçeleri doğrultusunda nakit ödemede bulunamayan belediyelerin olduğuna işaret eden Işıkhan, "Aslında belediye başkanlarımızın da birçok rol ve sorumluluğu yanında mali sorumlulukları da söz konusu. Başkanlarımız ne yazık ki SGK prim borçları ödenmesi gerekenler listesinin başında değil, en sona koyuyorlar, en son kaldığı için de bunları ödeyeceği bütçeye sahip olamıyorlar." dedi.
Fotoğraf: Harun Özalp/AA
"SGK olarak son kuruşuna kadar biz borçları tahsil edeceğiz"
AK Parti'li belediyelere de aynı hassasiyetle yaklaştıklarını ifade eden Işıkhan, Sakarya Büyükşehir Belediyesi ile başladıklarını, CHP'li belediyelerden Bakanlıkla işbirliği kurmak isteyen Bodrum Belediyesi ile prim borcu yapılandırmasına başladıklarını ve tüm belediyelere eşit mesafede olduklarını kaydetti.
Bakan Işıkhan, "Bize bir adım gelene biz on adım atıyoruz. Parti ayrımı gözetmeksizin tüm belediyelerimize aynı hassasiyetle yaklaşıyoruz, taksitlendirme yapıyoruz. Amacımız prim tahsilatımızı artırmak. İcra gelen belediyelerden mağdur edebiyatı yapmamalarını rica ediyorum. Bizimle iletişim kurmayan belediyeler var. Adana Büyükşehir Belediyesi, İstanbul'da Beşiktaş, Sarıyer, Maltepe, Kartal belediyeleri, İzmir Karşıyaka Belediyesi... İlgili kanun gereği biz haciz işlemlerini başlatacağız." dedi.
Ödemelerde bulunmayan belediyelerin de borcunun faizle birlikte sürekli arttığına işaret eden Işıkhan, şöyle devam etti:
"Bir borcunuz var, belediye başkanı olarak borcunuzu neden ödemiyorsunuz, biz sosyal güvenlik sistemimizi sürdürmek zorundayız. Emekli ayaklıklarımızı, ilaç, tedavi giderlerimizi karşılamak zorundayız. SGK olarak son kuruşuna kadar biz borçları tahsil edeceğiz. Bu rakamı ilk açıkladığımda 96 milyardı, şu an 140 milyar liraya yükseldi. Burada İzmir Büyükşehir Belediyesinin 8 milyar, Ankara Büyükşehirin 7 milyar, İstanbul'un 4 milyar... Bu belediyeler yine bizimle iletişime geçip taksitlendirme ve yapılandırma sürecine girdiğimiz belediyeler."
"SGK'ye prim borcu olan kim varsa açıklayacağız"
SGK prim borcu olan şirketlere yönelik neler yapılacağı sorusu üzerine Işıkhan, şirketlerin borçlarının da inanılmaz düzeye çıktığını belirterek, "Maliye Bakanlığımız nasıl paylaşımda bulunuyorsa biz de prim borcu en yüksek olan şirketleri kamuoyuyla paylaşacağız." ifadesini kullandı.
Bakan Işıkhan, "SGK'ye prim borcu olan kim varsa açıklayacağız. 500 milyon ya da 1 milyar borcu olan şirketler var ne yazık ki. Bunları kamuoyuyla da paylaşmayı düşünüyoruz. Çünkü bunun mutlaka etkisi olacağını da düşünüyorum, en azından borçların tahsilatı konusunda." dedi.
"Çalışma Genel Müdürlüğümüzün mevzuat çalışmalarını, Ekonomi Koordinasyon Kurulunun gündemine getireceğiz"
Işıkhan, "esnek çalışma" ve "uzaktan çalışma" modeliyle ilgili soru üzerine, Orta Vadeli Program'da uzaktan kısmi çalışma modelleri üzerinde yoğun enerji harcadıklarını söyledi.
Çalışma hayatının sürekli değişim ve dönüşüm içerisinde olduğuna işaret eden Işıkhan, ekonomilerin, dış ve küresel ticaretin yapısının değiştiğini anlattı.
Uzaktan çalışma modelinin Kovid-19 salgını döneminde Türkiye'de başarıyla uygulandığını belirten Işıkhan, burada istihdamı artırmayı amaçladıklarını kaydetti.
Işıkhan, yeni nesil çalışma modelleriyle çeşitli nedenlerden dolayı istihdama katılamayan özel grupları hedeflediklerini ifade ederek, şöyle devam etti:
"Örneğin, kadınlar önemli bir hedef grubu. İş ve yaşam dengesinin sağlanması noktasında güçlüklerle karşılaşabiliyor insanlar. Bizler, belki bir noktada bu dengeyi sağlamış durumdayız ama bunun yanında özel politika gerektiren gruplar, gençlerin istihdama katılması noktasında bu modelleri çalışıyoruz. Çalışma Genel Müdürlüğümüzün mevzuat çalışmalarını, Ekonomi Koordinasyon Kurulunun gündemine getireceğiz. 2025 yılının ilk çeyreğinde özellikle kısmi çalışma, part-time çalışma, platform çalışmaları gibi yeni nesil çalışma modellerini çalışma hayatıyla buluşturacağız. Ancak burada dikkat ettiğimiz bir konu, çalışanların güvencelerinden asla taviz vermememiz gerekiyor. Part-time çalışma bile, saat başı çalışsa dahi çalışanlarımızın sosyal güvenliğini korumak bizim öncelikli amacımız olacak."
"Türkiye'ye özgün bir modeli hayata geçirmek zorundayız"
Yeni nesil çalışma modelleri ile istihdama dinamizm katmak istediklerini vurgulayan Işıkhan, "Sosyal Güvenlik Kurumumuzun genel yapısını, teknolojik altyapısını da saat başı çalışma sistemine uydurmak zorundayız. Bu yönde Genel Müdürlüğümüze talimat verdim. Ocak ayından başlayarak 2-3 aylık dönem içinde bu teknolojik altyapının, saat başı çalışmanın altyapısını, yazılımını gerçekleştiren bir sistem kurulması bizim için önemli." dedi.
Bakan Işıkhan, hangi sistem ya da modelde çalışırsa çalışsın tüm çalışanların sosyal güvenlik haklarını korumaları gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Bu yönde de ne tür yasal düzenleme gerekiyorsa da bu yasal düzenlemenin ana çerçevesini bizler çalışıyoruz. 2025 yılının ilk çeyreğinde bunları getireceğiz. Burada işçilerimizin toplu sözleşme ve sendikal örgütlenme haklarına da büyük önem verdiğimizi ifade etmek istiyorum. Özellikle yeni nesil çalışma modellerimizi hayata geçirirken, uluslararası düzeyde part-time ve yeni nesil çalışma modellerinin nasıl uygulandığını gözlemliyoruz, araştırmalar yapıyoruz. Türkiye'ye özgün bir modeli de bu dönemde, yakın zamanda da hayata geçirmek zorundayız. Neden? İstihdamı artırmak zorundayız. İstihdamı artırmanın en başarılı yöntemlerinden bir tanesi bu. Yurt dışında Amerika, Almanya bunu yapıyor. Biz de bunu yapmak zorundayız. Yapmamamız için herhangi bir neden yok."
"İş Pozitif" ile 600 binden fazla kadın istihdama katıldı
Eylül ayının başında İşgücü Uyum Programı modelini hayata geçirdiklerini anımsan Işıkhan, şu bilgileri verdi:
"Kadınlar, engelliler, eski hükümlüler ve gençleri iş gücüne katmayı amaçlıyoruz. Burada çalışma alışkanlığı kazandırmak çok önemli. Bunu eğitim yoluyla yapıyoruz. Kamu kurum ve kuruluşlarımızın temizlikten ağaçlandırmaya, tarımsal faaliyetlerden sosyal hizmetlere kadar ihtiyaçlarına cevap veriyoruz. Eylül ayı sonu itibarıyla 72 binden fazla kişi faydalandı. Bu rakamı bir yıl içerisinde 720 bine çıkartmak istiyoruz. Çalışma isteyen herkese iş var. İŞKUR'a başvuran herkesi, yeteneklerine uygun işlere yerleştiriyoruz."
"Ne eğitimde ne istihdamda" durumunda olan 2 ila 2,5 milyon kişinin olduğuna dikkati çeken Işıkhan, "Bunlar lisans ve yüksek lisansını yapmış kişiler. Bizim hedefimizde bu grup var. Çalışma hayatına bir yerden başlamak lazım." dedi.
İş gücü uyum programı ile üniversitelilerin, üniversitelerinin bünyesinde çalışabileceğini vurgulayan Işıkhan, bu konuda üniversitelerden gelen talepleri karşılamaya hazır olduklarını söyledi.
Kadınların iş gücüne katılımının yüzde 32 seviyesinde olduğunu belirten Işıkhan, kadın istihdamını artırmak için "İş Pozitif" Programını hayata geçirdiklerini, bu kapsamda 600 binden fazla kadının istihdama katıldığını bildirdi.