Ashab-ı Kehf'e dair anlatılanlar oldukça anlaşılır ve nettir. İsteyenler tefsir kitaplarından konunun ayrıntılarını öğrenebilir. Biz, bu araştırmamızda bu mekanın şehrimizde olup olmadığına dair soruya cevap aramak ve bulmak istedik. Konuya ilişkin yazdığımız iki makalemizde de Ashab-ı Kehf'e dair anlatılan hikayelere yer vermedik.
Çünkü konu bilinmektedir ve tekrarlara yer vermeye gerek yoktur. Bu sebeple Kehf Sûresi'nin iyi okunarak verilmek istenen mesajın algılanması gerekir, Ashab-ı Kehf konusunda. Şayet, bu alanın Kur'an-ı Kerim'de belirtilen alan olduğu tespit edilirse şahsen başka bir bahtiyarlık istemeyiz. Lakin yazdıklarımız doğrulanmasa niyetimizin iyi olduğuna, hatanın bizden kaynaklandığına dair açıklamamızı peşinen belirtiyoruz.
Mağara içinde Kıtmîr'e aid olan yer ile ortadan kayboldukları yer, bir kapı misali kayada belirgindir. Parmak uçları yerinin kayada belirginliği söz konusudur. Nisan 2008'de gittiğimiz alanda Kıtmîr'e ait kan izlerinin yer yer sökülüp alınmış olduğunu gördük. İkinci mağarada kaçak kazının yapılmış olduğunu gördük. Elbette bu alanlar korunmaya alınmalı ve bu tarz tarih-kültür hırsızlıklarına 'Dur!...' denilmelidir. Bu güne kadar yapılmamış çalışmalar, bir daha ertelenmemelidir, on yıllar sonrasına. Bunu temenni ediyoruz. En azından bir dernek çatısı etrafında bu alanın gündeme geliş biçimiyle korunmasını arzuluyoruz.
Yıllardır gösterilen Ashab-ı Kehf konulu çabanın oluşumuna kendi çalışmalarıyla katılanların sayısı oldukça azdır. Merhum Şevket BEYSANOĞLU, bu konuyu 1970'lerde dile getirmiştir. Zeki DİLEK, 'Lice' isimli eserde konuya ilişkin derlemelerde bulunmuştur. Bu bilinen çalışmalar dışında birkaç makale de söz konusu iken başka bir çalışmadan bahsedilemez.
Diğer illerdeki mekanlar için kitaplar yazılmışken, araştırmalar devam ederken, mekanların olduğu yerde tesisler yapılmışken bizim Ashab-ı Kehfimiz'de ne bir yol tabelasına ne de bir başka tanıtıcı bilgiye rastlanır. Umarız bizden sonraki aşamada bu alanda çalışmalar başlar ve söz verilen konularda kalıcı çalışmalar ortaya konulur.
'Karanlığa taş atar gibi, 'Mağara ehli üçtür, dördüncüleri köpekleridir.' derler, yahut, 'Beştir, altıncıları köpekleridir.' derler, yahut:' Yedidir, sekizincileri köpekleridir' derler. De ki:' Onların sayısını en iyi bilen Rabbim'dir. Onları pek az kimseden başkası bilmez. ' Bunun için ey Muhammed! Onlar hakkında, bu kısaca anlatılanların dışında, kimseyle tartışma ve onlar hakkında kimseden bir şey sorma.' (Kehf Sûresi 22. Ayet Meali)
Bu ayetler ışığında vardığımız tespit, bu mağaranın ismi belirsizliğe karışmış, beş mi altı mı yedi mi oldukları tam olarak söylenmeyen Ashab-ı Kehf'in 3009 Yıl uykuda kaldıkları mağara olabileceği ihtimalinin ağır bastığı mağaradır.
SONUÇ: Diyarbakır'da da Ashab-ı Kehf'in bir mekanının bulunduğu, mevcut mekanlar arasında Kur'anî ifadeye uygun emarelerin ağır bastığını artık bilmek gerekir. Bu konu hakkında yazılmış makalelere ve kitaplara baktığımızda Diyarbakır'daki mekanın ismen bile geçmemesi üzücüdür. Afşin'deki mekanı ziyaret ettiğimizde bize verilen bir kitap çalışmasında Diyarbakır'ın isminin yer almaması üzerine, ilmî olarak bu eseri kaleme alan yazarı eleştirdiğimizde tepki almış ve bu çalışmanın en iddialı eser olduğu vurgulanmıştı.
Afşin ve Tarsus ilçesi arasında geçen Ashab-ı Kehf konusunun mahkemelik oluşu, haftalarca medyada yer alması, bizce bu mekanların turizm kaygısıyla ön planda tutulduğunu gösterir. Diyarbakır'daki Ashab-ı Kehfimiz, yılda bir toplanan ve bu geleneği yüzlerce yıldır sürdüren halkın sayesinde unutulmamıştır. Osmanlı Salnameleri'nde de yer alan mekana dair fazla bir araştırma yapılmamış oluşu da üzücüdür.
Öncelikle bu alanın çevresinde ıslah çalışmalarının yapılması ve düzenlemelerin gerçekleştirilmesi gerekir. Bu mekanın tanıtımının yapılmamış oluşu eksikliktir. Konu hakkında yaptığımız araştırmalar yeterli değildir, yeterli bulunamaz.
Eserlerin bazılarında Ashab-ı Kehf'e dair bilgilere rastlanmamakta, kimi şehir haritalarında Dakyanos Antik Kenti'nin Kulp ilçesinde gösterilmesini garipsiyoruz. En son 2008 Haziranında basılan bir turistik haritada Dakyanos Antik Kenti, Kulp ilçesinde gösterilmiştir. İşte bizi bu konuya bağlayan ve yıllardır anlatmaya çalıştığımız Ashab-ı Kehf'in Hikayesi budur. Diyarbakır'daki mekana gönülden bağlanmamızın sebebi budur. Afşin'de, Tarsus'ta, Manisa'da olmak üzere Suriye'de ve diğer ülkelerde de olduğunu bildiğimiz mekanların sayısında Diyarbakır'ı da artık görmek istiyoruz. Çünkü bu kadîm şehir, tarihe ve kültüre tanıklığı binyıllardan yüzyılımıza gelen Diyarbakır, tanıtılmalı, değerleriyle anlaşılmalıdır. Elbette bu tanıtım da doğru biçimde yapılmalı, yanlış bilgileri içine almamalıdır.
Ashab-ı Kehf'ten ismini alan bu sûrenin 9-27 ayetleri mealen verildi. Biz, bu mekanın yerinin belirsiz bırakılmasını, İlahî bir sır olarak görmekteyiz. Amaç, bu olay, her yerde canlı olarak bilinsin ve Ashab-ı Kehf asırdan asıra belleklerde yer alsın, hafızalara kazınsın. Ondandır, dünyanın birçok ülkesinde ismine mağaralar hazırlanması, icad edilmesi.
Kur'an-ı Kerim'de uyarılan Peygamberdir ve kendisine yapılan uyarı budur: De ki:' Onların sayısını en iyi bilen Rabbim'dir. Onları pek az kimseden başkası bilmez. ' Bunun için ey Muhammed! Onlar hakkında, bu kısaca anlatılanların dışında, kimseyle tartışma ve onlar hakkında kimseden bir şey sorma. 'Biz, bu ayetin hükmü ortada iken ne diyebiliriz? Amacımız bu uyarının dışına çıkmamaktır, bu gün. Fakat bizim vardığımız sonuç ortadadır. Güneşin doğuşunu da batışını da seyrettiğimiz yerde ayetin hükmüne tanıklık ettik. Umarız ki tespitlerimiz doğruya yakındır ve bu ortaya çıkarsa, çıkartılırsa ilim dünyasına 21. Yüzyılda farklı bakış açıları getirir. Allah u alem!...
1-Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı Diyanet İşleri Bakanlığı Ankara 1987 Sayfa:293-295 -Bitti-