ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
M. Sarmış: Peki şiir? Okuyucu olarak başladınız. Yazma nasıl oldu?
M. A. Maraş: Cahit Sıtkı Tarancı'nın bir risalesi geçti elime. 16 sayfa, samanlı kağıda basılmış. Hepsi ölüm temalı. Çok etkisinde kalmış olacağım ki, ben de ölüm üzerine bir şiir yazayım dedim ve ilk şiirimi yazdım: 'Ölüm Saati'.
M. Sarmış: Duruyor mu o şiir?
M. A. Maraş: Yok, hayır, ne oldu bilmiyorum. Liseye geçince Urfa'daki bazı gazetelerle irtibat kurdum. Akgün, Urfa Postası, Demokrat Urfa, Şafak…
M. Sarmış: Abi Balıklıgöl isminin, 12 Eylül'den sonra Halilürrahman'ın yerine ileri sürülüp yaygınlaştırıldığı şeklinde yaygın bir kanaat var. Oysa siz dergi adı olarak kullanmışsınız. Halk arasında Balıklıgöl ismi biliniyor muydu?
M. A. Maraş: Hayır. O dergiyi biz çıkardık, o ismi de ilk defa biz kullandık. Derginin 'Balıklı Göl' klişesini de Gaziantep'te yaptırdık.
M. Sarmış: Bunu öğrenmek iyi oldu. Kaldığımız yerden devam edecek olursak…
M. A. Maraş: Lisede şiire meraklı başka arkadaşlarımız da vardı. Ben şiirlerimi 1965-66'larda Urfa gazetelerinde yayınlamaya başladım. 1966'da Şafak Gazetesi çıkmaya başlamıştı. Yeri Asfalt Yol'daki Urfa Lisesinin karşısındaydı, bir pasajın içinde küçük bir oda. Küçük bir matbaa. Her iş elle yapılıyor. Dört sayfa çıkardı. Birinci sayfası haber, dördüncü sayfası spor, iç sayfaları ise kültür ve sanata ayrılmıştı. Kültür sanat sayfalarını biz hazırlıyorduk, dört arkadaş. Ben, Mehmet Taplamacı,( bir ay önce İzmir'de vefat etti.) Ahmet Fazıl Döğücü, gazetenin sahibinin kardeşi. Bir de Celal Ülgen. Bugün Türkiye'nin en tanınmış hukukçularından biridir. Sol tandanslı bir arkadaş. Biliyorsunuzdur herhalde.
M. Sarmış: Biliyorum, meşhur bir adam. Arkadaşınız mıydı? Urfalı mıdır?
M. A. Maraş: Hayır Elazığlı. Babasının işinden dolayı Urfa'da idiler. Urfa Lisesinden tanışıyoruz.
M. Sarmış: Hala görüşüyor musunuz?
M. A. Maraş: Ara sıra oluyor. Onunla tiyatro çalışmaları da yaptık. Benim, geçmişi ilkokul yıllarına kadar çıkan bir tiyatro merakım da vardır. Liseyi bitirip de ilk yıl üniversiteye gidemeyince Halk Eğitim Merkezi Tiyatro Kolu'nu kurduk. Birçok önemli oyunu sahneledik. Emekli Öğretmen Kadir Kırıcı, Urfa'da tiyatroyu biz kurduk diyor, oysa biz daha 1966'da kurmuştuk.
M. Sarmış: Daha önce Urfa Halk Evinde yapılan tiyatro çalışmaları da var.
M. A. Maraş: Doğru, bizden önce onlar var.
M. Sarmış: Şiirden devam edelim isterseniz. Esas alanınız o.
M. A. Maraş: Evet, tabii. İlk şiirim 'Eski Kent', Şafak Gazetesinde çıktı. Urfa üzerine yazdığım bir şiirdi.
M. Sarmış: Yazdığınız ilk şiir 'Ölüm Saati', yayınlanan ilk şiir 'Eski Kent'.
M. A. Maraş: Evet. O sıralar ulusal çapta çıkan dergilerle de tanışmaya başlamıştık. Zaten biz de onlardan ilham alarak Urfa'da dergi çıkarabiliriz demiştik ve altı sayı süren Balıklı Göl dergisini çıkarmıştık. Bizden sonra Naci İpek 'Anzılha'yı çıkardı. Sonra da Haberverenler'in 'Nabi'si çıktı. 18, sayı çıktı sanıyorum. Benim 'Aney' şiirim de ilk defa Nabi'de yayınlandı. 13. Sayının ortalarında çıkmıştı.
M. Sarmış: Evet, şimdi ona gelebiliriz. Şimdiye kadar çok anlatmışsınızdır ama bir kere daha ve bizzat sizden duymak isterim 'Aney'in hikayesini.
M. A. Maraş: 1967 yılı. Urfa'dan ayrılışımın ilk yılı. Yılın sonu, Aralık… Erzurum. Öğrenciyim. Üniversiteye başlayalı bir ay olmuş. Urfa'dan, ailemden, sevdiklerimden uzaktayım, ayrıyım. Gurbet, hasret ve soğuk iliklerime işlemiş. Kar yağıyor. Benim gözüme uyku girmiyor. Hatıralar, hayaller iç içe… Özlemler... Memleketimin dertleri, kara yazısı… Memleketimin, temiz, aç, yoksul insanları…
M. Sarmış: Şiir için çok uygun bir zaman, çok uygun bir iklim.
M. A. Maraş: Evet… Gece saat 01, 02 olmuş. Herkes uyumaya başlamış. Ama bende uyku yok. Kalkıp aşağıya, çalışma salonuna indim. Pencerenin önüne bir sandalye çekip oturdum. Her taraf karanlık. Ara sıra öğretim üyelerinin karşı taraftaki lojmanlarının ışıkları yanıp sönüyor. Gökten elif elif kar yağıyor.
M. Sarmış: Yaz diyor, artık, yaz!
M. A. Maraş: Evet, aynen öyle, her şey yaz diyor. Başladım ben de yazmaya. 'Aney!' dedim, gerisi peş peşe geldi. Yarım saat mi, bir saat mi sürdü, bilmiyorum. Yazdım ve bitti. Çok otantik, çok tabii. Geldiği gibi. Hiçbir kelime oyunu yok. Nasıl gelmişse öyle… Adeta içimi kağıda boşalttım ve rahatladım
M. Sarmış: Sonradan hiç müdahale etmediniz mi?
M. A. Maraş: Hayır. Hiçbir rötuş yapmadım! Bir kereden geldi ve bitti. İlk defa da sınıf arkadaşım, kendisi de şair olan Cumali Ünaldı Hasannebioğlu'na okudum. O da çok beğendi.
M. Sarmış: İlk defa Nabi Dergisi'nde yayınlandı demiştiniz.
M. A. Maraş: Evet, 1968'de Nabi'de yayınlandı. 1969'da Naci İpek'in 'Şiirlerde Urfa' antolojisinde yayınlandı ve kitabın en çok okunan şiiri oldu.
M. Sarmış: Zaten sonra da Türkiye'nin en çok okunan şiirlerinden biri oldu. Atilla Maraş da 'Aney Şairi' oldu.
M. A. Maraş: Evet, öyle oldu.