ADALET ÖZGÜRLÜK VE ONUR. HER ŞEY İNSANLIK İÇİN

Abone Ol

Onlar sanıyorlar ki, biz sussak mesele kalmayacak. Halbuki biz sussak, tarih susmayacak. Tarih sussa, hakikat susmayacak.' (S.Karakoç)

İnsanı göz ardı eden sistemler 19. asırda çökmüştü, 20. asır insanlığın kendine dönüş dönemi ve 21. yüzyıl insanlığın önünün açılacağı bir asır olacaktır. İnsan ufkunu karartan ideolojik amaçlı tüm sistemler çok yakın bir gelecekte işlevlerini yitirecektir. İnsan merkezli düşüncenin egemen olduğu yüzyılımızda, insani değerleri esas alan, bireysel farklılıkları gözeten, uzlaşma ve esneklik kültürünün gelişmesi sivil zihniyetli sivil toplumla olur. Bu yüzyılda insan merkezli düşünce ön plana çıkıyor. Ülkemizin en büyük sorunlarından iki tanesi sivilleşmeme, demokratikleşmemedir.

Değişim her şeyi önüne katıp giderken. 'Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler söylemek lazım' diyen Mevlana, değişimi o dönemde başlatmıştır. Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal! Bizim sendikada şu an değişim sancısı çekmektedir. Hiç bir yenilenme, doğum sancısız olamaz. Zorlu kışların sonu bahardır. Bizde şimdi mart ayındayız bahara giriyoruz. Bizim sendika içinde tam tevafuk olmuş inşallah sendikamız için de bahar mevsimin başlangıcı olur. Ama bazı martlar çetinde geçebilir ve baharın gelmesi sadece gecikebilir.

Sendikamızı geçmişten bugüne getirenlere teşekkür etmek bizim için bir borçtur. Onlar kış mevsimini yaşadılar, bizlere bahar mevsimini bıraktılar. Vefa bizim için sadece İstanbul da bir semt değildir. Biz ahde vefayı da biliriz. Sendikamızı bu noktaya getiren tüm büyüklerimize sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.

Hükümet dışı organizasyonlar olan sivil toplum örgütleri 'askeri olmayan toplum' şeklinde algılanmakla birlikte kendi medeni işlerini yapıp yürüten toplumsal yapılanmalardır. Bir başka ifadeyle sivil toplum bir arada yaşama duyarlılığına sahip ve birbirine sorumluğu olan ancak efendi aramayan ve efendi olmakta istemeyen tahakküm hevesleri olmayan birey ilişkilerinin oluştuğu bir toplumsal hayat biçimidir.

Sivil toplumda gönüllülük esastır. Katılımcı demokrasinin temel unsurlarından biridir. Bu bağlamda sendikacılığının temel varlık sebeplerinin birincisi demokratik katılımı sağlamak olmalıdır. Bu demokratik katılım Eğitim-Bir camiasında ancak bu günlerde oluyor. Delegeye delegelik iradesi yeniden iade edilmiştir. Tüm delegelerden yeniden sendikalarına sahip çıkılmaları sadece bu dönemde istenilmiştir Daha önce hiç aranılmayan delegelerle bu süreçte üç dört defa görüşmeler yapılmıştır. Acaba niye?

Bildiğiniz gibi kesirli işlemlerde paydalar eşitse sayılar toplanır. Bizim ortak paydamız Eğitim- Bir sen midir yoksa oluşturulan listeler midir?

Daha önce yönetime adam bulmakta zorlanan sendikamız bu günlerde yönetime girmek için adeta birbirleriyle mücadele veriyorlar. Vazgeçilmez insanlar yoktur. Vazgeçilmeyecek doğrular vardır. Doğruların yılmaz takipçisi olanlar yalnız yola çıkanlardır. Oysa bakıyorum ki sendikanın adresini dün bize soranlar bu gün bize adres göstermektedirler. Bu boynuz kulağı geçtiği için midir yoksa kulağı kesip uzamayan boynuzu kulaktan uzun gösterme çabasından mıdır?

Sendikacılığı, hak arama, özgürlüklerin genişletilmesi, meslek niteliğinin geliştirilmesi, bireyi devlete karşı koruma, devleti yönetmeye talip olanlara yol gösterme, her alanda projeler üreterek onları yönlendirme ve ufuklarını açma gibi işin doğasına uygun hareket ederek yapmak zorundayız. Biz bir partinin arka bahçesi değiliz. Bu arka bahçe maalesef Şanlıurfa da meyve de vermiyor. Adeta devekuşuna döndük. Karar verelim net olalım şu sendikaya bu düşünceye şu partinin bu partinin arka bahçesi derken bizde birilerinin arka bahçesi değimliyiz.Yani bizde sivil toplum olamadık. Bunu yansımalarını biz Urfa şubesi olarak yaşamaktayız. Benim bugün bağımsız aday olmam buna itirazımdandır. Ben birilerinin arka bahçesi olmam olacaksa birileri gelsin benim sendikamın arka bahçesi olsun. STK ların asıl görevi olan baskı kuvveti olamıyoruz. Bu şahsen beni çok üzüyor. Bizi vebal sahibi yapıyor. İnanın erken kongreye gitme nedenlerimizden biriside benim için budur. Aslında Siyaset referanslı sendikacılık değil, siyasete yön veren sendikal faaliyetler içinde olmalıyız. Biz sendikada ezber bozmaya geliyoruz.

Var olan gücümüzü çalışanlar lehine kullanmak, örgütlenmekten geçer. Sivil toplumlarda dikey yapılanma yoktur. Yatay yapılanma vardır. Delegeler, aslında yönetim kurulunu seçerler o yönetim kurulu ilk toplantısında görev bölümü yapar ama bizde tam tersi olur. Yönetim kurulu seçilmeden biz başkanı seçeriz çünkü başkanlık bizi için çok önemlidir! Sivil toplumlarda ne pahasına olursa olsun başkan olma hevesleri, çoğu zaman yönetim, delege ve üyelerle çarpık ilişkilere girmesine sebep olmuştur.

Toplumsal düşünme yerine, bireysel düşünmenin ön plana çıktığı toplumumuzda Gemisini kurtaran kaptan mantığı oluyor. Delegesi olan ilçe yönetimleri listelere alınıyor, delegesi olmayan ilçe ise listede yer bulamıyor. En büyük hilenin hilesizlik olduğunu düşünüyorum.

Sendika, kazanma ve 'kazan' işi olmamalı. İlke ve tutarlık lazım. Gruplar üzerinden oy toplayıp, sendika yönetimine talip olanlara en iyi cevabı delegenin sandıkta vereceğine inanıyorum.

Kimsenin değil doğruların, hakkın, hukukun savunulması gerektiğine inanıyoruz.

Hakkın hatırı alidir. Hiçbir hatıra feda edilmez. Kimin hatırı kırılırsa kırılsın, yalnız hak sağ olsun prensibiyle çalışıyoruz. Kolay olanı değil doğru olanı adaletli olanı talep ediyoruz. Kendi evinde adaleti sağlamayanların dışarıda adalet istemeye hakları yoktur.

Eğer omurgalı sendikacılık, demokratik direnç ve ahlaklı liyakatle ilkelerini koruyup, üyelerin temel taleplerinde biraz daha köklü durabilseydi, sendikanın düştüğü durum böyle olmayacaktı.

Demokrasinin özü, çoğunluğun oy kullanabileceği düzenli, dürüst ve yarışmacı seçimlerin olmasıdır. Sendika, hak ve demokrasi mücadelesi verirken üyelerine ve çalışanlarına hakkını vermelidir. Teşkilat içi demokrasi kültürünü tabana yaymalıdır. Seçim süreçlerini demokrasi şölenine dönüştürmelidir. Feodal toplumlar sivil toplumun güçlenmesiyle ancak iyileşir. Eğer Şanlıurfa da STKlar demokratikleşirlerse Urfa da feodal zihniyet kalmayacaktır. Sadece sivil elbise giyenler sivil toplum örgütlerine üye olanlar, sivil olamazlar, zihniyetin sivil olması gerekir.

Zamanın ve mekanın değişmesi ile hükümlerin de değişeceği gerçeği ile yüzleşmekten korkmayalım. Bu bağlamda STK'lar da seçilecek insanlarda şu özellikler 21. yüzyıl sendikacığı için önemlidir:

*Yakın, orta ve uzun vadeli planları olmalıdır.

*Gönüllülük ve profesyonelliği birlikte yürütmelidir.

*Görüş çeşitliliğine saygı göstermesi gerekir.

*Tekelleşme yerine ortaklık ve dayanışma kültürüne öncelik vermelidir.

*Açık, şeffaf ve iyi niyet içinde olmalıdır.

*Katılımcı sahayı birlikte paylaşma bilincinde olmalıdır.

*Her türlü çıkar ilişkisi dışında olmalıdır.

*Projeler geliştirebilmeli ve ortak paydalarda buluşabileceği diğer STK'larla işbirliğine gidebilmelidir.

Sendikalar tüzel kişiliği olduğu için kurumsallaşmaya çok önem vermeleri gerekir. Bizim arkadaşlar kurumsallaşmadan kadrolaşmayı anlıyorlar. Listelere bakılırsa kurumsallaşma yerine kadrolaşmaya gidiyorlar.

STK'lar, ancak hürriyet ve meşveret esaslarıyla mükemmelliğe gidebilir. Sivil toplumlar içselleştiremediği sürece demokrasi olamaz. Hem kendimiz, hem de bize benzemeyenler için demokrasi istemeliyiz.

Sendikamızı mükemmelliğe götürmek için çalışmalarımız bundan sonrada devam edecektir. Bizim için mükemmellik bir yolculuktur son durak değildir. Bu süre zarfında bu görevi bir emanet olarak telaki ettik. Bu emanete halel getirmediğimizi düşünüyorum. Amacımız, Baki kalan bu gök kubbede hoş bir sada bırakmak idi. Tek başına muhalefetim, iddialarım beni bugün bağımsız aday olmaya itti.

Son olarak adaletten kimseye zarar gelmez. Kimin himmeti milleti ise, o kimse tek başıyla küçük bir millettir. Biz, muhabbet fedaîleriyiz; husumete vaktimiz yoktur.

Konuşan toplumun sivil kodlarını demokrasi zemininde beraberce oluşturabilme dileğiyle…