Tüm dünyanın pandemiye odaklandığı 2020 yılı, beklenenin ötesinde bir kuraklığı beraberinde getiriyor. Küresel iklim değişikliği, tüm canlılar için ölümcül sonuçlara sebep olurken, uzmanlar kurak geçen sonbahar ve kış aylarına dikkat çekiyor.
**
Mevsimlerin yağışsız geçmesiyle birlikte içme suyu kaynağı olarak hizmet veren yüzeysel suları, barajlar, göller ve nehirlerdeki su seviyeleri korkutucu derecede düştü. İstanbul gibi yoğun nüfusun yaşadığı şehirlerimizde kontrollü su kesintilerinden bahsediliyor.
**
Yapılan araştırma verilerine göre, dünya nüfusu arttıkça tatlı su kaynaklarına yönelik talep de artıyor ve her 20 yılda bir bu talep 2 misline çıkıyor. 1950 yılında su kıtlığı çeken ülke sayısı 12 ve bu ülkelerde yaşayan nüfus yoğunluğu 20 milyon iken, 1990 yılında ülke sayısı 26'ya ve toplam nüfus 300 milyona çıktı.
**
2012 yılında ise su kıtlığı çeken ülke sayısı 43'e ve bu ülkelerde yaşayan toplam nüfus 700 milyona dayandı. Uzmanların 2050 yılı için yaptığı araştırmalara göre kıtlık çekecek ülke sayısının 65 ve bu kıtlıktan etkilenecek toplam nüfus sayısının 7 milyar olacağını öngörülüyor.
**
"Bu tehlike karşısında neler yapabiliriz?" konusunu tartışmak için geç kaldığımızı düşünsem de, "Zararın neresinden dönersek" diye ümitvar olmayı seçmemiz gerektiğine inanıyorum. Ülkemiz, su kaynakları bakımından zengin bir ülke.
**
Ancak tüm bu zenginliğe rağmen susuzluk bizleri de tehdit ediyor. Son yıllarda "Tarımda vahşi sulama" sorunu ile ilgili ciddi mesafeler kat edildi. Sulama sistemlerinin devlet tarafından teşvik edilmesiyle birlikte çiftçilerimiz suyu dengesiz kullanmayı bıraktı.
**
Ancak bireysel anlamda sınıfta kaldık. Bu noktada öncelikle her birey, özellikle okul çağındaki çocuklarımız olmak üzere kuraklık ve su israfı konusunda bilgilendirilmeli. Evlerde bulaşık, banyo bahçe sulama, çamaşır yıkama, abdest alma vs... gibi durumlarda suyu mümkün olduğunca az kullanmanın önemi iyice anlatılmalı.
**
Nasıl ki pandemi döneminde maske takmayan, sosyal mesafeye dikkat etmeyen vatandaş ve işletmelere ceza kesiliyorsa, su israfına sebep olanlara da aynı şekilde yaklaşılmalı. Eskiyen su şebekelerindeki her türlü arıza ve eksiklik giderilmeli.
**
Bunun yanında tarımsal üretimde aşırı su isteyen ürünlerden ziyade alternatif ürünlere yoğunlaşmalı. Diğer yandan küresel ısınmanın etkilerinden sakınmak için büyük ağaçlandırma kampanyaları düzenlenmeli ve vatandaş bu kampanyalara dâhil edilmeli. Örneğin "Doğan her çocuk için bir fidan" kampanyaları tüm şehirlerde tüm belediyeler tarafından zorunlu olarak hayata geçirilmeli.
**
Sahip olduğumuz kaynakları ve Allah'ın bizlerin kullanımına sunduğu bu nimetleri koruyup kollamak hem insani hem de imani olarak bizlerin üzerinde büyük bir sorumluluktur. Bizler sadece bugünü ya da sadece kendimizi düşünerek yaşayan bencil varlıklar olmamalıyız.
**
Bizlerden sonra gelecek olan nesiller için, evlatlarımız için üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeliyiz. Peygamber Efendimizin şu 2 hadisini aklımızdan çıkarmamalıyız: "Kıyametin kopacağını görsen de elindeki fidanı dik", "Abdest alırken akarsuyun yanında olsan da suyu israf etme"
**
Selam ve dua ile kalın sağlıcakla…
|