Bu soruyu önce kendimize sonra Kerkük hakkında yazılanları okuyarak cevaplamak lazım. Öyle slogan vari, afaki sözlerle, sanal alemde, sosyal medyaya yazılanlara aldanarak galeyana gelinmemeli. Elbette bir şehirde en küçük bir azınlık da olsa onun hakkı olan toplumsal yaşamın gereklerinden faydalanılması, idare sisteminde olması, eğitim hakkından yararlanması, seçme ve seçilme hakkını elde etmesi şarttır. Bu Irak'ın otonom bölgesinde var mı var. Her farklı dine mensup olanlardan ve farklı milliyetlerden milletvekilleri seçilmiş mi evet. Bunlar yemin ederken kendi kitap ve inançları doğrultusunda yemin etmişler midir, buna şüphe yok... Eşitlik ilkelerine riayet etmeleri sevindirici midir, elbette sevindirici. Eğitimi kendi dilleri ile görmeleri ve kurdukları "Türkmen" ismi altında ki partilerde seçilip parlamentoya girdikleri de bir gerçek Okuduğum kadarıyla kuzey Irak dediğimiz ve şimdi otonom bir şekilde idare edilen ve bağımsızlık konusunda referanduma gitmek isteyen, bu sebeple Kerkük'ü kendi sınırlarına dahil etmek isteyen Kürdistan Başkanı Mesut Berzan'i son günlerde ülkemizde fazlasıyla anılmaya başlandı. Türkiye'nin ay-yıldızlı bayrağı yanına hem Irak, hem de Kürdistan bayrağını bulundurulması ile bir kriz yaratıldı. Doğu ve güneydoğuda Berzani'nin ailesinin Kürtler üzerinde büyük etkisi olduğu gerçeği bilindiği gibi, inkâr da edilemez. Berzani'nin Türkiye gelmesi konusunda "evet" oyları üzerinde etkin olması için geldiği söylenildi. Kapalı kapılar ardında söylenenler bizce meçhul. Kerkük konusuna gelince; Kerkük'ün durumu tehlikeye düştüğü zaman şehrin güvenliği peşmergelere bırakılmıştı. Ayrıca Kerkük'le Bağdat arasında ilişkilerin zayıflaması, Kürtlerin siyasi olarak güçlenmesi, bölgede söz sahibi olması işte Kürtlerin bayrak dikmelerine neden geçmişin bu güne dayatmasıdır. Kendisi Kerküklü olan İrfan Kerküklü "Türkmen Millet Partisi Başkanı" olan bu zatın söyledikleri birlik ve beraberlik içinde yaşamalarını anlamlı buluyorum.
"2014 yılında DEAŞ'ın Musul'da yaptıkları ortada. O zaman Musul'da Irak ordusu vardı. Irak ordusu üniformalarını, silahlarını atıp Bağdat'a gittiler. Kerkük savunmasız bir şekilde ortada kaldı. Burada peşmerge Kürdistan Bayrağı altında insanların hayatlarını kurtardılar. Bayrak önerisini kardeşlik için kabul ettik" derken sözlerine devamla "yıllar var ki Kürtler, Hıristiyanlar, Araplar, Türkmenler bir arada yaşamaktadırlar" demesi yaşanan olayları tasvip etmediği anlaşılmaktadır. Sadece Kerkük'ü etnik bir yapıya mal etmek doğru değildir. Çünkü orada yaşayan diğer etniksel yapıları tanımamaktır. Karşılıklı anlayış dururken rediyeye sarılmak tüm halklara zarar verir. Bence birlik ve beraberlik adına oradaki halklar karar vermelidirler. Bir konuyu daha gündeme getirelim. Bazı doğruları ya görmüyor ya da görmek istemiyoruz. Ortadoğu'da ki tüm şehirlerde farklı milliyetler ve farklı dinlere mensup insanlar bir arada yaşamaktadırlar. Mezhepsel çatışmanın sürdüğü, şiddetin şekil bulduğu yer yıllardır kangrene dönüşmüş olan Filistin'dir. Dolaysıyla yıllardır iç içe yaşamış olan milliyetleri farklı olsa da dinleri aynı olan, örf adet, gelenekleri ve hatta türkülerinin makamları aynı olan Kürtler ve Türkler arasında bir nifak çıkarmak için uğraşılmamalı. DEAŞ'la olan savaşta kaç Türkmen onlara karşı savaşırken hayatını kaybetti. Onun için olaylara tek taraflı bakılmamalı. Şimdi Kerkük ilinin nüfus durumuna bakalım. Yaptığım araştırmada Kerkük'teki Türkmen Cephesi'nden Suphi Saber Kerkük'te nüfusumuz dört yüz, tüm Irak'ta dört milyon olduğu söylemekte... Irak Türkmenleri sitesinden edindiğim bilgi; 2013 yılında yapılan nüfus sayımında 3.000.000 nüfusuyla Irak'ın %8.64 oluşturmaktadırlar. Dolayısıyla Kerkük'e üç yüz bin civarında bir nüfus yaşadığı gerçeğini ret edemeyiz. Hal böyle olunca Kerkük bir Türkmen şehri değil, Türkmenlerle birlikte Kürtlerin, Arapların, Hıristiyan Asurilerin halkların toplandığı değişik uluslardan, ırklardan oluşan kozmopolit bir şehirdir. Hiç kimse kendine mal etmemeli. Birlik ve beraberlik içinde yaşamanın erdemini yakalamak en doğrusudur. |