|
|||
![]() |
KEDİLER VE İNSANLAR | ||
Misbah HİCRİ | |||
misbahhicri@hotmail.com | |||
Bir çok evin sevimlisi, kimi zaman çocuklar tarafından eziyetlere maruz kalsa da kendini koruduğu gibi insanlar tarafından son zamanlarda kedi ve köpek korumak bir sevgiden ziyade bir moda oldu. Beslenmek, sahiplenmek… Keşke bu hayvanlara verilen değer kadar insanlara da aynı değer verilseydi. Sokaklarda açlıktan, kimsesizlikten, yoksulluktan ölen insanları gördükçe ister istemez yazmak zorunda kalıyor insan. Etimolojik olarak açıklamak gerekirse "kedi" Kürtçede "evcil" demektir. Bir hayvanın evcil olduğunu "kedi" kelimesi ile ifade edilir. Dolaysıyla bu kelime "pisik" dediklerimize yakıştırılmış. Bu kelime nerede ise kullanmayan yok. "Pisi" kedinin çıkardığı sesten dolayı isim olmuş ve kedi çağrıldığında "pisi pisi" diye çağrılır. Kovmak için sözümüz hazır, "pist pist" deyip kızar, kediyi uzaklaştırırız. "Pisi pisi" öyle çok kullanıldığı için aramızda "kedi" ismi unutulmuş "pisik" diye isimlendirmekteyiz. Hikâyeler de atasözlerin de kedinin önemli bir yeri olmasına rağmen zaman ayırıp kedi için yazı yazmak yerine, fotoğraf çekip internet ortamında sevimliliklerini anlatmak yetiyor, herhalde…Kediler her evin davetsiz misafirleri olduğu kadar, çoğu evin bir ferdi gibidir. Apartmanlar yükseldikçe kedilerde sokaklara mahkum oldular. Avlulu, bahçeli evlerde özellikle kedilerin halen beslendiğine tanık olmaktayız. Beslenmesinin en önemli nedenleri farelere karşı olan düşmanlıklarıdır. Kedilerin evlere verdiği zarardan olacak ki bir torbaya koyup tabiri yerinde ise yedi mahalleye öteye götürülür. Kedi döner, dolaşır yine eski yerine geldiğinde hayret etmemek mümkün değil. "Kedi gibi yedi canlı" sözü kedilerin en dikkat çekici yanıdır. Ne kadar yükseklerden düşmelerde hafif sıyrıklarla atlatırlar. Hatta düşüp hiç zarar görmeyenler olduğu için söylenir. Kediler düştüğünde öyle kolay ölmediklerinden "yedicanlı" yakıştırması yapılır. "Kedi gibi dört ayak üstüne düşmek" deyimi de bir işten kolay sıyrılmak, bir beladan kurtulanlar için söylenir. İnsan olarak bir çok şeye imreniriz. Buna hemen "kedi ciğere bakar gibi bakmak" yakıştırması yapılır. "Kedi olalı bir fare tuttu" sözü de beklentilere cevap vermeyenlerin, kendinden bekleneni yerine getirdiğinde bu söylem sözdeki yerini alır. Bizim tel dolabımız olduğu yıllarda, bir kedi dadanmıştı. Dolabı ustalıkla açar eti alır giderdi. Eğer gözlerimizle görmesek bunun bir insanın yaptığını sanırdık. Babam hep "o kısmetini yedi, parası mı var ki gitsin alsın" deyip yine bulgur pilavına razı olurduk. Haylazın biri evinde güvercin beslemektedir. Kedinin biri de musallat olmuş, onun güvercinlerini fırsatını buldukça yermiş. Bu kediyi kıstıran genç, bezden bir top yapıp benzinlemiş. Sonra kedinin kuyruğuna bağlayıp ateşlemiş. Kediyi bıraktığında kedi can havlıyla çarpılmadık yer bırakmamıştı. Kedi evlerin üstünden mahallenin meydanına fırlamıştı. Kuyruğunda ateş topuyla koşan bir kediyi görmek elbette şaşırtıcıydı. Neyse ki bir yangına sebebiyet vermeden ateş kuyruğundan düşmüş. Yoksa bir felaketin başlangıcıymış. Bir zamanlar hayvanlara olan düşmanlık şimdi yerini dostluklara, korumalara neden olmaktadır. Elbette hayvanların dili yok. Onların yaşaması ve mağdur olmaması için sahiplenilmesi, ayrıca yardıma muhtaç insanların beklentilerine de cevap verilmesi insanlığın gereğidir. Kedi hayatımızda öyle yer edinmiş ki ata sözleri, deyimler yetmez birde bilmecelere girmiş. "Gelişi aslan gibi, duruşu sultan gibi" elbette bileceksiniz. Kediler sevilmek için sürtünürler. Sırtları okşanınca keyifle mırıldanırlar. Aç olduklarında miyavlarlar. Kedilerin Mart ayında damlarda gezdiğini bilirsiniz. Kedilerin "kırnavı" çiftleşme zamanıdır. Onun için bazılarına yakıştırma yapılır. "Mart kedisi gibi hep damlarda" diyenlerin bu sözü bazen hakaret, bazen de evlenme çağının geldiğinin ifadesidir. Kediler için anlatılan bir çok fıkra vardır. Bu yazdığım kısadan hikayeyi de bilmeyenler için yazıyorum. İki arkadaş asalet ve terbiye konusunda tartışmaya başlamışlar. Biri "asalet önemlidir," diğeri de "terbiye önemlidir" diye iddia ediyormuş. Terbiye önemlidir diyen; "Kedimi öyle bir terbiye ettim ki; Misafire çay servisi bile yapıyor gel eve gidip bakalım" demiş. Eve gitmişler biraz sonra kedi; "Elinde çay tepsisi ile sükse yapa yapa odadan içeriye girmiş. Asalet önemli diyen yanında gizlice getirdiği fareyi salmış odaya. Kedi fareyi gördüğü an; "Çay tepsisini fırlatmış düşmüş farenin peşine…" Her canlının bir zaafı vardır. İnsanların zaafları da; Para, mevki, makam, kadın, şöhret, koltuk vesaire. |
|||
Etiketler: KEDİLER, İNSANLAR |
|