Soylu, Nevşehir'de bir otelde düzenlenen "1. Uluslararası Evlat Nöbeti Aileleri Kongresi"nde, 1223 gündür evlat nöbetini gerçekleştiren Diyarbakır Anneleriyle ilgili bu meseleyi aylardır masaya yatıran, duymayan kulaklara duyurmaya, görmeyen gözlere göstermeye, kalpleri mühürlü olanlara onların kalplerini hissettirmeye çalışanlara teşekkür etti.

Tarihin kendilerine çok şey öğrettiğini ve öğretmeye de devam edeceğini vurgulayan Soylu, bunu hep beraber gördüklerini ve yaşadıklarını söyledi.

Çok zor bir dönemden ve zor bir boğazdan geçtiklerine dikkati çeken Soylu, şöyle konuştu:

"Geçen gün Şırnak'ın terörle maruf olan, çok sıkıntılı olarak yıllarca ülkemize meydan okuyan bir vadisindeydim. Cudi Dağı'nın Düşümiye Vadisi'nde. Hayatımda gördüğüm en ürkütücü yerlerden bir tanesiydi. Terör örgütünün, kahraman evlatlarımız tarafından temizlendiği en son yer olarak nitelendirebilirim. Elimizi attığımız zaman hemen yerin üstünden 6 bin 500 - 7 bin kalori kömürün çok rahatlıkla alınabileceği bir yerdeydim. Bazen 1000-1500 metrelik diyarlar vadiyi girintili ve çıkıntılı bir hale getirmiş, yüzlerce mağara, herkesin istediği gibi saklanabileceği bir alan tesis etmiş. Tam da Türkiye'yi o düşünmeyen vadisi gibi bir koridora sokmak istediler yıllardır. Her birimize dokundular. Dokunulmadık tarafımız kalmadı. 'Ben inançlıyım.' diyen, 'Ben dindarım.' diyen insanlara dokundular. Geleneğini, göreneğini, kimliğini, annesinin ve babasının öğretisini yaşamaya ve geleceğe aktarmaya çalışan, masumiyetiyle ayakta durmaya çalışan bu milletin her bir birimine dokundular. Pergeli Anadolu coğrafyasının sabit ayağının ortasına koyup etrafımızdaki coğrafyayı, Anadolu'nun özünü çekip istedikleri gibi diğer ayağıyla 360 derecelik bir eksen çizip istedikleri gibi o coğrafyaları teslim alabilmek için bel kemiğimizi almak istediler."

Soylu, yıllardır bu operasyonu laik-dindar, Türk-Kürt, Sünni-Alevi, köylü-şehirli üzerinden taşımaya çalışan, bunların üzerinden teslim almaya çalışan bir anlayışla karşı karşıya olduklarını anlattı.

"Diyarbakır'ın merkezinde Orta Doğu'nun en büyük lojistik merkezi kuruluyor"

Bingöl'de Sütaş fabrikası kurulduğuna ve bunun bugünkü maliyetle 5 milyar liralık bir yatırım olduğuna dikkati çeken Soylu, bunun ilk etapta ekonomik olarak 10 bin kişiye dokunduğunu dile getirdi. Bunun aynın zamanda o coğrafyadaki yüz binlerce aileyle ticari olarak ilişki içerisinde olduğunu anlatan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Şimdi Bingöl'de yaklaşık 600 milyon dolarlık Erdemir tarafından bir demir işleme tesisi kuruluyor. Bingöl Genç'te daha önce kafamızı sokmakta zorlandığımız alanda 100 milyon ton demir cevheri işlenecek. Sadece bir perde fabrikası 2 bin kişi çalıştırmak için inşaatının kabasını bitirmiş, bütün iç hazırlıklarını yapmış ve oranın ekonomisine katkı koyabilmek için gün sayıyor. Tam 450 bin metrekare Diyarbakır'ın merkezinde Orta Doğu'nun en büyük lojistik merkezi kuruluyor. Gabar'da kalitesi çok yüksek olan ve Şırnak'a bir petrol şehri haline getirmiş bulunan petrol bulunduktan sonra vızır vızır arabalar gidip gelmeye başladıktan sonra Şırnaklı hemşehrilerimizin yüzü güldükten sonra bambaşka bir tabloyla karşı karşıyayız. Daha bu başlangıç. İkinci alandaki arama çalışmaları inşallah mart ayı sonunda bize başka bir müjdeyi verecek diye ümit ediyoruz ve bekliyoruz."

"Dinsiz bir örgüttür, amacı tektir"

Geçen ay Diyarbakır'da, Lice ve Dicle ilçelerinde dolaşırken, vatandaşların tekstil fabrikası isteği ile karşılaştığını anlatan Soylu, talebin kendilerini bu konuda başka bir şeye teşvik ettiğini ve 3-4 ay içerisinde bunu sağlayabilecek bir anlayışı hep beraber ortaya koyacaklarını belirtti.

Terörün bu ülkeye çok bedel ödettiğini aktaran Soylu, terörü sadece Doğu ve Güneydoğu'nun geri kalması olarak tahlil ve tasvir etmeleri halinde bir yanılgıyla karşı karşıya kalacaklarını ifade etti.

Hakkari'de 2016, 2017, 2018 ve 2019 yılında tıp fakültesi kazanan çocuk sayısının sıfır, 2020'de 4, 2021'de 19 ve 2022'de 26 olduğunu vurgulayan Soylu, şunları kaydetti:

"Terör sadece bizi birbirimize düşüren bir anlayış ortaya koymadı. İnsan kaynağımızı elimizden çekip aldı. Ümidimizi, geleceğimizi elimizden çekip aldı. Size üç tane terör örgütü söyleyeceğim. Bunlardan bir tanesi PKK. Dinsiz bir örgüttür, amacı tektir. Diğerlerinin hepsini bir tarafa bırakın. Bu ülkenin inanç değerleri ve bu ülkenin birliği üzerine tahribat oluşturmaktır. Bunda geçtiğimiz dönem içerisinde kısmen başarılı olmuştur. Bizim en büyük birlik senedimiz olan dini mubin İslam'ı bölgeden, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan tasfiye etmektir. Temel meselelerinden bir tanesi. Bunun akıl sahibi, Amerika'dır. Bunun akıl sahibi Batı'dır ve Avrupa'dır. İki, FETÖ terör örgütü. Derdi İslam'ı başkalaştırmaktır, farklılaştırmaktır. Başka dinlere evirmeye çalışmaktır ama farkında değildir ki dinin sahibi Allah'tır. Üç, DEAŞ terör örgütü. O da bütün dünyaya İslamiyeti, Müslümanlığı tam da bizim karşımızda olanların isteyebileceği bütün malzemeleri verebilmek, meseleyi odağından tamamen ayırıp nefretleştirmek, düşmanlaştırmak ve dini mubin İslam'ı başkalaştırmak için kurulmuş bir organizasyonun kendisidir. Bugün FETÖ'nün barındığı yer Amerika'dır. DEAŞ'ın reşit ettiği El Kaide'yi dünyanın başına bela eden de Amerika'dır. Bu kadar açık ve nettir. Avrupa, bütün bu meselelerin taşıyıcısıdır. İmal edicisi ve icat edicisi değildir. Böyle bir yeteneği de söz konusu değildir zaten. Meselenin perspektifinden nereye bakmamız lazım geldiğini kendi tecrübelerim, dünyada gördüklerimle size aktarmaya çalışıyorum. Türkiye, bu kaidelerin karşısında milletinin birliği, feraseti tarihinin kendisine vermiş olduğu güç ve anlayışla birlikte ayakta durmaya çalışmaktadır."

"Eğilmedik, ezilmedik, mağlup olmadık"

Soylu, Türkiye'nin 2023'e güçlü şekilde girdiğini, tüm engelleme çalışmalarının başarısız kaldığını belirtti.

Türkiye'nin, Doğu Akdeniz'de tüm dünyaya rağmen enerji arama faaliyetlerini sürdürdüğünü dile getiren Soylu, "Yüzyıl önce bize özgürlüğü ve hürriyetimizi kazandıran ecdadımıza mahcup olmadık. Eğilmedik, ezilmedik, mağlup olmadık. Allah'a hamdolsun ki bugün Ayasofya'nın minaresi gibi başımız dimdik. Çocukluğumuzdan beri bir Karabağ meselesi vardı. Bugün Azerbaycan'ın ortaya koyduğu iradeye destek olarak kalbimize saplanmış bir hançer gibi olan Karabağ meselesi sökülüp atılmıştır." diye konuştu.

ABD ve Avrupa'nın, Türkiye'nin başarılı adımlar atmasını istemediğini, Rusya-Ukrayna Savaşı'nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın üstlendiği rolün önemli olduğunu vurgulayan Soylu, şunları söyledi:

"Ukrayna-Rusya Savaşı'nda, bu ülkenin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tecrübesiyle, bilgisiyle, tam 20 yıldır dünyayı avucunun içi gibi bilen anlayışıyla ama en önemlisi, belki de bu coğrafyada olması gereken en temel kabiliyet olan emin kişiliği ile beraber dünyanın içerisinde bulunduğu bir krizden dünyayı çekip almıştır. Onların hiçbirisi bizim ayağımıza, Recep Tayyip Erdoğan'ın ayağına gelmezdi. Avrupa ve Amerika'daki asansörlerde bile kullandıkları televizyonlarda bile Türkiye karşıtlığı, Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığı yapanlar bu coğrafyaya bu coğrafyanın insanlarına diz çökmezlerdi. Ama şunu unuttular, herkesin bir hesabı var, bir de Allah'ın hesabı var."

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından bir süre önce Özbekistan'a gönderildiğini, bu ülkedeki çeşitli temaslarının ardından Özbekistan Cumhurbaşkanı tarafından kabul edildiğini anlatan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kalkmadan önce 'Sizin söyleyeceğiniz var mı?' dedi. Dedim ki 'Birincisi bizden öncekilerden çok daha fazla birlik içinde olmalıyız ama bizden sonrakilerden de çok daha fazla birlik içinde olmalıyız. Bizden öncekilerden çok çalışmalıyız, bizden sonrakilerden de çok çalışmalıyız. Diyebilirsiniz ki bizden sonrakini nasıl ölçeceğiz. Biz de çalışmanın asrı saadetini oluşturmalıyız. Bizden öncekilerden de bizden sonrakilerden de çok çalışmalıyız.' Bir daha elimize böyle bir fırsat geçiremeyiz. Bir daha Recep Tayyip Erdoğan gibi bir lider bulamayız. Bir daha, Avrupa ile Amerika gibi etrafımızdaki coğrafyada huzursuzluğu oluşturanları böyle güçsüz, vizyonsuz, yönsüz, böyle vicdansız, böyle yönsüz, lidersiz bir şekilde bulamayız. 20'nci yüzyılın altyapısındaki eksiklerini tamamlamış, 21'nci yüzyılında altyapısını tamamlamış Türkiye'yi bir daha yakalayamayız."

Anadolu insanının geçmişte büyük çileler yaşadığını, her gün çok sayıda evladını ay yıldızlı tabutlara sararak terörle mücadeleye devam ettiğini kaydeden Soylu, millete ekonomiden teröre birçok alanda sorun yaşatıldığını anlattı.

Türkiye'nin, gecelik yüzde 8000 faizlere mahkum edildiği günlerin yaşandığını, gazete manşetleriyle liderlerin itibarsızlaştırılma çalışmalarını gördüğünü ifade eden Soylu, şunları kaydetti:

"Bu ülkede Amerika'nın, Avrupa'nın bizim yöneticilerimize, büyüklerimize parmak salladıkları, bizim özgüvenimizi çekip almaya çalıştıkları, emeklilerimizin akşam saat beşten sonra ertesi sabah maaşını alabilmek için banka kuyruklarında bekledikleri, Okmeydanı Hastanesi'nden Samatya Hastanesi'ne kadar kışın bir vaktinde Trakya'dan Anadolu'dan getirdikleri battaniyelerle, acaba doktorun sabahleyin yüzünü görebilir miyim diye bekleştikleri bir Türkiye'den, bizim petrolümüz, madenimiz olsa da gazımız olsa da bize çıkartmazlar diyen Türkiye'den bugün kendi arabamızı yaptığımız, dünyanın en büyük havalimanlarından birini gerçekleştirildiği, 50 milyar dolar turizm geliri yakalayan, 46 milyon turistin geldiği, dünyanın her bir tarafındaki mazluma elini uzatan, etraftaki coğrafyaya ümit veren bir tabloya dönüşüldü. Çocukluğumdan beri siyasetin içindeyim. Bunlar kolay başarılacak işler değildir. Her taraftan saldırmaya çalışırlar. Milletimize inanıyor, ferasetine güveniyoruz. Doğru, bizim istikametimizdir. Yeni başladığımız, gelecek yüzyılda yaşayacak gençlerimize çok büyük bir miras bırakacağımız, ay yıldızlı pasaportumuzun dünyanın en itibarlı pasaportu olacağı, gençlerimizin parmakla gösterileceği günlerin çok uzak olmadığını bir kez daha söylemek istiyorum."

"Kadınların dışında hiçbir güç bu baskıyı sökemezdi"

Diyarbakır Anneleri'nin kolay bir iş başarmadıklarına işaret eden Soylu, o coğrafyadaki iklimde, bir tek kadının bile bir söz söyleyebilme kabiliyetinin elinden alındığı bir baskı iklimini yırtıp atmasının kolay bir iş olmadığını belirtti.

Oradaki aile, gelenek ve görenek, aidiyet bağımlılığını yok etmek için bütün kabiliyetini ortaya koyan terör örgütünün büyük bir baskı oluşturduğunu vurgulayan Soylu, şöyle devam etti:

"Bu baskıyı söküp atabilmek kolay bir iş değildir. Kadınların dışında hiçbir güç bu baskıyı sökemezdi. 9 yaşındaki evladını kendisinden alıp kalaşnikof veren bir anlayış, kötülükle bile tanımlanamayacak kadar aşağılık bir anlayıştır. Bunu destekleyenler, buna destek olanlar da bunu dünyada sahneye çıkarmak isteyenler de o aşağılık anlayışın en güçlü parçalarıdır. Bu kadar açık ve net. Bir çocuğun en büyük gücü annesinin kucağıdır. 50 yaşına gelsek de 60 yaşına gelsek de annemizin kucağına başımızı koyduğumuz an masumiyetimizi tekrar yakalarız. Anne o masumiyeti yaratan bir varlıktır. O anneleri oraya getiren, o HDP binasının önüne getiren o HDP binasının önünde o anneleri, o cesaretiyle beraber var eden anlayış tam da bu masumiyettir."

Soylu, 1200'ün üzerinde dağdan gelenlerle, teslim olanlarla, iknayla gelenlerle yaptıkları çalışmalar çerçevesinde yüzde 35'inin HDP'den gittiğini kendi ifadelerinde ortaya koyduğunu söyledi. Bu kişilerin HDP binasından, festivallerden, partinin örgüt yapısı içerisinden götürüldüklerini anlattıklarına işaret eden Soylu, şunları kaydetti:

"Böyle diyerek aslında HDP'nin bir siyasi parti olmadığını, HDP'nin tamamen PKK terör örgütünün siyasal kolu olduğunu, siyaset meşruiyet alanını istismar ettiğini ortaya koymaktadır. Şimdi HDP'nin, Anayasa Mahkemesi parasına blokaj koyuyor. İfadelerden birinde diyor ki, 'Murat Karayılan'ın belirlemediği hiç kimse HDP'nin genel saymanı olamaz.' Biz bu ülkede vergi vereceğiz. Bu insanlar emek verecek. Burada tarım üretecek. İnsanlar gece sabahlara kadar kamyonları, tırları sürecekler. Bir yerden bir yere taşıyacaklar. Sonra onların verdiği vergilerle birlikte bu ülkenin meşru bir siyasi partisinin muhasibini, genel saymanını Murat Karayılan belirleyecek. Sonra buna niçin siz yasak koydunuz? Yani Kandil'den Türkiye'nin hazinesinden, maliyesinden bir siyasi partiye aktarılan parayı Murat Karayılan belirleyecek, dağıtımını o sağlayacak. Nereye gideceğine, naylon faturalarla o karar verecek. Ardından bunu niçin gerçekleştirdiniz diye gerçekleştirenlere kabahat bulunacak. Şimdi dokuz yaşındaki, on yaşındaki çocukları dağa çıkaracaklar. Yine meşru sistem içerisinde belediyelerden dağlara erzak götürülecek. Mühimmat götürülecek. Silah taşınacak. Kurdukları sözde mahkemelere, kurdukları vergi mahkemelerine, vergi alanlarına insanlar taşınacak ve götürülecek. Sıraya girecek insanlar. Sonra bu siyasi parti olacak. Bugün ülkeye hizmet etmek isteyen siyasi partilerle de eşteş olarak değerlendirilecek."

Bütün siyasi partilere, kendilerinin HDP ile aynı çatı altında tanımlanmasına nasıl müsaade ettiklerini sorduğunu dile getiren Soylu, "Onlarla siyasal iş birliğine girip onlardan medet umup, onlardan gelecek bekleyenler de ayrı bir garabet. Ha, ondan sonra ne yaparsın, ondan sonra kendi belediyene dağdan geleni terörist olarak değil, ot toplayıcı olarak aldığını söylemek zorunda kalırsın. Nerede, televizyonların karşısında. Eğer biz gerçeği öldükten sonra söyleyeceksek böyle bir imkanımız yok zaten, bu memlekete yapacağımız en büyük hizmet çalışmaktır, doğrudur ama bu milletin huzurunda doğruları söylemek zorundayız. Kim, ne derse desin, hangi kalemşörleri ne iftira atarlarsa atsınlar, vallahi ne kadar atarlarsa atsınlar her iftiraları Cenab-ı Allah'ın bize vermiş olduğu hakikaten bu milletle yapmış olduğumuz sözleşmeyi daha çok kuvvetlendirmektedir. Doğru söyleyeceğiz, çalışacağız, gayret göstereceğiz, mücadele edeceğiz." diye konuştu.

"Terör kırmızı çizgimizdir"

Bundan 4 yıl önce bu ülkeden bir tek kız çocuğunun daha dağa çıkmayacağını söylediğini belirten Soylu, bunu annelere cesaret vermek, destek olmak, çocuğuna sahip çıkması için ve onu kendinden koparmak isteyenlere dirensin diye söylediğini anlattı. Galip geldiklerini belirten Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu ülkede 5 bin 558 tane çocuğu annelerinden, babalarından koparıp istismar ederek dağa çıkarıyorlardı. Bugün sayı 57'ye düştü. Bu kadar basit. Oradan gelenlerin sayısı da onun neredeyse üç katı kadar. Devletin anneleriyle, babalarıyla ikna ederek getirdiklerinin sayısı. Biz terör örgütlerinin oluşturduğu o iklimi dağıttık, parçaladık, yaktık, yok ettik. Şimdi çocuklarımız mühendis oluyor, doktor oluyor, öğretmen oluyor, hemşire oluyor ve göreceksiniz kızdıkları için söylüyorum, Bağdat'ın, Şam'ın Erbil'in, Afganistan'ın da huzurunu Anadolu sağlayacak. Etrafımızdaki coğrafyanın huzurunu Anadolu sağlayacak. Daha yeni başladık. Biz Akıncılarız. Bir kısmını yaparız. Yapabildiğimiz kadar, bizden sonra gelenler bayrağı alırlar ve devam ettirirler. Bu ülke bizim ülkemiz. Her bir ferdiyle beraber, siyasal tartışmalar içerisinde olabiliriz, olur. Ülkemize hizmet etmek için söylenen her siyasi sözün emrine amadeyiz. Tasvip ederiz, etmeyiz. Biz tasvip ediliriz, edilmeyiz ama terör kırmızı çizgimizdir. Buna asla müsaade etmeyiz. Annelerin ortaya koymuş olduğu bir iradenin sonuna kadar arkasındayız. Onların neler çektiklerini, ne sıkıntılarla karşı karşıya kaldıklarını, arada derede nasıl eziyet çektiklerini, kendilerini nasıl anlatamadıklarını, ürkütüldüklerini, korkutulduklarını elbette ki biliyoruz."

Uyuşturucu bağımlılarının anneleriyle de temas halinde olduğunu belirten Soylu, "En İyi Narkotik Polisi Anne" projesini yürüttüklerini anımsattı.

Projeyi annelerle beraber yürüttüklerini kaydeden Soylu, "Annenin masumiyetine eriştiğiniz an Cenab-ı Allah yolunuzu açık eder, işiniz rast gider. Zorlarınız kolaylaşır. Anne başka bir şeydir. Tarif edilebilecek en yüksek duygudur. Orada HDP binasının önünde o anneler, o babalar ki babalar da anneleri çekmiş, getirmiştir oraya. Ortaya koydukları mücadele bugün belki de meselenin sıcaklığından çok fazla anlaşılmıyor olabilir ama burada size söylemek istiyorum. Yüzyıl sonra yani bir asır sonra o annelerin ortaya koymuş olduğu o mücadele bu ülkede aslında bir bitişi ve bir başlangıcı ifade edecek. Her birine minnettarız." diye konuştu. AA