İLKHA/ Eğitim-Bir-Sen raporunda okulların açılması konusundaki tartışmalara katkıda bulunmayı ve hangi şartlarda açılması gerektiği, okullar açılırken ve okullar açıldıktan sonra hangi hususlara dikkat edilmesi gerektiği, okulların açılmadığı bir senaryoda uzaktan/online eğitimlerin nasıl yürütülmesi gerektiği konusunda öneriler yer aldı.
Salgın döneminde okul kapatmaları, sosyal izolasyon, karantina, sokağa çıkma kısıtlamaları gibi uygulamaların hem eğitim sistemi hem de okul toplumu üzerindeki olumsuz etkilerini politika yapıcıların ve karar alıcıların okulları açma sürecinde tahmin etmesi ve buna hazırlıklı olması gerektiği vurgulanan raporda yer verilen önerilerden bazıları şöyle:
-Okulların açılması için karar verme parametrelerini içeren bir ulusal rehber hazırlanmalıdır. Bu ulusal rehber ulus altı düzeylerdeki karar verme süreçlerini açık olarak tanımlamalıdır. Hijyen ve okul güvenliği rehberine ilaveten, okulların açık kalma/kapatma protokolleri, okulların ilçe ve il millî eğitim müdürlüklerinin, Bakanlığın sorumlulukları ve görevleri açık bir şekilde tanımlanmalıdır.
-Hastalık kontrol altına alındığında okulları açmak temel hedef olmalıdır. Okulları açarken merkeziyetçi bir yaklaşım yerine, vakaların olmadığı yerlerde, belirli kademe ve sınıf düzeylerinde kısmi olarak da okulların açılabileceği dikkate alınmalıdır.
-Öğrencileri, ebeveynleri ve öğretmenleri okulların açılışına hazır hale getirmek için etkili bir iletişim stratejisi geliştirilmelidir. İl, ilçe ve okul yöneticileri de bu iletişim kampanyasında etkin rol almalı, okul toplumu ile daha etkin bir şekilde iletişim kurmalıdır. Bu çerçevede, eğitim sendikaları, belediyeler, muhtarlar ve sivil toplum kuruluşları gibi ilgili tüm paydaşlar okulların açılması sürecindeki hazırlıklar konusunda bilgilendirilmeli ve okulların açılma sürecinde gerekli destek talep edilmelidir. Hastalık durumu ve yayılımı, okul terki, öğrencilerin öğrenme kayıplarının düzeyi, telafi eğitimi ve gösterdikleri ilerlemeler konusunda düzenli olarak veriler toplanmalı, başta öğrenciler ve ebeveynleri olmak üzere bu konularda kamuoyuna bilgi verilmelidir.
-Okulların birincil hedefi, hastalıktan korunma olmalıdır. Fiziksel mesafe, maske ve hijyen konusunda basit ve kolay anlaşılır bilgiler okulun dört bir yanında paylaşılmalıdır. El yıkama, solunum kuralları, koruyucu ekipman kullanımı, faaliyetler için temizlik prosedürleri ve güvenli gıda hazırlama uygulamaları dahil olmak üzere hijyen önlemleri hakkında ayrıntılı protokoller geliştirilmeli ve bunların okullarda etkin bir şekilde uygulanması sağlanmalıdır. Millî Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan temizlik, hijyen ve okul güvenliği rehberlerinde tanımlanan ilkeler okullar tarafından dikkatlice yerine getirilmelidir.
-Okullara temizlik ve hijyen malzemeleri sağlanmalı, bunlar okul girişi ve uygun yerlere konulmalıdır.
-Temizlik personeli sayısı artırılmalıdır. Temizlik ve hijyen malzemeleri konusunda sıkıntı yaşanmaması için Bakanlık okullara gerekli desteği sunmalıdır.
-Kısıtlamalar, çocuklarda ciddi stres, kaygı ve korku oluşturmuştur. Müfredatı normal bir şekilde takip etmek yerine çocukların sağlık ve refahlarını dikkate alarak ilk dersten itibaren çocukların sağlık ve refahlarını sağlayacak ve normalleştirecek etkinlikler ile müfredat zenginleştirilmelidir.
-En önemli husus, finansman meselesidir. Çünkü okulların hijyen kalitesinin artırılması, temizlik ve güvenliğinin sağlanması, sınıf mevcudunu azaltma, yeni sınıfların açılması, ihtiyacı olan öğrencilere destek verilmesi gibi konuların hepsi nihayetinde okullara ayrılan kaynak ile ilişkilidir. Bundan dolayı, okullara temizlik malzemesi ve temizlik personeli ihtiyacı, teknolojik altyapı konusunda okulları desteklemek gibi konularda okullara ek bütçeler sağlanmalıdır
-Öğrencilerin öğrenme düzeyleri belli periyotlarda mutlaka değerlendirilmelidir. Bu, merkezi test/sınavlar ya da öğretmenlerin kendi geliştirdikleri ölçme araçları ile olabilir. Amaç, öğrencilere not vermekten ziyade motivasyonlarını sağlamak ve öğrenme düzeylerini kontrol etmektir. Öğrencilere yönelik ölçme ve değerlendirme çalışmalarına yönelik olarak mutlaka dönüşler yapılmalıdır.
-Öğrenme kaybını azaltmak ve okul kapanmaları sonrasındaki eşitsizliklerin büyümesini engellemek için mutlaka bir telafi eğitimi programı düzenlenmelidir.
-Okullar açıldıktan sonra ilk olarak öğrencilerin bilgi ve beceri düzeyi ölçülmelidir. Öğrencilerin bilgi ve beceri düzeyini ölçmek için bakanlık sınıf ve ders düzeyinde hazırlayacağı test ve ölçeklerle öğretmenlere destek sunabilir. Öğrencilerin öğrenme kaybı düzeyi tespit edildikten sonra, öğrencilere uygun bir müfredat sunulmalı ve eksiklikleri telafi edilmelidir. Özellikle 8 ve 12. sınıf öğrencileri için telafi eğitimlerine özen gösterilmelidir.
-Okullar açıldığında mevcut müfredat takip edilmemelidir. Öğrencilerin neyi bilip bilmediği, hangi konularda eksik oldukları tespit edilmelidir. Öğrencilerin bir kısmının önemli bir öğrenme kaybı içinde olacağı, aylardır ders, kitap vb. ile ilişkisi olmadığı hesaba katılmalıdır. Öğrencilere yapılacak yeterlilik testleri ile öğretilecek konular belirlenmelidir.
-Ölçme ve değerlendirme çalışmalarının temel amacı, öğrencilere karne notu vermekten ziyade eksiklikleri tespit ve tamamlamak, öğrencilerin motivasyonlarını sağlamak gibi amaçlar için kullanılmalıdır.
-Öğrencilerin öğrenme kayıplarını, dezavantajlarını ve eşitsizlikleri ortadan kaldıracak en önemli unsur öğretmenlerdir. Salgının çocuklar üzerindeki duygusal ve zihinsel etkilerini azaltma, öğrenme kayıplarının tespiti ve telafisi için öğretmenler en önemli aktörlerdir. Öğretmenlerden sınıf içinde ve dışında öğrenmenin sürekliliğini sağlamak için birden fazla rol ve işlev icra etmeleri beklenmektedir.
-Öğretmenler telafi eğitimi, eğitimin müfredatı, öğrencilerin düzeylerini belirleme konusunda hem bilgilendirici hem de materyal olarak desteklenmelidir. Çocukların öğrenme düzeylerinin tespiti için soru bankaları sunulabilir.