Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Tuzla Tersanesi'nde düzenlenen Test ve Eğitim Gemisi Ufuk'un (A-591) Denize İniş Töreni'nde yaptığı konuşmasına, Kartal'da bir binanın çökmesiyle enkaz altında kalarak ebediyete uğurlanan vatandaşlara Allah'tan rahmet, enkazdan sağ çıkanlara da şifa dileyerek başladı.

Erdoğan, enkaz çalışmalarında ellerinden gelen gayreti ortaya koyan tüm bakanlara, kurumların temsilcilerine, özellikle orada görev yapan operatörlere şükranlarını sunarak, 'Enkazın altında kalan kardeşlerime de sağlık, sıhhatle kavuşmayı Allah'tan niyaz ediyorum.' dedi.

Törene katılarak, ülkenin bu gurur gününe ortak olan, şahitlik eden tüm misafirlere teşekkür eden Erdoğan, Tuzla Tersanesi'nde çalışan Türk gemicilik sanayisinin gelişmesi, ilerlemesi, güçlenmesi için ter dökenlere şükranlarını sundu.

'Türkiye'nin gemicilik alanındaki kalkınma hamlesine öncülük ediyorlar'

Erdoğan, yatırımcıların, şirketlerin ve emekçilerin gayretleriyle Tuzla Tersanesinin günden güne ülkenin iftihar kaynaklarından birine dönüştüğünü dile getirerek, şunları kaydetti:

'Buradaki kardeşlerimiz, kışın soğuğuna, yazın sıcağına, denizin rüzgarına aldırmadan, gece-gündüz çalışarak, üreterek Türkiye'nin gemicilik alanındaki kalkınma hamlesine de öncülük ediyorlar. Büyük bir gururla ifade etmek isterim ki bugün Türkiye, gemi inşası, tamiri, bakımı ve onarımında Akdeniz'in lider ülkelerinden biridir. Türkiye kendi ihtiyaçları yanında, Norveç, İngiltere, Hollanda, Fransa, Almanya ve İtalya gibi dünyanın pek çok gelişmiş ülkesi için buradaki tersanelerde gemiler inşa ediliyor. Sadece Tuzla bölgesindeki tersanelerde son 16 yılda yaklaşık 2 bin geminin tamiri, onarımı ve yenilenmesi gerçekleşmiştir. Diğer illerimizdeki tersaneler de dahil edildiğinde bu rakamlar katbekat fazladır.'

Bir dönem krizlerle, belirsizliklerle boğuşan tersanelerin, bu seviyelere ulaşmasının Türkiye ekonomisi adına çok önemli olduğunu vurgulayan Erdoğan, 'Müteşebbislerimizin cesaretleri, işçi kardeşlerimizin emekleri, elbette devletimizin de teşvik ve destekleriyle Türk gemicilik sanayi, üzerindeki ölü toprağını silkeleyerek son 16 senede yeniden şaha kalkmıştır.' dedi.

Erdoğan, Türkiye'nin savunma amaçlı projeler başta olmak üzere, gemi inşa sanayisinde giderek kendinden söz ettiren bir konuma ulaştığını belirterek, 'Bugün Türk tersaneciliği üretim kapasitesiyle, hızıyla, işçiliğiyle, ekonomikliğin yanında kalitesi, yerli yabancı herkesin takdirini topluyor. İnşallah önümüzdeki dönemde el birliği içinde başarı çıtamızı daha da yükseklere taşıyacağız.' diye konuştu.

'Ufuk Korveti, ülkemizi liderliğe taşıma irademizin en somut göstergesidir'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'yi diğer alanlarda olduğu gibi gemi üretimi, tamiri ve renovasyonu alanında da dünyanın lider ülkelerinden biri yapacaklarını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

'Bugün hep beraber denize indiriliş törenini gerçekleştirdiğimiz Türkiye'nin milli test ve eğitim gemisi Ufuk, ülkemizi liderliğe taşıma irademizin en somut göstergesidir. 1,5 yıl önce denize indirdiğimiz Kınalıada Korveti'nin ardından, beşinci gemimiz Ufuk Korveti'ni de denize indirmenin mutluluğunu yaşayacağız. Böylece Milgem Projemizin en kritik halkalarından birini daha hayata geçirmiş oluyoruz. Ben Türkiye Cumhurbaşkanı olarak ülkemize bu gururu yaşatan yüklenici firmalarımıza, mühendislerimize, tersanede çalışan emekçi kardeşlerimin her birine ayrı ayrı şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum.'

Erdoğan, 99,5 metre tam boyu, 14,4 metre azami genişliği, 2 bin 400 ton deplasmanı ve 3,6 metre su çekimiyle Ufuk Korveti'nin alanının liderlerinden olmaya namzet bir gemi olduğunu vurgulayarak, geminin 10 tonluk bir helikopter için gerekli platforma da sahip olduğunu aktardı.

'Türkiye'nin denizlerdeki gören gözü, duyan kulağı olacak'

Ufuk Korveti'nin komuta kontrol, elektronik sistemler ve test eğitim sistem donanımlarının da ASELSAN tarafından sağlanacağını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

'Bunun yanında Ufuk Korveti, milli imkan ve kabiliyetlerle üretilen, ülkemizin ilk istihbarat gemisi olma özelliğini taşıyor. Dünyada pek az ülkenin sahip olduğu bu teknolojiye hamdolsun Ufuk Korveti ile artık Türkiye de kavuşmuş oluyor. Ufuk Korvetimiz, ağır iklim ve deniz şartlarında, uluslararası sular dahil 45 gün boyunca kesintisiz seyir yaparak milli güvenliğimize yönelik tehditleri anında tespit edebilecektir.

Önleyici istihbaratın, özellikle sinyal istihbaratının hayati önem kazandığı günümüz dünyasında Ufuk Korveti'nin çok büyük bir boşluğu dolduracağına inanıyorum. Ufuk Korveti, Türkiye'nin denizlerdeki gören gözü, duyan kulağı olacaktır. Zira ülkemizin bulunduğu zorlu coğrafya, bizim sadece ekonomide, tarımda, ticarette, sanayide değil, aynı zamanda istihbaratta da çok güçlü bir konumda olmamızı şart koşuyor. Suriye kaynaklı tehditlerle, Doğu Akdeniz, Ege ve Karadeniz'de yaşanan gelişmeler sonrasında bu ihtiyaç daha kritik, çok daha acil hale gelmiştir. Her zaman ifade ettiğim gibi sahada varlık göstermeyen, masada kendine yer bulamaz. Hem terörle mücadelede hem de Suriye'den ülkemize yönelen tehditlerin bertaraf edilmesinde bu gerçek, kendini defalarca göstermiştir.'

Erdoğan, 'Son 3 yılda DEAŞ ve PKK başta olmak üzere, vatandaşlarımızın canına kasteden, ülkemizi bölmeye, parçalamaya çalışan tüm terör örgütlerine karşı çok büyük başarılar kazandık.' ifadesini kullandı.

'CHP'nin iddialarının milli kaygılarla hiçbir alakası yoktur'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'CHP Genel Başkanı'nın Sakarya'daki Tank Palet Fabrikamıza dair gündeme getirdiği iddiaların ne milli kaygılarla ne savunma sanayimizle ne de orada çalışan kardeşlerimizle hiçbir ilgisi yoktur. Olmadık iftiralarla, yalan yanlış bilgilerle milletimizin kafasını karıştırmaya çalışanlar en büyük zararı Türk savunma sanayine veriyor.' şeklinde konuştu.

Erdoğan, 'Dünyanın en eli kanlı teröristlerine silah desteği verenler, mesele Türkiye olunca akla hayale gelmedik engeller çıkartıyorlar. DEAŞ'tan PKK'ya El-Kaide'den El Şebab'a kadar Müslümanlar'ın kanını döken bütün terör örgütlerinin elinde batılı ülkeler mahreçli silahlar var. Suriye'nin kuzeyinde etnik temizlik faaliyeti yürüten PYD, YPG'li katillerin elinde müttefiklerimizin roketleri, bombaları, mühimmatları var. Böyle bir tablo karşısında Türkiye'nin eli kolu bağlı bir şekilde beklemesi, milli güvenliğini başka ülkelere havale etmesi mümkün değildir. Tarih, ders almayanlar için tekerrür eder. Biz de devlet olarak hem karşımızdaki bu tablodan hem bölgemizde yaşananlardan hem de tarihimizden ders alarak savunma sanayimizi güçlendirmeye çalışıyoruz.' ifadelerini kullandı.

'Tank Palet Fabrikamızın satılması asla söz konusu değildir'

'Tank Palet Fabrikamızın satılması yani mülkiyetinin devri, asla söz konusu değildir.' diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:

'Fabrika arazisindeki her türlü taşınmazın üretim, bakım ve onarımda kullanılan her türlü teçhizatın mülkiyeti devlete aittir ve öyle kalacaktır. Hatta şu anda bu alımı yapan firma, yüzde 50 Katar, yüzde 50 Türk ortaklı olan bir firmadır. Şu anda buraya yaklaşık 40-50 milyon dolar gibi de bir yatırım yapılmak suretiyle bu fabrika elden geçirilecektir. Yapılan iş, sadece işletme hakkının belli şartlar ve belli süreler dahilinde ki bu 25 senedir, ülkemizin öncü kuruluşlarından birine devredilmesidir.'

'Ülkemizi bölmeye çalışan terör örgütlerine karşı çok büyük başarılar kazandık'

Erdoğan, Türkiye'nin milli güvenliğine yönelik hususlarda başkalarına umut bağladığı her dönemde hüsrana uğradığını söyledi.

Türkiye'nin kendi hedefleri, ihtiyaçları, öncelikleri ve çıkarları doğrultusunda adımları attığı zaman başarılı olduğunu ifade eden Erdoğan, 'Şayet bugün PKK terör örgütü tarihinin en büyük hezimetini yaşıyorsa bunun sebebi terörle mücadelemizin kendi imkanlarımızla yürütülmesidir. Bir diğer önemli sebep de ülkemizin 30 yıllık terörle mücadele yönteminde yaşanan köklü paradigma değişikliğidir.' diye konuştu.

Erdoğan, 2015'ten itibaren tehdidin sınırlar içinde yok edilmesi yaklaşımından, terörü kaynağında yok etme, kesintisiz operasyon stratejisine geçildiğini anlatarak, daha önce operasyonların yılın belli dönemlerinde yapılırken, yeni stratejiyle güvenlik güçlerinin yaz-kış demeden, 365 gün boyunca operasyonlar gerçekleştirerek teröristlere nefes aldırmadığını kaydetti.

Bunun yanında teröristleri takip ve imhada emniyet birimlerine asimetrik güç sağlayan İHA ve SİHA'ların sayısını artırdıklarını dile getiren Erdoğan, sınır güvenliğini tahkim ederek teröristlerin Suriye, Irak ve İran'dan Türkiye'ye sızmalarının önüne geçildiğini vurguladı.

Erdoğan, stratejik bölgelerdeki savunulması zor karakolların yerine en modern teknoloji ve silahlarla donatılan, hemen her türlü terör saldırısına karşı koyabilecek kalekolların inşa edildiğini anlatarak, ayrıca güvenlik koruyucularının sayısının artırılmasından, terörle mücadelede profesyonel birimlere geçişe kadar pek çok kritik adım atıldığını söyledi.

Güvenlik ve istihbarat birimlerini hem insan kaynağı hem de teknolojik altyapı bakımından çok daha güçlü hale getirdiklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

'Böylece son 3 yılda DEAŞ ve PKK başta olmak üzere vatandaşlarımızın canına kasteden, ülkemizi bölmeye, parçalamaya çalışan tüm terör örgütlerine karşı çok büyük başarılar kazandık. Ülkemizin bu günlere gelmesi elbette kolay olmamıştır. Türkiye yakın tarihinde silah, mühimmat ve askeri teçhizat bakımdan dışa bağımlılığın acısını çok çekmiş bir ülkedir. Bilhassa 1974 yılındaki Kıbrıs Barış Harekatı sırasında ülkemize uygulanan ambargolar, baskılar, tehditler ve şantajlar milletimizin hafızasında derin izler bırakmıştır. Bu dönemde Türkiye parasını peşin ödediği uçakları dahi teslim alamamış, 3 sene süresince Amerikan patentli hiçbir silahın, hiçbir yedek parçanın, hiçbir cephanenin ülkemize satışına müsaade edilmemiştir. Her ne kadar daha sonra müttefiklerimiz tarafından ülkemize uygulanan ambargo hafifletilse de Türk savunma sanayisine yönelik kuşatma hiçbir zaman tam anlamıyla kaldırılmamıştır. Türkiye'nin milli menfaatleri ve ülke güvenliğini güçlendirmeye yönelik her hamlesi farklı bahaneler üretilerek sabote edilmeye çalışılmıştır.'

'Savunma sanayimizi güçlendirmeye çalışıyoruz'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugün bile müttefiklerle yaşanılan en küçük anlaşmazlıklarda silah alım anlaşmalarının gündeme taşındığını ifade ederek, şöyle konuştu:

'Bölgemizdeki despotları silah ve mühimmata boğanlar konu ülkemiz olunca kırk dereden su götürüyorlar. Dünyanın en eli kanlı teröristlerine silah desteği verenler mesele Türkiye olunca akla hayale gelmedik engeller çıkartıyorlar. DEAŞ'tan PKK'ya, El-Kaide'den El-Şabab'a kadar Müslümanların kanını döken bütün terör örgütlerinin elinde batılı ülkeler mahreçli silahlar var. Suriye'nin kuzeyinde etnik temizlik faaliyeti yürüten PYD, YPG'li katillerin elinde müttefiklerimizin roketleri, bombaları, mühimmatları var. Böyle bir tablo karşısında Türkiye'nin eli kolu bağlı bir şekilde beklemesi, milli güvenliğini başka ülkelere havale etmesi mümkün değildir. Tarih, ders almayanlar için tekerrür eder. Biz de devlet olarak hem karşımızdaki bu tablodan hem bölgemizde yaşananlardan hem de tarihimizden ders alarak savunma sanayimizi güçlendirmeye çalışıyoruz.'

'Özel sektöre çok güçlü destek veriyoruz'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bunun için devletin resmi kurumları yanında özel sektör kuruluşlarına da çok güçlü destek verildiğini, dünyanın sadece teknoloji, hizmetler, ulaşım ve üretimde değil aynı zamanda savunma sanayisinde de kamu özel ortaklığına doğru yol aldığını dile getirdi.

Askeri teknolojisi gelişen ülkelere bakıldığında devletin yanında özel sektör firmalarının da çok büyük rol oynadığına şahit olunduğunu belirten Erdoğan, Türkiye'nin de kullandığı helikopter, füze, radar sistemleri, telsiz ve uydu teknolojisi gibi birçok teçhizatın üreticisinin özel sektör olduğunu anlattı.

Erdoğan, hatta çoğu zaman özel sektör firmalarının bu alanlarda resmi kurumlara öncülük ettiğini vurgulayarak, 'Çünkü asıl büyük başarı kamunun imkanlarıyla özel sektörün tecrübe ve dinamizmi birleşince yakalanıyor. Hal böyleyken Türkiye'nin savunma sanayi konusunda miadını çoktan doldurmuş eski sistemde ısrar etmesinin makul hiçbir izahı olamaz.' dedi.

'Tank Palet Fabrikası'nın satılması söz konusu değildir'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, eski çalışma yöntemlerine takılıp kalmanın ülkeye fayda değil, bilakis telafisi zor zararlar vereceğini anlatarak, şöyle devam etti:

'Burada CHP Genel Başkanı'nın Sakarya'daki Tank Palet Fabrikamıza dair gündeme getirdiği iddiaların ne milli kaygılarla ne savunma sanayimizle ne de orada çalışan kardeşlerimizin hassasiyetleriyle hiçbir ilgisi yoktur. CHP Genel Başkanı yaptığımız onca açıklamaya rağmen inatla ve ısrarla halen bu fabrikanın yabancılara satıldığı yalanını söylüyor. Karasu'daki konuşmamda da söylediğim gibi Tank Palet Fabrikamızın satılması yani mülkiyetinin devri, asla söz konusu değildir. Fabrika arazisindeki her türlü taşınmazın üretim, bakım ve onarımda kullanılan her türlü teçhizatın mülkiyeti devlete aittir ve öyle kalacaktır. Hatta şu anda bu alımı yapan firma, yüzde 50 Katar, yüzde 50 Türk ortaklı olan bir firmadır. Şu anda buraya yaklaşık 40-50 milyon dolar gibi de bir yatırım yapılmak suretiyle bu fabrika elden geçirilecektir. Yapılan iş, sadece işletme hakkının belli şartlar ve belli süreler dahilinde ki bu 25 senedir, ülkemizin öncü kuruluşlarından birine devredilmesidir.'

İşletmeyi devralan firmanın yeni yatırımlarla fabrikayı çok daha güçlü ve verimli hale getireceğini vurgulayan Erdoğan, fabrikada çalışanların özlük haklarında da hiçbir gerileme yaşanmayacağını söyledi.

Erdoğan, olmadık iftiralarla, yalan yanlış bilgilerle milletin kafasını karıştırmaya çalışanların en büyük zararı Türk savunma sanayisine verdiğine işaret ederek, şunları kaydetti:

'Bunlar akla ve vicdana sığmayan iddialarıyla birçok başarılı projeyi hayata geçiren kamu-özel sektör iş birliğini de dinamitlemeyi hedefliyor. Burada şu gerçeğin altını çok net bir şekilde çizmek istiyorum. Savunma sanayisinde özel sektör düşmanlığı yapmak 'Türkiye insansız hava aracı üretmesin, silahlı insansız hava aracı üretmesin, işte bugün burada olduğu gibi korvetler, istihbarat gemileri üretmesin' demektir. Bir dönem merhum Nuri Demirağ, Vecihi Hürkuş, Nuri Killigil gibi vatan, millet sevdalılarına Türkiye'yi dar edenlerin şimdi de bize saldırmaları, başarılı özel sektör firmalarımızı hedef almaları asla tesadüf değildir. Bunların yegane amacı Türkiye'yi ekonomide IMF'ye, diplomaside batıya, savunma sanayisinde de belli başlı devletlere mahkum etmektir. Bu anlayış sahipleri bizim gözümüzde Türkiye'yi içeriden çökertmeye çalışan truva atlarıdır. Biz şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da terör örgütüne taşeronluk yapanların değil milletimizin ne dediğine bakacağız. Biz devletimizin beka mücadelesini baltalamaya çalışanların değil yüreği bu ülke için çarpanların hassasiyetini dikkate alacağız. Biz FETÖ'cü alçaklara alkış tutanlara değil, 15 Temmuz gecesi göğsünü tanklara siper edenlere kulak kabartacağız. Türkiye içindeki bu gafillere rağmen savunma sanayisinde başarı hikayesi yazmaya devam edecektir. Ülkemiz bunlara rağmen 2023 hedefleri, 2053 ve 2071 vizyonları doğrultusunda kutlu yolculuğunu sürdürmeye kararlıdır.' AA