Gün geçmiyor ki Urfa'mızda toplumsal ilişkilerde aksayan, patlayan bir mevzu olmasın. Her geçen gün insanımız kendine, çevresine, zarar veriyor öte yandan şehrin imajı, itibarı da ha bire zedeleniyor. Malumdur ki Urfa tarihte felsefe ve kültür açısından çok önemli bir merkezdi yıllar sonra memleketin cahil cuhela şehri diye anılıyor olması rahatsız edici. Şehrin münevverleri ve kamu yetkililerinin bu konu üzerine ciddi bir şekilde kafa yorması lazım. Esasında sosyolog ve tarihçilerimizi dinlediğimizde sorunun kaynağı gayet açıktır. Dünyada ve Türkiye'de yaşanan gelişmelere bağlı olarak Urfa da bir değişim yaşamakta ve bu değişim sürecinde değişimin sağlıklı ve dengeli gerçekleşmesi sağlanamadığından toplumun kurumlarında, değerlerinde ve ilişki biçimlerinde kırılmalar, çatlaklar, çıkmazlar görülmektedir. İşte bu kırılmalar; tefecilik, kan davası, namus cinayetleri, gecekondulaşma, okutulamayan çocuklar, işsizler ordusu, açgözlü gayrimenkul tacirleri, temizlik, adabı muaşeret gibi birçok alanda tezahür etmektedir. Göçle gelen yoksul kırsal kitlesi karşısında hazırlıksız yakalanan ve çoğu zamanda duyarsız davranan yetkililer, gecekondulaşma ve onun getirdiği işsizlik, suç, ahlaki yozlaşma ve değer aşınmasına çanak tuttular. Zenginleşerek kırsaldan göçenler ise sosyal ve kültürel hayata uyumları sağlan/a/madığından kent hayatından yoksun, aç gözlü ticari ahlakın pekişmesine katkı sağladılar. Geleneksel hayattan modernliğe doğru değişen bu süreçte ihmal ettiğimiz güncelleyemediğimiz bazı kurum ve pratiklerimizin eksikliği söz konusu bunalımın derinleşmesini sağlamaktadır. Bu yazı kapsamında bahsedilen geleneksel kurumlardan biri olan Arfe/Ariflik üzerinde durmak istiyorum. Arfe veya Ariflik aşiret ve kabileler içinde veya arasında yaşanan problem ve anlaşmazlıkları çözen aracı bir kurumdur. Bu mekanizmanın başında topluluk içinde ilmine, ferasetine, tecrübe ve zekasına güvenilen bilge kişi/ler bulunur. Alış veriş, arazi anlaşmazlığı, kız alıp verme, çatışma ve kavga gibi birçok sorundan aile içinde yaşanan sorunlara kadar meseleler Arif denen kişiye götürülür ve her iki tarafın da asgari memnun olacağı vasat kararlara varılır. Ariflik, tarihte bölgemizde uygulanan bir mekanizmadır. Günümüzde de bu kurumun değişik biçimlerdeki şekillerine rastlanmaktadır. Ancak örfi hukukun dışlanıp hor görülmesi sonucu bu tür kurumlar zamanla yok olup gitmekte, Arif diye bilinen zatların da itibarı her geçen gün azalmaktadır. Tabi böyle bir kurumun kötü niyetli işlerce kullanımı da geçmişte vaki olmuştur. Biz iyi örneklerini ve faydalı olanı tercih edelim. Günümüze ve başta bahsettiğimiz sorunlara dönersek Ariflik kurumunun yokluğundan kaynaklanan boşluğu daha net görebiliriz. Günümüzde her ne kadar mahkemeler hakimler olsa da geciken adalet ve bazı yerde vicdanları rahatlatmayan kararlar yüzünden hukuk eksik işlemekte, kabul görmemektedir. Örneğin kan davalarının devamını sağlayan bir unsur da mahkemeden beklenen cezanın sadır olmamasıdır. Halkımızın genelde devlete ve kurumlarına karşı güvensiz bakış açısını da eklediğimizde ariflik gibi kurumların ne denli hayati önem taşıdığını görmüş oluruz. Nitekim geçenlerde kabul edilen ombudsmanlık yasası da devlet ile toplum arasında bir tür ariflik kurumu ihdas edildi. Urfa olarak sorunumuz, geleneksel olan Ariflik kurumunu güncel şartlara yeniden uyarlayamamamızdır. Tek tük de olsa benzer işlevlere sahip hatırlı insanlar toplumda olsa da Urfa'ya lazım olan; bizi birçok ayıptan, şiddet ve cehaletten kurtaracak hakem rolündeki arif kişileri tekrar ön plana çıkarmak kamu hukuku ile birlikte onların da arabuluculuk işlevlerini tekrar aktif kılmaktır. Şayet modernliğe karşı güçlü kurum, değer ve pratikler geliştirilmezse toplumsal çalkantı ve bunalımlar artarak devam edecektir. Memleketin geleceğini dert edinenlere arz olunur.