Neşet Zekeriyayev (83), AA muhabirine, Kırım'da Karasu Pazar'a bağlı Argançık köyüne bir sabah gelen askerlerin kendilerini trenlere bindirdiğini söyledi.

Kırım'dan çıktıklarında anne, baba ve 6 kardeş olduklarını aktaran Zekeriyayev, 'Yolda su yok, yiyecek yok. Çevreden su aldık, tarlalarda bulduklarımızı, mısır buğdayını yedik.' dedi.

Zekeriyayev, kız kardeşi Zehra'yı yolda annesine sorduğunu ancak annesinin cevap vermediğini dile getirerek, 'Sonrasında annem Zehra'nın yolda öldüğünü söyledi.' diye konuştu.

Özbekistan'da Fergana bölgesine sürüldüklerini ifade eden Zekeriyayev, 1946'da babasının öldüğünü, annesinin yaşlı olduğu için kendisini çocuğu olmayan bir Özbek'e verdiğini anlattı.

'Onun yanında çalıştım ama sonra hasta oldum, dizanteri vardı, çok insan ölüyordu, Özbek de ölürüm diye korktu ve beni anneme geri verdi.' diyen Zekeriyayev, geçim sıkıntısı nedeniyle annesinin kendisini bir süre çocuk esirgeme kurumuna verdiğini aktardı.

Zekeriyayev, Kırım'a alınmadıklarını vurgulayarak, '1980'lerde Ortakuyu'ya (Herson) geldim. 2 oğlum bir kızım oldu, kızımın ismini Zehra koydum. Şimdi Zehra kızım bana bakıyor, yani trende ölen kız kardeşim şimdi bana bakıyor.' şeklinde konuştu.

'İnsan yiyen adamlar geliyor, mukayyet olunuz'

Abdurrahman Halilov (85) da Kırım'da Karabay köyüne 04.00 gibi 3 askerin geldiğini ve kendilerini götürdüğünü ifade etti.

Sürgün sırasında 8 yaşında olduğunu söyleyen Halilov, 'En büyüğümüz 14 yaşında, 4 erkek, 1 kızdık. Bize evden bir şey aldırmadılar, anneme para bile aldırmadılar, ben de çantamı almak istedim ama izin vermediler. Sonra topladılar herkesi, askerler bizi çevirdi ve vagonlara doldurdu.' dedi.

Kendilerini trenlerle Ural bölgesine gönderdiklerini aktaran Halilov, 'Oradaki insanlara demişler ki insan yiyen adamlar geliyor, mukayyet olunuz. Sonra trenlerden indik ve onlar bizi görünce 'siz de bizim gibi insanlarsınız' dediler ve tanıştık.' ifadelerini kullandı.

Halilov, sonra kendilerini bölgede köylere dağıttıklarını, o süreçte çok açlık yaşadıklarını anlattı. Halilov, 'Annem babam çalışıyordu ve bize 640 gram ekmek veriyorlardı.' diye konuştu.

1954'te Urallardan Özbekistan'da Andican bölgesine geldiğini aktaran Halilov, 'Özbekistan'da çok özgürlük yoktu. 3 kişiden fazla toplanamazdık, askerler döverlerdi bizi. Sokağa çıkma yasağı olurdu.' ifadesini kullandı.

Halilov, Özbekistan'dan Kırım'a gitmeye çalıştıklarını ancak kendilerine izin verilmediğini belirterek '1967'de Ukrayna'da İvanovski bölgesindeki ablama geldim. Sonra yaşamak için yer arıyorduk. Kırım'a almadılar, bu nedenle Geniçesk'de (Herson) toprak aldık.' dedi.

Kırım Tatar sürgünü

2. Dünya Savaşı'nda Sovyet Rusyası, Kırım'ı Almanlara bırakmak zorunda kaldı. Kırım Tatar Türkleri, Sovyet saflarında yer alarak Nazi Almanya'sına karşı başarılı bir şekilde mücadele verdi. Buna rağmen Rus komutanlar Kırım Tatarlarını 'Almanlarla iş birliği' yapmakla suçladı.

Rus Kızıl Ordusunun Kırım'ı Hitler Almanya'sından geri almasından sonra Kırım Tatar Türkleri Ruslardan baskı görmeye başladı. Sovyet yönetimine, Kırım Tatarlarının aleyhinde raporlar hazırlandı ve Kırım Tatarlarının yurtlarından tamamen sürülmesi talep edildi. 250 bine yakın Kırım Tatar Türkü, 3 gün içinde hayvanların taşındığı vagonlarla Orta Asya'ya sürgün edildi. Sürgüne gönderilenlerin yarısına yakını yollarda hastalıktan, açlıktan, zor şartlardan dolayı hayatını kaybetti.

Kırım Tatarları yarımadadan sürüldükten sonra Türk kültürü ve diğer toplulukların izlerinin silinmesi için sistematik çalışmalar yapıldı. Sovyetler Birliği yönetimi 1944'ün sonunda çıkardığı kararla Kırım'daki bütün Türkçe olan yer isimlerini Rusça olarak değiştirdi. AA