Haber Merkezi / TYB Şube Başkanı Doç. Dr. Mahmut Kaya, Bediüzzaman'ın Urfa ile ilgili 'Ben çok zaman evvel bekliyordum ki, Urfa tarafında nurlara karşı kuvvetli eller sahip olmağa çıksın. Çünkü orası hem Anadolu'nun, hem Arabistan'ın hem Kürdistan'ın bir nevi merkezi hükmündedir. Nurlar orada yerleşse, o üç memlekette intişarına vesile olur… Bütün Urfa halkına, çoluk çocuk ve çocuğuna ve mezarda yatanlarına her sabah dua ediyorum. Urfa taşıyla toprağıyla mübarektir. Ben çok hastayım. Onlar da bana dua etsinler.'sözlerini okuyarak Urfa'nın önemini anlatması için sözü misafir yazara bıraktı. Yazar Abdulkadir İkbal, Bediüzzaman'ın Urfa'ya gelmeden önce Mevlana Halid-i Bağdadi'nin cübbesini Akçakale'deki Vahdettin Hoca'ya gönderdiğini ardından ise kendi şahsi kitaplarını göndererek Urfa'ya geleceğini haber verdiğini açıkladı. Urfa'ya gelirken yol üzerinde konakladığı Gavur Dağı'na Nur Dağı adını da o vermiştir. Urfa'da İpek Palas oteline yerleşen üstad, normalde elini kimseye öptürmediği halde Urfalılara samimiyetinden ve sevgisinden dolayı elini öpmek isteyenlere mani olmamıştır dedi.
Abdulkadir İkbal hoca, sözlerine şöyle devam etti: Bediüzzaman vefat ettiği zaman ben lise talebesiydim ve o gün o kadar şiddetli bir yağmur ve fırtına vardı ki gökyüzü adeta karanlığa bürünmüş gibiydi. Vefat ettiği tarih Şafii mezhebine göre Kadir Gecesi'ne tekabül ediyordu. Bediüzzaman vefat ettikten sonra itikafta bulunan Molla Hamit'in rüyasına gelir ve Molla Hamit'e kendisini yıkmasını söyler. Bunun üzerine Molla Hamit de itikafını yarıda kesmek zorunda kalır ve yıkama işlemini gerçekleştirir. Cenazesi de oldukça kalabalık idi. Lakin vefatından 111 gün sonra dönemin Genelkurmay Başkanı Urfa'ya gelir ve bir grup askerin yardımıyla sabaha karşı mezar lahdini kırarak uçak ile cenazeyi başka bir yere intikal ettirirler. Üstad, 'Edai' adlı şiirinde mezarının yıkılışını anlatmıştır. Günümüzde mezarının nerede olduğu netlik kazanmamıştır ve bu konuda çeşitli söylentiler mevcuttur. Bir söylentiye göre mezarının Burdur taraflarında olduğu bir başka söylentiye göre de Urfa topraklarında olduğu söylenmektedir. Ben, birkaç yıl önce TBMM'de Sayın Numan Kurtulmuş'u ziyaret ettim. Kendisi, Bediüzzaman'ın mezarının bulunmasıyla ilgili kapsamlı bir çalışma yapacağını söylemişti ancak ne yazık ki bu gerçekleştirilemedi.
Abdülkadir İkbal, konuşmasının kalan kısmında Bediüzzaman'ın bir dava insanı olduğunu, davası uğruna yıllarca hapis ve sürgün hayatı yaşadığını, defalarca zehirlenmelere maruz kaldığını ve dünya hukuk tarihinde belki de başka bir örneği olmayacak şekilde tam 721 kez mahkemelik olduğunu da dile getirdi. Ayrıca onun dünyalık olarak geride hiçbir şey bırakmadığını ve tüm hayatı boyunca iktisatlı bir şekilde adeta münzevice yaşadığını da söyledi. Ak Parti Şanlıurfa milletvekili Mehmet Ali Cevheri de sohbetin bu noktasında söz alarak Bediüzzaman ile ilgili şunları söyledi: Barla'ya Bediüzzaman'ın kaldığı evi ziyarete gittim. Evin içerisine ve eşyalara baktığımda her şey o kadar sade idi ki bu durum Bediüzzaman'ın ne kadar mütavazi bir hayat yaşadığını gözler önüne seriyordu. Âlimler paygamberlerin varisleri gibidir. İşte bu söz üstad Bediüzzaman'da tam tezahür etmiştir. Yaşantısı da vefatı da, mezarının meçhuliyeti de bu durumu çok güzel anlatıyor. Nasıl ki Mevlana Hazretleri Konya için önemli bir değer ise Bediüzzaman'da Urfa için çok önemlidir. Onun misyonunu anlatmak adına başta Büyükşehir Belediyesi ve Harran Üniversitesi olmak üzere bütün Urfalılara büyük iş düşüyor. Urfalıların bu alanda çalışma yapması lazım dedi. TYB Onursal Başkanı Cuma Ağaç da Harran Üniversitesi bünyesinde Bediüzzaman Araştırma Merkezi kurulması ile ilgili çalışma yapılmalıdır dedi.
TYB Şube Başkanı Doç. Dr. Mahmut Kaya'nın konuklarına teşekkür etmesinin ardından Şair-yazar Seyyid Ahmet Kaya, Mela-i Ceziri'den Türkçeye çevirdiği bir şiiri okudu.Şair-yazar Eyyüp Azlal da Mevlana'nın Mesnevisinde ilk beyitleri Farsça okudu.
Program, çekilen hatıra fotoğrafı sona erdi.