Röportaj: İshak POLAT / Bu haftaki röportajımızın konusu Araştırmacı- Yazar Hüseyin Güzel oldu. Yıllardır üzerine çalıştığı ve bunun üzerine bir çok yazı kaleme alan TV programları yapan Hüseyin Güzel ile Urfa müziği ve mahalli sanatçılarımız ile ilgili uzun sohbetimizden derlediğimiz röportajımız

Okuyucularımız için sizi tanıyabilir miyiz?

Ben; Hüseyin Güzel. 1960 Urfa. doğumluyum. Yerli imalatım yani. Lise mezunuyum, Evli ve 5 çocuk babasıyım.

Urfa müziğine ve kültürüne olan bu aşkın kaynağı nedir? Ne zaman başladı?

Öncelikle şunu belirteyim; ben ıslık çalmasını bile bilmem. Çalabildiğim bir müzik aleti yok. Bestekar da değilim. Ama hemen hemen her Urfalı gibi müziğin, sanatın içerisinde yoğrulduğum için her Urfalı gibi bir sanat erbabıyım. Sanatta yalan yanlış yoktur. Sanatta hissi davranmak ta yoktur. Sanatta iki göz görmedi mi, iki kulak işitmedi mi, hisler onu kabul etmedi mi o sanat olmaz. İçinde halkın olmadığı sanat, sanat olmaz. Sanat, müzik, kültür yerelden başlar. İşte sanatın, müziğin başkenti Urfa'da bizler göze, kulağa hitap eden sanat ve müzik ile büyüdüğümüz için sanata ve müziğe aşığız ve bu aşkın kaynağı budur.

Urfa'nın bir çok mahalli sanatçısını yazdınız, tanıttınız ve eserlerine sahip çıktınız. Bu konuda akademik bir eğitim aldınız mı?

Tecrübe, tahsilden üstündür. Bir insanın yaşadıkları, yazdıkları ve tecrübesi kendisine kariyer kazandırır. Çevrenize, içinde yaşadığınız topluma dikkat kesilirseniz bu sizin yaşantınızı belirler ve bu ölçüde başkalarını yaşatırsınız. Bu manada içinde yaşadığımız toplumun değerlerini özümsemek, yaşamak ve yaşatmak bir insan için çok önemli bir olgudur. Bunun yanı sıra bu toplumun var olana değerlerini de korumak çok önemlidir. Bunun için her hangi bir sıfat taşımaya, akademik bir eğitim almaya gerek yok. Mesela; Tenekeci Mahmut'un üç yüzün üzerinde eser derlemiştir ve hiçbirisine 'benim eserimdir' dememiştir. Sahipsiz bir şeyi sahiplenmemiştir. İşte bu dürüstlüktür. İşte bizde bu ahlak içerisinde yetiştiğimiz için Urfa'nın kıymeti olan mahalli sanatçılarımızın eserlerini korumak, onlardın adlarını yaşatmak için yola çıktık, mücadele verdik.

Her Urfalı bir sanatçıdır diyebilir miyiz?

Kesinlikle. Sanatkar olmak sadece ses ve alet konusunda icracılık değildir. Sanata hürmet, sanatkara hürmet te bir sanattır. Bunun yanı sıra Urfa'ya baktığımız zaman en basiti bir kişi kasaptır, akşam darabasını indirip evine gittiğinde elini kulağına atıp hoyrat okur. Kişi bakkaldır, akşam sazını eline alır güzel bir sat üstadı olur. Urfa'da Kişi kazancıdır bir bakarsınız Kazancı Bedih olmuştur, Pir olmuştur. Demir ustasıdır bir bakarsınız İmparator İbrahim Tatlıses olmuş. Urfa ve Urfalı böyledir. Demek ki Urfalı olarak hepimizde bir Nabi ruhu var. Hepimiz sanata, kültüre yatkınız yani.

Urfa'dan bu kadar ses sanatkarının ve eserin çıkmasının sebepleri nelerdir sizce?

Öncelikle bu durum Urfa'ya Allah bir vergisi ve lütfudur. Bunun yanı sıra örf ve ananelerimize bakmak gerekiyor ve insanların da bir birine olana samimiyeti ayrıca bir etkendir. Kaldı ki Urfa'nın kadim bir şehir olmasından ileri gelen bir kültür hamurumuz var. Var olduğundan bu tarafa bu şehirde sanatın her türü var oldu ve var olmaya da devam edecektir. Bakın Urfa mozaiklerine, Göbeklitepe'ye bakın bu şehirde kültür ve sanatın kaç bin yıldır var olduğunu göreceksiniz. Ayrıca son yüz yıllarda süre gelen Sıra Geceleri kültürü bu eserlerin ve sanatçıların çıkmasında önemli bir etken. Geçmiş yıllara baktığımızda Yasinin Kahvesi gibi yerler bir kültür merkezi gibi işlev gördü.

Geçmiş dönemlerde yaşamış bir çok mahalli sanatçımızın tanınmasına ve eserlerine sahip çıkılmasına ön ayak oldunuz. Bu konuda mücadele ettiniz. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?

Bakın; bir insan Edebiyat mezunudur ama doğru düzgün bir dörtlük yazamaz. Ama bir de bakıyorsunuz ki başka bir adam okur yazar bile değil ama elindeki sepetin içindeki kara üzümlere bakarak

Kara üzüm salkımı

O yar aldı aklımı

Haber saldım gelmedi

Halal etmem hakkımı

Diye hemen bir mani yazıyor. Bunu akademik bir karşılığı yok . Ama duygusu ve halkta karışlığı var. İşte Urfa'da akademik bir eğitim almamış ama bir insanın gönlünü, ruhunu okşayacak o kadar eser üretmiş sanatkarımız var ki. Bizler bir Urfalı olarak gönül dünyamızda onlara çok şey borçluyuz. İşte beni bu insanlara sahip çıkmaya, onları tanıtmaya, onların eserlerini bulup onların adına tescillemeye ve onların çalınan eserlerinin tahrif edilerek yayınlanmasına tepki göstermeye itin sebep te bu gönül dünyamızın kahramanlarına olan vefa borcudur.

Yine bu konuda araştırmalarınızı uzun bir dönem Gapgündemi Gazetesinde ' Öyküleri Yaşanmış Urfa Türküleri' başlığında yazdınız, Tv programlarında anlattınız. Bu süreci okuyucularımız ile paylaşır mısınız?

Yıllar önce GAPGündemi'nde yazmaya başladığımız zaman istenilmeyen bir yazardım. Hırçındım. Kim olursa olsun dere-tepe düz giderdim. Ama Veysel Polat , Nevin Güllü, Zeynep Yılmaz hocalarım ile bir araya gelince ben yaş pasta oldum. Bana, ( Bu yolları, kaldırımları 50 sefer yazarsın. Düzelir düzelmez ayrı bir konu. Madem sende bu türkülerin belgeleri var o zaman Öyküleri Yaşanmış Urfa Türkülerini derle) dediler. Bunun üzerine tarzımı değiştirdim. TV programlarımda, yazılarımda Seyfettin Sucu'dan, Kadri Sema'dan bahsederdim. Bunların sayesinde artık herkes Seyfettin Sucu'nun, Kadri Sema'nın ve diğer müzik ustalarımızın resmini asıyor, bu farkındalığın sayesinde artık bestekarlarımız hemen Noterin yolunu tutup eserlerini kayıt altına alıyor. Farkındalık konusunda ben bu sayede emsal oldum. Arkamda bu hocalarımın desteği vardı bu kadar iş başardım sırf GAPGündemi'nde 44 eserin hikayesini yazdım kayıt altına aldım, birde devlet desteği olsaydı..

Bu yazılarınızı bir gün kitap halinde görebilecek miyiz?

Bu yazılarımı Harran Üniversitesi istedi. Cumhuriyet Gazetesinde çıkanları arkadaşlarım kitap haline getirmek istedi. Ama ben bu yazıların kitap haline dönüştüğü zaman layığı ile yerini bulacağına inanmıyorum. Bilgiler ses vermelidir, araştırmalar duyurulmalıdır. Yoksa kitap rafta kalınca, ben yazar oldum ! demekle bu iş olmuyor.

Araştırma, kayıt ve arşivcilik konusunda her hangi bir kurumdan teklif aldınız mı?

Hayır. Bakın biz 11 Nisanda Fransızları Urfa'dan kovduk. Saco öldü. Ama içimizde Kültür Fransızları ve Saco'ları var bunlar hala yaşıyor. Bu Saco'lar yaşadıkça bize sıra da gelmez, teklifte gelmez. Gelenler ise Türkiye'nin her tarafından öğrenci kardeşlerimiz tez hazırlarken öyküler istiyorlar.

Yasinin Kahvesinin müze olması konusunda çok çaba sarf ettiniz ve bunu başardınız. Her ne kadar emeğinize binaen bir plaket dahi konulmamış olsa bile bu tarz yerlerin müze haline getirilmesi veya büyük bir müzik müzesi kurulması konusunda görüş ve önerileriniz nelerdir?

Şanlıurfa zaten yaşayan bir müzik müzesidir. Müzecilik anlamında da en çok müzik müzesine sahip olan şehiriz. Şahsen görüşüm şu; İbrahim Tatlıses'in doğduğu mağarayı müze haline getirelim, Kazancı Bedih'in evini onun adına müze haline getirelim. Mesela Belçika'da Barış Manço'nun evini müze haline getirmişler. Biz neden bu şekilde kendi değerlerimize sahip çıkmayalım. Urfa Nuh tufanından sonra kurulan ilk şehirlerdendir. Urfa'nın uhrevi bir yönü vardır. Hz. İbrahim'in, Hz. Eyüp'ün memleketidir. Bir dini çekim merkezidir. Bunun yanı sıra bir kültür şehridir dolayısı ile başka şehir ve ülkeleri buraya çekecek çok enstrümanımız var. Bu müzik müzeleri de neden bunlardan bir tanesi olmasın.

Halk müziği popüler müzik karşısında neden geriliyor?

Halk müziği hiçbir zaman silinmez . Ama TV'lerde radyolarda neden halk müziğine istenildiği kadar yer verilmiyor. Bunun çok sebepleri var. Mesela TRT'nin binlerce çalışanı ve o kadar kanalı var, bir çok sanatçısı var ama bakıyorsunuz 11 dakikalık bir zaman ayırıyor. Hatta TRT kendi yetiştirdiği Saraylı Bestekarlarına bile yer vermiyor. TRT artık neden Muzaffer Sarısözen gibi Türkiye'nin dört bir tarafına ulaşıp ta eserleri kayıt altına almıyor. MESAM'ın bir ciddiyeti de yok ciddi bir çalışması da yok. Kanallar halkın duygularını aksettiren Halk Müziği yerine ha bire popüler müziği ön plana çıkartıyor. Ama bilinsin ki Halk Müziği hiçbir zaman gerilemez, unutulmaz.

Tam burada soralım yerel yöneticilerimiz ne kadar mahalli sanatçıya ve mahalli müziğe sahip çıkıyor?

Hiç kusura bakmasınlar, kimsenin yerel sanatçıya ve Urfa müziğine sahip çıkma gibi bir derdi yok. Sırf protokol kalabalığı olsun diye kurulmuş derneklerin ne çalışma yapmasını beklersiniz? Yanlış anlaşılmasın bugüne kadar ben tek başıma Vakıftan daha çok hizmetler yaptım. Yazılarımla, programlarımla bir çok değere sahip çıktım. Ben program yapmıyorum, yazı yazmıyorum bakıyorum da benden başka bu konuya sahip çıkan yok. Bu çalışmalar tek benim başıma mı vazife? Kurumlar, kuruluşlar, STK'lar kendi değerlerine, eserlerine sahip çıkmadığı zaman bunlar yok olup gidecek veya eserleri başkaları sahiplenecek.

Bugün Urfa'da arşivleri koyacağımız, etkinlik yapabileceğimiz, müzik ile ilgili verileri bir araya getirebileceğimiz bir kültür merkezimiz bile yok.

Arşiv denince; bir çok amatör arşiv var. Bunların bir araya getirilmesi konusunda nasıl bir adım atılması lazım?

Önce Urfa'ya bir Kültür Merkezi kurulması lazım. Kültür ve sanat şehriyiz ama bir kültür sanat merkezimiz yok. Önce bir Kültür ve Sanat Merkezi kurulmalı ve kıymetli abilerimizin elinde olan arşivler sıçanlara yem olmaktan kurtarılmalıdır. Yoksa tarihimizin, kültürümüzün, müziğimizin hafızası olan bu arşivler 30-40 sene sonra yok olup gidecektir. Benim arşivimde sırf 25 kğ evrak var. 44 Urfa türküsü derledim o da mahkemelere girip çıkarak. Bu arşivler eserlerin yalan yanlış şekilde seslendirilmemesi, başkaları tarafından çalınıp hırsızların adına tescil edilmemesi adına bir sigortadır. Değerinin bilinmesi ve korunması gerekir.

Yerel basında artık başka Hüseyin Güzel'ler göremiyoruz. Neden?

Yazıp, çizmek Urfa'nın değerlerine sahip çıkmak gönül işidir. Ben bu güne kadar bu değerlerin ortaya çıkması için uğraştım, emek verdim. Bugüne kadar hiçbir programda kendi şiirimi okumadım, hep konuklarımı ön plana çıkarttım. Gazetede yazamayan arkadaşlarımı yazdım. Eğer bu konuda benim şahsi bir egom olsaydı o kadar sanatçı, yazar arkadaşımı konuk ettim inanın ben onlardan geri kalmazdım.

Günümüzde beğendiğin mahalli sanatçı var mı?

Pek yok. Bakın benim evimde 3-4 tane bantım vardır. Birisi Mahmut Coşkunses'in Sada Hoyrat, Seyfettin Sucu'nun Kara Üzüm Habbesi bantı, İsmail Badıllı'nın Gurbetten Gurbete bantı bulunur. Şark Bülbülü unvanını devir alan Seyfettin Sucu, Barak havasını Urfa'ya kazandıran Kadri Sema ve diğer rahmetlik değerlerimizin dışında bugün Urfa adına eser üretebilen kaç kişi var? Allah rahmet eylesin bir çok değerimiz vardı ama maalesef artık yerlerini dolduramıyoruz. Mesela bir İbrahim Tatlıses. Gerçek bir İmparator. Yerini doldurabilecek biri var mı? Onun makamına yaklaşabilecek biri var mı? Yok.

Urfa müziğine, sanatçılara bu kadar hizmet etmenin gönül dünyanızdaki yeri nedir?

Anlatılamaz. Ama şuna inanıyorum; hırsızların elinden alıp asıl sahiplerine teslim ettiğim eserlerden dolayı sırf o eser sahiplerinin dualarının benimle olduğunu biliyorum ve bunu hissediyorum. Çalışmalarım ile Urfa'ya, Urfalılara, kültür, sanata karınca kararınca hizmet ettim. Ne mutlu bana .

Eklemek istedikleriniz?

Öncelikle size, yıllarca yazı yazdığım Gapgündemi ailesine teşekkür ediyorum. Bunun yanı sıra bende emeği olan Zeynep Yılmaz, Veysel Polat, Nevin Güllüoğlu, Celal Bucak, Özcan Mutlu gibi hocalarıma teşekkür ediyorum. Hüseyin Güzel bir tek şahıs değil . Her konuda destek aldığı insanlar var. Bütün bu insanlara ve destek verenlere teşekkür ediyorum en kalbi hürmetlerimi okuyucularınız ve Urfalı hemşerilerim ile paylaşıyorum.