İLKHA/ 28 Şubat'ın yıl dönümü münasebetiyle basın açıklaması yapan Memur-Sen Şanlıurfa Şubesi, yaşanan mağduriyetleri hatırlatarak, 28 Şubat'ın tarihin çöp tenekesine atılarak hak ettiği yeri bulduğuna dikkat çekti.
28 Şubat'ın 22'nci yıl dönümü münasebetiyle Memur-Sen Şanlıurfa Şubesi tarafından basın açıklaması düzenlendi. Memur-Sen Şanlıurfa İl Başkanlığında düzenlenen basın açıklamasında 28 Şubat'ın tarihin çöp tenekesine atılarak hak ettiği yeri bulduğuna dikkat çekildi.
Basın açıklamasını okuyan Memur-Sen Şanlıurfa Şube Başkanı İbrahim Coşkun, 28 Şubat darbesiyle milyonlarca insanın fişlendiğini, yüz binlerce kişinin eğitim ve çalışma hakkının elinden alındığını söyledi.
28 Şubat'ın, milletin iradesine yönelmiş bir darbe olduğunu belirten Coşkun, 'Bir askeri vesayet kurumu olan Milli Güvenlik Kurulu, 28 Şubat 1997'de aldığı muhtıra niteliğindeki kararları, Refah-Yol hükûmetine imzalaması ve uygulaması için dayattı. Millet iradesine balans ayarı yapma gayreti olan 28 Şubat darbesi, özünde millete, milletin değerlerine ve milletin iradesine yönelmiş bir darbedir. Bütün darbeler gibi 28 Şubat da bir mühendislik projesidir ve toplumu, siyaseti, idareyi, inancı, ticareti, ekonomiyi, yargıyı, eğitimi, kısacası hayatın tüm alanlarını dizayn etmeyi amaçlamıştır.' dedi.

'Yeniden büyük Türkiye idealini yok etmeyi amaçladılar'
Batı Çalışma Grubu denen kirli yapılanmanın tahribatlarına da değinen Coşkun, 'Emperyalizmin desteğini alan Batı Çalışma Grubu eliyle dışta bir milletin uyanmasını, bağımsız politika üretmesini istemeyen irade ile içte rant ve ikbal düzenini sürdürmek isteyenler, ortak çıkarda birleşerek şu üç unsuru hedef aldılar. Batıcı politikaların bizi kopardığı gelişmekte olan doğu ülkeleriyle bizi bir araya getirecek ve siyasi, ekonomik güç potansiyeli üretecek D-8 girişimi; milletin kaynaklarını hortumlayanların kurduğu rant, faiz ve talan sisteminin önüne geçen 'havuz sistemi'; mütedeyyin kitlelerin kamusal alan ve siyasette yer alma iradesiyle milletin güç ve öz güven aldığı inanç ve değerler… Esasen bu üç unsur üzerinden yeniden büyük Türkiye idealini yok etmeyi amaçladılar. Apoletli medya, bazı sivil görünümlü üniformalı sivil toplum kuruluşları, yargı ve YÖK gibi dönemin vesayet kurumları ise darbeye gerekçe ve malzeme üretme misyonu üstlendiler. 28 Şubat darbesine açıkça destek veren, darbe ve cunta karşıtlığı ile nam salmış, özgürlük ve demokrasiyi dilinden düşürmeyen nice kişi, kurum ve çevrelerin de bu süreçte parlak makyajlarının dökülerek, o makyajın altında sakladıkları çirkinlikleri ortaya çıktı. ' ifadelerini kullandı.


'Milletin iradesi çiğnendi, inanca ve değerlere savaş açıldı'
Söz konusu darbeyle birlikte yapılan zulümlere değinen Coşkun, sözlerini şöyle sürdürdü: '28 Şubat darbesiyle milyonlarca insan fişlendi, yüzbinlerce kişinin eğitim ve çalışma hakkı elinden alındı. Milyonlarca kişinin oy verdiği Refah Partisi kapatıldı, yöneticileri siyasi yasaklı hale getirildi ve yargılanıp mahkûm edildi. Okullara turnikeler ve ikna odaları kuruldu. Binlerce kişi hakkında davalar açıldı, mahkûm veya mağdur edildi. Mütedeyyin çevre ve sivil toplum kuruluşlarına polis ve jandarma baskınları yapıldı, yönetici ve üyeleri haksız suçlamalarla yargılanıp hapse atıldı. Birçok sivil toplum örgütü kapatıldı. 'Yeşil sermaye' yakıştırmasıyla müdahale edilen şirketler, ekonomik olarak çökertilmek istendi. Haklarını arayan insanlar gözaltına alındı, işkence gördü, hapse atıldı. Velhasıl bu süreçte milyonlarca kişi doğrudan ya da dolaylı olarak mağdur edildi. Millet iradesi çiğnendi. İnanca ve değerlere savaş açıldı.'

'28 Şubat'ın karar ve uygulamaları süreç içerisinde tek tek ortadan kaldırıldı'
'28 Şubat karar ve uygulamaları süreç içerisinde tek tek ortadan kaldırıldı.' diyen Coşkun, 'İrtica tehdidi' Milli Güvenlik Strateji Belgesi'nden çıkarıldı. Askeri vesayet sistemi, 'Millet düşmanları Mezarlığı'nda hak ettiği yeri aldı. İmam hatiplerin orta kısmı açıldı ve katsayı zulmü ortadan kaldırıldı. Başörtüsü yasağı her alanda kaldırıldı. Hayat ve siyaset normalleşti. İnanç üzerindeki baskılar sona erdi. 28 Şubat'ın paşaları yargılandı, 21'i müebbet hapse mahkûm edildi. Ancak, 22'nci yılına giren 28 Şubat darbesinde hesaplaşılmayan kişiler, giderilmeyen mağduriyetler ve kamilen huzur bulmamış bir toplumsal vicdan olduğunu da söylemek zorundayız. Şöyle ki, 28 Şubat darbe davasında 10 askerin davası zaman aşımıyla düştü. Dava, darbeden 16 yıl sonra açıldığı için birçok delile ulaşılması mümkün olmadı. Dolayısıyla hesap vermesi gereken birçok kişi hesap vermemiş oldu ve darbe davası nakisalarla sonuçlandı.' diye konuştu.


'28 Şubat'ın talancılarıyla da mutlaka hesaplaşılmalıdır'
Darbenin sivil ayağının yargılanmaması, davanın en büyük eksiği olduğunu dile getiren Coşkun, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Bu kişiler maalesef bugün aramızda 'itibarlı kişilermiş' gibi yaşamaya devam ediyor. Eksik kalan adaletin tesisi ve kamu vicdanının kamilen rahatlatılması için yargıdan medyaya, bürokrasiden siyasete, ekonomiden sivil toplum kuruluşları ayağına kadar, bütün yönleriyle yargıya taşınmalı, süreçte yer alan herkesten hesap sorulmalıdır. Bankalardan hortumlanan 46 milyar dolar ile birlikte darbenin ülkeye maliyeti 381 milyar dolardır. Bu paralar milletin refahından ve geleceğinden çalınmıştır. O gün yapılan talan yüzünden bugün madalyonun bir yüzünde haksız kazançlarıyla en zenginler kulübünde sefa sürenler, diğer yanda alım gücü zayıflamış kamu görevlileri ve 82 milyonluk millet var. Bu nedenle 28 Şubat'ın talancılarıyla da mutlaka hesaplaşılmalıdır.'

'Adaletin gecikmeye tahammülü yoktur'

Son olarak 28 Şubat sürecinde yaşanan mağduriyetlerin bir an önce giderilmesi gerektiğini ifade eden Coşkun, 'Kamu görevlileri işlerine geri dönmüş, öğrencilere af çıkarılmış, okullarını bitirmeleri için fırsat verilmiştir. Ancak bu samimi ve önemli çalışmalara rağmen, mağduriyetlerin bir kısmı hala sürmektedir. Af çıktığı halde o dönemde hala başörtüsü yasağı tam olarak kalkmadığı, kayıt için başı açık fotoğraf istedikleri için okullarına dönemeyen kişiler ile sonradan okulunu bitirdiği halde KPSS engeline takılanlar, 28 Şubat'ın mağduru olmaya devam etmektedir. Diğer bir mağduriyet kitlesini de brifingli yargının verdiği keyfî kararlarla mahkûm edilen insanlar oluşturmaktadır. Bu nedenle, devam eden mağduriyetlerin giderilmesi ve tazmini için de mutlaka yeni bir çalışma başlatılmalıdır. Zira adaletin gecikmeye tahammülü yoktur.28 Şubat, tarihin çöp tenekesinde hak ettiği yeri almıştır. 28 Şubat defterini tamamen kapatacak olan ise sorulmamış hesapların sorulması, giderilmemiş mağduriyetlerin giderilmesidir.' şeklinde konuştu.