AA / Harran Otel'de gerçekleştirilen çalıştayda yürütülen proje kapsamında 'Şanlıurfa'nın biyolojik çeşitliliği, bitki, memeli hayvan, kuş, sürüngen ve iç su balıkları' ile ilgili uzmanların yaptığı literatür ve arazi çalışmaları sunumlarla katılımcılara anlatıldı.
Doğa Koruma Milli Parklar 3. Bölge Müdürü İsrafil Erdoğan, yaptığı konuşmada, çalışmalarda Şanlıurfa'nın literatüründe yer alan 1016 bitki, 33 memeli, 317 kuş, 23 iç su balığı, 47 sürüngen ve 6 çiftyaşar türlerinin çoğunun arazi çalışmalarında tespit edildiği söyledi.
Şanlıurfa'nın alan büyüklüğü bakımında Türkiye'de 7. sırada olduğunu belirten Erdoğan, Fırat Nehri'nin bulunması gerekse bulunduğu konum itibarıyla kentin zengin bir biyolojik çeşitliğe sahip olduğunu ifade etti.
Bölgede yıllardan beri çeşitli kurumların çalışmalar yaptığını hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
'Yaptığımız bir önceki araştırmalarda ve üniversitelerin yaptığı araştırmalara baktığımızda 60'lı yıllarda topraklarımıza gelmiş ve Anadolu'yu gezmiş bir Amerikalı bir profesörün o yıllarda yaptığı tespitler hala bizim üniversitedeki hocalarımız tarafından kullanılıyor. Onun tespitlerine göre şurada şu bitki var, şurada şu canlı var şeklinde alıntı yapılarak bilimsel makale ve yayınlarda kullanılıyordu. Buna çok üzülüyordum. Ama Sayın Bakanımızın talimatıyla güzel bir çalışma yapıldı. Bizler Şanlıurfa'da nelerle birlikte yaşıyoruz, bitki olarak canlı olarak kimlerle birlikte aynı ortamda yaşıyoruz, bunun çalışması yapıldı. Ceylanlarla ve kelaynaklarla anılan şehirde yaşıyoruz. Bunların nesli tükeniyor. Şükürler olsun Bakanlığımız ve Müdürlüğümüzün çalışmalarıyla bu tür canlıları inşallah yeniden hem dünyaya hem de ülkemize kazandırmaya gayret ediyoruz.'
Teknolojik gelişmeyle ekolojik hayatı tehdit eden unsurların ortaya çıktığına dikkati çeken Erdoğan şunları kaydetti:
'Şanlıurfa konumu itibarıyla ve arazi kullanımı şekli itibarıyla yanı sıra GAP bölgesinde bulunmasıyla çok önemli bir yer. Bölgede barajların bulunması, şekil itibarıyla sulu tarım arazilerin artması ve su geldikçe sulu arazilerin açılabilmesi için her türlü teknolojik imkanların kullanılması tabiata bizimle yaşayan canlıların yaşam alanlarını daralttı. Mevcut olan bazı bitkilerinde yavaş yavaş yok olmasına neden oldu. Bu gün baktığımızda sulu tarımın yapıldığı yerde gelir iyi olduğu için ve yılda 2 mahsul alınabildiği için insanlar daha önce tarım yapmadığı arazilerinde iş makineleri kullanarak tarım yapabilecek hale getiriyor. Tabi bu şekilde tabiatta olması gereken canlıların ve bitkilerin zarar görmesine neden olunuyor. Coğrafi konum itibarıyla çok zengin bir yerdeyiz. Burada hangi canlı ve bitkiyle birlikte yaşıyoruz, hangisinin nesli tükenme üzere olduğunu ve hangisini koruma altına almamız gerektiğini, bunların neslini sürdürmesi için nasıl tedbirler almamız gerekiyor, bununla ilgili tespitler yapıldı.'
Konuşmaların ardından uzmanların alanda yaptığı çalışmalar hakkında bilgi verildi.