AA / Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı da olan Prof. Dr. Özlü, salgının seyrine ilişkin yaptığı değerlendirmede, pandeminin durdurulması amaçlansa da bunun henüz çok yakında olduğunu düşünmediğini çünkü dünyadaki aşılama oranlarının istenilen düzeyde olmadığını ifade etti.
Türkiye'de 100 milyonu aşkın doz aşı yapıldığını aktaran Özlü, neredeyse herkesin aşılandığını, artık aşılar konusunda tereddüdün olmaması gerektiğini, bilimsel çalışmalar, raporların yanı sıra 3-4 doz aşı yaptırmış insanların gayet sağlıklı olduğunun gözlemlendiğini dile getirdi.
Aşı olunmazsa hayatın geri kazanılmasının çok zor olduğunun altını çizen Özlü, 'Hala maskeli dolaşmak, dikkat etmek zorundayız. Kapalı alanlara, kalabalıklara girmekte tereddüt ediyoruz ki girmemeye çalışıyoruz. Dostlarımızla bir arada oturup yiyip içemiyoruz. Çocuklarımızı okula gönderirken tereddüt ediyoruz. Artık bunları geride bırakmayı istiyoruz. Bir daha yasaklara dönmeyi hiç istemiyoruz. Bunun yolu şu anda aşı. Başka bir çözümü, alternatifi şu anda yok.' diye konuştu.
Tevfik Özlü, aşıların işe yaradığının tüm dünyada görüldüğünü, bununla ilgili gerçek yaşam verileri olduğunu, etkisinin ortaya konduğunu dile getirdi. Bir an önce herkesin tam doz aşısını yaptırmasını, hiç aşı olmayanların hemen aşılanmaya başlamasını öneren Özlü, ilk dozlarını yaptıranların 2. dozlarını, 2 doz inaktif aşı olanların 3. dozlarını, hastalığı geçirenlerin ise tek doz aşılarını olmaları gerektiğini hatırlattı.
Toplumda tam doz aşılanma oranının yüzde 90'ın üzerine çıkması halinde bu zor günlerin geride kalacağına inandığını belirten Özlü, şu değerlendirmelerde bulundu:
'Geçen yıl, 'Kovid-19 asıl olarak 65 yaş üstü, kronik hastalığı olan kişileri daha çok hastalandırıyor ve öldürüyor.' diye konuşuyorduk. Bir de sağlık çalışanları sürekli virüsle karşı karşıya kaldıkları için çok büyük risk altındaydı. Oysa bu kesim şu anda aşılanma konusunda oldukça iyi. Yüksek aşılanma nedeniyle bunlardan artık yatırdığımız hasta sayısı azaldı. Sağlık çalışanı hemen hemen hiç yok. Yaşlı popülasyonda olabiliyor çünkü inaktif aşıların üzerinden epeyce bir zaman geçti. 3-6 ay sonra antikor düzeyi azalmaya başlıyor. 3. dozlarını yaptırmaları lazım. O bakımdan yaşlılarda da tekrar görmeye başladık. Ama asıl olarak şu anda servislerde, yoğun bakımda yatırıp tedavi ettiğimiz hastalar gençler. Sayın Bakan da açıkladı. Vakaların neredeyse yarıya yakını 30 yaş altı.'

'Aşılamayı yapmamış olsaydık çok daha yüksek vaka sayılarına ulaşacaktık'
Vaka sayılarının 30 binlerde olmasının biraz da aşılanmayla ilgili olduğunu belirten Özlü, 'Çünkü eğer aşılamayı yapmamış olsaydık çok daha yüksek vaka sayılarına ulaşacaktık. Normal hayata dönmüş durumdayız. Geçen yıl evden dışarı çıkamıyorduk, hafta sonları, geceleri evdeydik. Okullar, üniversiteler, AVM'ler, kafeler, restoranlar, spor salonları kapalıydı. Futbol maç müsabakaları, düğün-dernekler yasaktı. Şu anda bunların hepsi serbest olmasına rağmen vaka sayılarını burada tutuyor olmamız aşının etkisi. Ama bu düzeyi de iyi bir düzey değil. 30 bin günlük vaka sayısı oldukça yüksek. Türkiye, dünyada en yüksek vaka sayısının görüldüğü ülkeler arasında 3'üncü, 4'üncü sırada yer alıyor. Bunu mutlaka düşürmemiz lazım. Bunun da bence en iyi, en kolay yolu yine aşılanmaya devam etmek.' diye konuştu.
Özlü, gençlerde vaka oranlarının yükselmesinin nedenine ilişkin şunları kaydetti:
'Bunun sebebi yaşlı popülasyonun, kronik hastalığı olanların ve sağlık çalışanlarının iyi aşılanmış olması. Ancak gençlerimiz bu konuda biraz isteksiz davrandılar. Kendilerini güvende hissettiler. 'Biz genciz, bize bir şey olmaz, virüs bize bulaşmaz, bulaşsa da hasta olmayız, ayakta atlatırız.' gibi düşündüler. Ama öyle değil. Delta varyantı gençlerde hem daha fazla görülüyor hem de çok ağır vakalarımız var. Şu anda serviste, yoğun bakımda takip ettiğimiz hastalarımızın yaş ortalaması 25-35. Önceden hastalığı yok. Sapasağlam insanlar bunlar. Bakıyorsunuz çok ağır bir tabloyla karşımıza geliyor. Entübe oluyor. Yoğun bakımda takip ediliyor. Kaybettiklerimiz de oluyor. Oysa bunları önlemek mümkün.'
'Okulların, üniversitelerin açılmasının mutlaka bir risk artışı getirmiştir, getirecektir. Bunu göz ardı edemeyiz.' diyen Özlü, Türkiye'de 18 milyon civarında okul, 8 milyon civarında da üniversite öğrencisi bulunduğunu, okulda çalışanlar, öğretmenler, akademisyenler de buna dahil edildiğinde 30 milyon civarında bir popülasyonun tekrar harekete geçtiğini dile getirdi.
Bunun okul servisleri, toplu taşıma, yurt, kafe ve restoranlarda sosyalleşme boyutları da bulunduğunu söyleyen Özlü, ciddi bir insan hareketliliği ve karşılaşmasının yaşandığını anlattı. Gençlerin maske ve mesafe konusunda uyumlarının düşük olduğunu belirten Özlü, 'Bu konuda çok rahatlar. Bu bulaşmayı çok kolaylaştırıyor.' dedi.

Çocukların aşılanması, virüsün okuldan topluma bulaşmasını önlemede önemli
Çocukların aşılanmasının toplumun ve erişkinlerin korunması açısından da büyük önem arz ettiği belirten Özlü, çünkü çocukların bu hastalığa erişkinler kadar sık yakalandığını, virüsü alıp, taşıyarak bulaştırdıklarını anlattı.
Özlü, çocuklarda ağır hastalık gelişme oranının oldukça düşük olduğunu aktararak, 'Fakat toplumumuzda okul çocukları çok sayıda erişkinle temas halinde. Geniş aile yapısına sahibiz. Çocuklar okuldan döndükten sonra sadece anne babasıyla değil Batı toplumlarında olduğu gibi. Anne baba yanında dede, nine, teyze, hala hatta komşular, akrabalar, arkadaşlar hep bir aradayız. Birlikte yiyip içiyoruz, birlikte vakit geçiriyoruz. Dolayısıyla çocuk okulda aldığı virüsü onlara taşıyabilir. Çocukların aşılanması, topluma okuldan virüsün bulaşmasını önlemek açısından önem arz ediyor.' diye konuştu.
Türkiye'de 12 yaş üzerine aşı uygulaması yapıldığına değinen Özlü, 'Biz yeni başladık ama Kanada, Amerika ve AB'de bu aşılama çocuklara yapılıyordu. Çalışma da yayınlandı güvenli ve etkili olduğuna dair. BioNTech aşısının çocuklardaki etkinliği yüzde 100. Aşılamayla elde edilen antikor düzeyleri erişkinlerde elde edilen antikorların 1,76 katı. Yani çok daha güçlü bir antikor cevabı oluşuyor. Çocuklardaki yan etkiler de erişkinlerdeki gibi yani farklı bir durum söz konusu değil. Genelde hafif yan etkiler görülüyor.' bilgisini verdi.

Kovid-19'a karşı geliştirilen ilaç 'umut verici'
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, ABD'li ilaç şirketi Merck'in Kovid-19'a karşı geliştirdiği ve deney aşamasındaki 'molnupiravir' adlı ilaçla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
'Yayınlanan makaleye baktığımızda umut verici bir ilaç gibi görünüyor. Antiviral ilaçlar, antibakteriyel ilaçlar gibi yani antibiyotikler gibi değil. Antibiyotikler konusunda insanlık oldukça iyi durumda. Bakterilerin neden olduğu hastalıklarda antibiyotiklerle kesin sonuçlar alabiliyoruz. Yüzde 100 başarılı olabiliyoruz. Ama antiviraller, mesela hala grip virüsüne karşı kullandığımız ilaçlar çok güçlü değil. Veya HIV virüsüne karşı kullandığımız ilaçlar hala çok güçlü değil. Dolayısıyla antivirallerde yüzde 100 etkinlik, güçlü bir ilaç beklentisi çok gerçekçi değil. Ama söz konusu ilacın yüzde 50 oranında hastaneye yatışı ve ağır hastalığa geçişi önlediği yönünde bilimsel araştırma makalesi yayınlandı. Bu da sevindirici, umut verici en azından.'