Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

'Çocukların cinsel istismarının önlenmesine yönelik bir komisyon kuruldu. Bu komisyonda, Adalet Bakanlığının yanı sıra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, Gençlik ve Spor Bakanı, Milli Eğitim Bakanı da var. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?' sorusu üzerine Akdağ, bu tarz konular tartışılırken genelde yasa konusuna odaklanıldığını ancak yasaların dışında da yapılacak birçok uygulamanın bulunduğunu söyledi.

Bu konuda riski azaltmak için ailelerin ya da diğer çocukla temas halinde olan insanların eğitilmesinin önemine işaret eden Akdağ, öğretmenlerin, sağlık çalışanlarının, antrenörlerin ve benzeri çocukla temas eden kişilerin çalıştırılmasıyla ilgili bir takım tedbirlerin alınması, yerine göre bunların psikolojik bazı testlerden geçirilmesi ve çocukların eğitilmesinin riski azaltabileceğini vurguladı.

Bu tarz olayların vuku bulmasını istemediklerini ancak gerçekleşmesi durumunda, çocuğun ve ailenin korunmasının başından sonuna kadar bütüncül bir politikayla ele alınması gereken bir konu olduğuna değinen Akdağ, komisyondaki bakanların içinde bulunmasının elzem olduğunun altını çizdi.

Akdağ, birkaç bakanın bir arada çalışmasının, bürokratlarla bir araya gelinmesinin ortak aklın oluşması sağladığını belirterek, 'Bugün bakanlarımızla bir kere daha toplanacaktık yapılan çalışmaları değerlendirmek üzere, onu yarına erteledik. Çünkü ben bugün bu mevzuyla alakalı olarak MHP ve CHP gruplarını ziyaret edeceğim. Çünkü bu konunun, iktidarıyla, muhalefetiyle beraber ele alınması işimizi kolaylaştırır. Polemik konusu yapılabilecek bir konu değil, asla yapılmaması gereken bir konudur.' dedi.

'Ciddi bir eğitim kampanyası yapılacak'

'Komisyonda şu ana kadar netleşen hususlar nelerdir? Özellikle cezaların artırılması hususunda yapılacak düzenlemeler, ailelerin beklentisini karşılayacak mı?' sorusuna Akdağ, 'Komisyonda netleşen hususlardan birisi şu, bu riski azaltma konusunda riskli bölgelerin ya da riskli kişilerin belirlenmesi, eğitimlerin yapılması noktasında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımızın, Milli Eğitim Bakanlığımızın çok büyük rolü var. Dolayısıyla onların kapasitelerini hızla artıracağız.' yanıtını verdi.

Recep Akdağ, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının istediği yeni personel olduğunu, bunların verilmesine gayret edeceklerini, eğitimleri hızlandırarak, 2018'de çok ciddi bir eğitim kampanyası yapacaklarını dile getirdi.

Öncelikle eğitici eğitimlerinin, rehber öğretmen ve sınıf öğretmenlerinin eğitimlerinin önemli olduğunu vurgulayan Akdağ, bu konuda ısrarcı bir yaklaşım sergileyeceklerini ve çok sayıda kişinin eğitilmesi için gayret göstereceklerini bildirdi.

Akdağ, bu konuda rasyonel bir biçimde farkındalığın yaratılması için basından da yararlanacaklarını ifade etti.

'Çocuklar paniğe sevk edilmemeli'

Bu konunun topluma anlatılmasının önemine işaret eden Akdağ, 'Biraz hassas bir konu. Hem farkındalığı artıracaksınız riski azaltmak üzere ama çocukları paniğe sevk etmeyeceksiniz.' diye konuştu.

Sağlık Bakanlığında 2010 yılından itibaren kurduğu Çocuk İzleme Merkezleri (ÇİM) olduğunu hatırlatan Akdağ, bir şekilde mağdur olmuş çocuğun daha fazla mağdur edilmemesi için karakol karakol, mahkeme mahkeme dolaştırılmaması gerektiğini belirtti.

Akdağ, bunların çok özel alanlar olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

'Biraz da bunları toplumun gözünden kaçırıyoruz. Çünkü çocukların buraya girişleri, çıkışları vesaireleri belli olmasın istiyoruz. Sağlık Bakanlığımız ÇİM'lerin 2018'de toplam etki alanının, nüfusun yüzde 78'ine ulaşmasını hedeflemişti. Şöyle bir karar aldık, nüfusun yüzde 100'üne ulaşacak. Bütün illerimizde ÇİM'leri yaygınlaştıracağız. Bunun için de personel eğitimi, mekan gerekiyor. Yasal düzenlemelerle de alakası var. Bu ÇİM'lerde savcılarımızın, hakimlerimizin kanuni düzenlemeyle mutlaka buralarda çocuklarla karşılaşmalarını sağlayacağız. Şu anda bu protokollerle yapılıyor, ufak aksamaları var. Bu aksamaları ortadan kaldıracağız.'

'Çocuğun karakola, adliye gitmemesi gerekiyor'

Çocuğun karakola, hususi odalar olsa bile adliyeye gitmemesi gerektiğini belirten Akdağ, bunun temini için çalışacaklarını dile getirdi.

Akdağ, gizlilik meselesinin de önemine değinerek, şunları kaydetti:

'Basınımızdan, muhalefetimizden, tüm sivil toplum örgütlerinden gerekli desteği almamız çok önemli. Cezaları artırdık, çok ağır cezalar veriyoruz ama çocuğu ve ailesini koruyamadık, ifşa oldular. İstediğiniz cezayı verin, o çocuğun hayatı mahvolup gider. Damgalanıyor, ondan sonraki hayatı kendisi için bir kabus. Her aşamasında hayatının bir kabus. Dolayısıyla işin hemen ilk dakikalarından başlayarak, bu çocukların, yavrularımızın ve ailelerinin ifşa edilmemesi için gerekli tedbirleri almamız lazım.'

'Cezaların artırılmasında mutabık kaldık'

Çocukların istismarını önlemek için birtakım yasal düzenlemeler yapılacağını bildiren Akdağ, medyanın hassasiyeti olmazsa istedikleri kadar başarılı olamayacaklarını vurguladı.

Başından itibaren dikkat sırasıyla gidilmesi ve çocuğun ifşa edilmemesi gerektiğini belirten Akdağ, 'Cezaları, nitelikli istismar dediğimiz, işin en ağır şekli noktalarında artırmak üzere hemen hemen mutabık kaldık. Bu kararı biz vermeyeceğiz. Neticesinde bu kararı, Bakanlar Kurulumuz tartışacak. Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız nihai kararı verecekler. Biz onlara hazırlık yapıyoruz.' diye konuştu.

'Mağdur haklarına ilişkin de bir kanun tasarısı hazırlandı'

Bir kanun tasarısı olacağını ifade eden Akdağ, Adalet Bakanlığı'nın mağdur haklarına ilişkin de bir kanun tasarısının hazırlandığını, bu tasarıyla birlikte getirilebileceğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

'Böyle bir fiili işlemiş, sonra da yavrumuzun hayatına kıymış birisi için müebbet, ağırlaştırılmış müebbet düşünüyoruz. Bu meselenin bizim vicdanımızı, toplum vicdanını bir taraftan tatmin ederken, hukukçular açısından da belli bir sıralamaya tabi tutulduğu bir gerçek. Bunun ihtiyaç olduğunu biliyoruz. Nitelikli bir istismar, peşinden de eğer hayatına kıymış ise ikisinin cezasının ayrıştırılması lazım. Aksi takdirde cezalar aynı olursa hukukçular şundan endişe ediyorlar. Bence bunda haklılıkları olabilir, böyle bir nitelikli istismarın peşine cezalar aynı olursa gizlemek amacıyla diğerini de yapabilir.'

'Bu riskin azaltılması için uygulanan bir tedbirdir'

Hukukçularla tartıştıkça konunun çok kolay olmadığını gördüklerini anlatan Akdağ, failin cinsel isteğinin baskılanması konusunun da konuşulduğunu hatırlattı. Buna bir ceza tedbiri olarak bakılmaması gerektiğini belirten Akdağ, 'Bu riskin azaltılması için uygulanan bir tedbirdir. Zaten cezayı hapsederek yerine getiriyoruz. Ama bu kişilerin daha sonra hayatlarında aynı fiili tekrarlama risklerinin büyük olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla bu isteğin, o kişi toplum içine çıktığında azaltılması neticede bir tedbir. Bu tedbiri de muhtemelen uygulamaya koyacağız. Bunlar üzerinde mutabık kaldık.' açıklamasında bulundu.

Tartışmanın bunun üzerinden yürümemesi gerektiğine dikkati çeken Akdağ, konunun önemli diğer kısımlarının gözden kaçtığını söyledi.

Başbakan Yardımcısı Akdağ, istismarın çeşitleri olduğunu belirterek, her birinin cezalarının birbirinden farklı olması gerektiğinin altını çizdi.

'Basınımızın da bu hususta hassas olacağına eminim'

Batılı ülkelerin önemli bir kısmında ortaya çıkan, yargıya intikal eden vakalar itibarıyla Türkiye ile kıyaslanmayacak kadar yüksek vakalar olduğunu ifade eden Akdağ, 'Basınla ilgili hususlarda, genellikle kural koymak ve o kuralı uygulamak zorunda hissediyoruz kendimizi. Halbuki bir çok batılı, demokratik ülkede basın bu hususta kendi üstüne düşen hiçbir kural olmasa da zaten yapıyor. Bir otokontrolü var.' dedi.

Basın ile bu konuyu konuşacaklarını bildiren Akdağ, 'Basınımızın da bu hususta hassas olacağına eminim. Eğitimler de yapmak lazım. Muhabirlerden, sayfa editörlerine kadar eğitimler yapmamız gerekiyor.' diye konuştu.

Kötü niyetli yayının yapılmadığını, bilmeden hasar verildiğini dile getiren Akdağ, burada da ciddi bir paydaşlık oluşturulması gerektiğini vurguladı.

'Çocuğun bulunduğu her yerde risk var'

'Batı'da ensest ilişkinin yüksek olduğunu' belirten Akdağ, 'Bunların ilacı, cezayla olmuyor. Türkiye'de, ahlaki duruşun artırılması lazım. Konunun başlangıcında muhalefette farklı sesler çıktı ama görüştükçe, diyaloğumuzu kuvvetlendirdikçe onların da artık böyle konuşmadığını hissediyorum.' ifadelerini kullandı.

Bir Kur'an kursunda böyle bir şey olduğunda bütün Kur'an kurslarının suçlandığını hatırlatan Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Ben de bir çocuk hekimiyim. Bu hususlar, uzmanlık alanım. Çocuğun bulunduğu her yerde risk var. Bir bale okulunda da, anaokulunda da, ilkokulda da, Kur'an kursunda da bu risk var. Bu riskin olmadığı yer yok. O zaman biz, burada farklı yerlerde bu farklı şekilde oluşuyor diye gereksiz bir tartışmanın içine girmek yerine, çocuk neredeyse, orada çocuğu korumaya odaklanmalıyız. Yıllık araştırmalar yapacağız. Şeffaf biçimde izlememiz gerekir ki, aldığımız bu tedbirler bizi nereye götürüyor. Şu anda biz politika geliştirmeye çalışıyoruz. Ama politik kararı Bakanlar Kurulu, sayın Başbakanımız, Cumhurbaşkanımız verecek. Politik kararı, TBMM verecek. Sonra o politik kararı paydaşlar uygulayacak.'

'Yargıyı ve yargıçları da yargılamamak lazım'

Yargının işinin çok zor olduğunu vurgulayan Akdağ, 'Yargıcın önüne bir şey geldiğinde delil yetersizliği varsa çok sıkıntı içerisine düşüyor. Yüksek bir ceza vereceksiniz, vermezseniz, ne sizin ne toplumun vicdanı bunu kabul ediyor. Verseniz, kesin deliller yoksa bu nasıl olacak. Yargıyı ve yargıçları da yargılamamak lazım.' dedi.

Konuştukça yargının işinin zorluğunu anladığını aktaran Akdağ, 'İçlerinden 'Ben bu meseleden dolayı ağır ceza hakimliğinden vazgeçtim' diyenler oldu.' ifadelerini kullandı.

Yargının genel tutumu mağdurun lehine geliştiğini dile getiren Akdağ, bir taraftan da yargılamanın genel hususları olduğunu hatırlattı.

Başbakan Yardımcısı Akdağ, yaygınlığı belirlemek açısından araştırmalar yapacaklarını açıklayarak, her yıl üniversitelerini birinci sınıflarında araştırma yapmayı planladıklarını bildirdi.

Kanunla ilgili değişiklikleri 10 gün içerisinde TBMM'ne getireceklerini belirten Akdağ, bu konunun kanuni tarafının epeyce çalışıldığını söyledi.

Bakanlarla önce genel politikayı konuştuklarını anlatan Akdağ, 'Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızın Müsteşarının başkanlığında bir teknik çalışma heyeti oluşturduk. Şunu istedik bakanlarımızdan, bu teknik çalışma heyetindeki her bir kişi, hiyerarşik seviyesi ne olursa olsun doğrudan Bakanımızla irtibatlı olacak. Bu arkadaşların yaptığı çalışmaları, biz sık aralıklarla biraya gelip göreceğiz.' diye konuştu.

Çalışmaların günde 16 saat sürdüğünü kaydeden Recep Akdağ, 'Böylece hızlı ilerleyeceğiz. Aslında bizim yaptığımız bir acil eylem planı oluşturmak.' değerlendirmesinde bulundu.

'28 Şubat inançlara saygının yok edilmeye çalışıldığı bir dönemdi'

Akdağ, '28 Şubat; hoşgörünün, çoğulculuğun, insan haklarının ve inançlara saygının yok edilmeye çalışıldığı bir dönemdi.' dedi.

Salih Müslüm'ün serbest bırakılması

Salih Müslüm'ün serbest bırakılması ile ilgili olarak da Akdağ, 'Bu, terör suçlusu. Bunu Türkiye'ye vermek gerekir. Bu husustaki hukuki süreci ısrarla takip edeceğiz. Çekya'dan ve diğer ülkelerden de buna benzer suçluların iadesini talep ettiğimiz zaman uluslararası hukuka ve kendileriyle anlaşmamıza uygun biçimde bize iadelerini bekliyoruz. Aksi çifte standart olur, aksi samimiyetsizlik olur.' şeklinde konuştu.

Zeytin Dalı Harekatı

Başbakan Yardımcısı Akdağ, 'Aslında bizim beklentimiz ve öngörümüz bu harekatın (Zeytin Dalı Harekatı) başarılı olmasından sonra diğer taraftan bu tarafa bir sığınmacı göçünün değil, tam tersine Türkiye'den Suriye'ye bir geçişin olacağıdır.' dedi.

Suriye'den olası sığınmacı göçüne dair Akdağ, 'Doğrusu çok ciddi bir göç dalgasıyla ilgili ön işaret yok. Ama bu hususta tecrübeli olduğumuz için olabilecekmiş gibi de hazırlıklarımızı yapıyoruz. Hem Fırat Kalkanı bölgesinde hem İdlib bölgesinde belli alanlar oluşturduk. 200 bine yakın hareketliliği buralarda yönetebilecek durumdayız.' ifadelerini kullandı. AA