TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı ve AK Parti Erzurum Milletvekili Recep Akdağ, Türkiye'deki yeni tip koronavirüs (Kovid 19) pandemi süreci ve sağlık sistemine ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulundu.

AK Parti iktidarı olarak gerçekleştirdikleri sağlıkta dönüşüm programını dünyada çok az sayıda ülkenin başardığını vurgulayan Akdağ, tüm vatandaşları kapsayan sağlık sigortasından aile hekimliğine ve hastane hizmetlerine kadar vatandaşların bütün sağlık ihtiyaçlarını karşılayacak bir sistem kurduklarını söyledi.

ABD'de koronavirüs tedavisi gören bir hastadan 1 milyon dolara varan tedavi masraflarının istendiğine yönelik haberlere dikkati çeken Akdağ, 'Türkiye'de bu hizmetler ücretsiz veriliyor. Bir ülke ne kadar gelişmiş olursa olsun eğer vatandaş sağlık hizmetlerine parayla ulaşıyorsa orada insanlar mağdur olur. Çünkü her ülkede yüksek gelirli insanlar olduğu gibi orta ve alt gelirli insanlar da yaşıyor. Bunun için herkesin sağlık hizmetlerinden faydalanabildiği bir sistem kurmak gerekiyor. AK Parti hükümetleri bütün vatandaşların sağlık hizmetlerinden yararlanabileceği bir sistemi kurmayı başardı.' değerlendirmesinde bulundu.

Sağlıkta dönüşüm programının hem aile hekimliğine hem de toplum sağlığına bakan yönleri olduğuna işaret eden Akdağ, 'Özellikle kuş gribi sırasında, ileride ortaya çıkacak pandemileri gördüğümüz için toplum sağlığı tarafında hem sayısal hem de nitelik açısından çok yetkin ekipler yetiştirdik. Bu ekipleri domuz gribi salgını döneminde daha da geliştirdik ve sahada hep hazır olarak görev yaptılar. Sağlık Bakanlığı şimdi de iyi bir organizasyonla bu ekipleri değerlendiriyor.' diye konuştu.

Sağlıkta dönüşüm programında, hastanelerin fiziksel durumunun geliştirilmesine de önem verdiklerini belirten Akdağ, daha önce hastaların koğuş tipi servislerde yattıklarını hatırlattı. Böyle ortamlarda pandemiye karşı başarılı olunmasının mümkün olmadığını ifade eden Akdağ, yapılan yeni hastanelerde hastaların tek kişilik odalarda tedavi görme imkanına kavuştuğunu vurguladı.

Türkiye'nin yoğun bakım yatağı ve solunum cihazı açısından çok iyi durumda olduğunu söyleyen Akdağ, bu imkanlar nedeniyle pandemi sürecinde hastaların yoğun bakım yatağı veya solunum cihazı sıkıntısı yaşamadığını belirtti.

Sağlığa Türkiye'den çok daha fazla harcama yapan Avrupa ve ABD'de bu tür sorunların yaşandığına işaret eden Akdağ, 'Bizde bu sorunların yaşanmaması, kurduğumuz sağlık sistemiyle ilgili bir durum. Bu dönemde de Sayın Cumhurbaşkanımızın riyasetinde, hükümetimizin desteği ve Sağlık Bakanlığımızın süreci iyi yönetmesiyle Türkiye bu pandemide sınıfı geçen ülkeler arasında yer aldı.' dedi.

'Şehir hastanelerini yeni bir finansman modeliyle yaptık'

Şehir hastanelerine ilişkin bilgiler de paylaşan Akdağ, şehir hastaneleriyle sadece hasta yatak sayısının artırılmasının değil aynı zamanda hasta yataklarının dönüştürülmesinin hedeflendiğini dile getirdi. Akdağ, 'Oksijen almanın bile zor olduğu 8-10 kişilik koğuşlar ile tuvalet ve banyoların koridorların dip köşelerinde yer aldığı hastanelerden, her hastanın kendi odasında tedavi görebileceği modern hastanelere geçtik.' ifadesini kullandı.

Şehir hastanelerinin yeni bir finans modeliyle hizmete sunulduğunun altını çizen Akdağ, şöyle devam etti:

'Hükümet, imkanlar çerçevesinde her bakanlığa olduğu gibi Sağlık Bakanlığına da bir bütçe ayırıyor. Bütçe imkanlarımız kısıtlı olduğu için Sağlık Bakanlığı olarak biz de yeni bir finansman modeli geliştirdik. Bu modelde yatırımcı, finans kaynağını kendisi temin ediyor, devlet 25 yıl içinde de parasını ödüyor. Biz bütçe imkanlarının yanında, bu modeli de kullandık. Yani hem bütçenin verdiği imkanlarla hem de bu modeli oluşturmak suretiyle iki yönlü bir finansman kullanımıyla hastanelerimizi inşa ettik. Sadece bütçe imkanlarımızla bu modern hastaneleri yıllarca yapamazdık. Biz bütçenin bize verdiği imkanları sonuna kadar zaten kullanıyoruz. Şehir hastaneleri ilave bir finans modeli uyguluyor. Bu modelle 25 yılda bedeli ödenen hastanelere de sahip olmuş olduk.

Ayrıca şehir hastaneleriyle hizmetler daha derli ve toplu bir şekilde verilmeye başlandı. Mesela Bilkent'teki Şehir Hastanesi bünyesinde 7 hastane var. Eskiden bu hastaneler ayrı yerlerdeydi. Kadın doğum hastanesi bir yerde, kalp damar hastanesi başka bir yerdeydi. Bir hasta her iki hastanenin uzmanlığı ve cihazlarına ihtiyaç duyduğunda büyük zorluklar çekiyorduk. Biz bir iç caddeyle bu hastaneleri birbirine bağladık. Böylece hem sağlık çalışanları hem hastalar hem de hasta yakınları farklı yerlerdeki hastanelere gidip farklı uzmanlık alanlarından tedavilerini görme zorluğundan kurtulmuş oluyorlar.'

Bazı kesimlerin 'hastaneleri birleştirme yerine neden o hastanelere ayrı uzmanlık dallarında personel atanmadığı' gibi eleştiriler yaptığını anımsatan Akdağ, bu eleştirileri yapanların Türkiye'de doktor ve uzman sayısının arttırılmasına yıllarca karşı çıkan kesimler olduğunu belirtti.

Akdağ, Sağlık Bakanlığı yaptığı dönemde Meclis kürsüsünden 'Doktor sayısını artıralım.' önerisinde bulunduğu için muhalefet milletvekillerin 'tıp profesörü olan bir Sağlık Bakanı, nasıl olur da gelip burada doktor sayısının arttırılmasını isteyebilir?' şeklinde tepki gösterdiğini söyledi.

AK Parti'nin iktidara geldiği ilk yıllarda Türk Tabipleri Birliği, YÖK ve tıp fakültelerinin büyük bir kısmı ile muhalefetin doktor sayısının arttırılmasına şiddetle karşı çıktığını ifade eden Akdağ, 'AK Parti'nin çabalarıyla doktor sayımız arttı ama buna rağmen Türkiye, doktor sayısında Avrupa ülkelerine göre en son sıralarda yer alıyor. Türkiye'de en az 20-25 yıl daha doktor eksiğimiz var.' diye konuştu.

Recep Akdağ, şu anki insan kaynağıyla kadın doğum hastanesine kardiyolog veya cerrah görevlendiremediklerini ya da başka bir ihtisas hastanesinde her dalda uzman doktor bulundurma şansı olmadığını vurgulayarak, 'Bunun için en doğru yol, belirli bölgelerde farklı uzmanlık dallarında hizmet veren hastaneleri bir araya getirmektir. Bu daha rasyonel yaklaşımdır.' dedi.

Daha önce farklı uzmanlık alanlarında farklı bölgelerde hastane yapma eğilimi olduğunu anlatan Akdağ, 'Mesela Erzurum'da şehrin bir ucundan diğer ucuna gitmek 10 dakikayı bulmaz. Burada hastaneleri dağıtıp her hastanede ayrı bir acil servis ve ayrı bir hizmet ağı kurmak hem insan kaynağı hem de maliyet açısından sıkıntılara neden oluyordu.' diye konuştu.

Şehir hastanelerinde ulaşımın rahat sağlanması için hastaneler arası iç caddeler yaptıklarını ifade eden Akdağ, personel ve vatandaşın elektrikli araçlarla taşınacağını belirtti.

'Şehir hastanesi modeli dünyada terkedilen bir model değil'

Şehir hastanesi modelinin dünyada terkedilen bir model olduğuna yönelik iddiaların da doğru olmadığını vurgulayan Akdağ, şunları söyledi:

'Muhalefetten bazı arkadaşlar yanlış bilgilerle açıklama yapıyor. İngiltere, bazı projelerinde bütün sağlık hizmetlerini özel sektöre devrederek yapmaya çalıştı ama çok başarılı olamadı. Biz hastane binası, binanın ihtiyaçları ya da laboratuvar hizmetleri gibi tıbbi destek hizmetlerini özel sektöre yaptırıyoruz. Sağlık hizmetinin tamamını Sağlık Bakanlığı yürütüyor. Buna firmaların karışması söz konusu değil. Şehir hastaneleri geçmişteki örneklerden de ders çıkarılarak oluşturulmuş bir modeldir. İtiraz edenler gidip Ankara ve İstanbul dışındaki şehir hastanelerine de baksalar vatandaşların son derece memnun olduğunu görecektir.'

Recep Akdağ, yüklenici firmaların 25 yıl boyunca hastanede aksayan her problemi çözmek gibi bir sorumluluğu olduğuna dikkati çekerek sözlerini şöyle sürdürdü:

'Eskiden müteahhitler, bir kamu binasını yaptıktan sonra geçici bir kabul döneminden sonra parasını alıp giderdi. Bir sıkıntı çıktığında ise ilgili firmayı bulmak mümkün değildi, siz de mahkemelerle uğraşıyordunuz. Sağlık Bakanlığı yaptığım dönemde bunu çok yaşadım. Oysa burada Sağlık Bakanlığı yatırımcı firmanın peşinde koşmuyor, tam tersine yatırımcı firma Sağlık Bakanlığının peşinde koşuyor. Sorunların çözülmesinde bir aksaklık olması durumunda, idare ödemesini yapmıyor. Adeta 25 yıllık bir garanti süresi alınarak yüklenici firmalarla sözleşme imzalanıyor.'

'Hasta garantisi verilmedi'

Yatırımcı firmalara hasta garantisi verildiğine ilişkin iddiaların da doğru olmadığını vurgulayan Akdağ, 'Bu çok saçma bir iddia. İdare ile yüklenici arasında böyle bir sözleşme yok. Yüklenici firmayla hastane binası ve idamesiyle ilgili bir sözleşme var.' dedi.

Tomografi ve MR çekimi gibi bazı hizmetlerde belli sayıda çekim garantileri verildiğini dile getiren Akdağ, bunun şehir hastaneleri dışında kullanılan bir uygulama olduğunu söyledi.

Türkiye'nin MR ve tomografi çekimi hizmetlerinde Avrupa ülkeleri ve ABD'ye göre çok daha ucuza hizmet verdiğini belirten Akdağ, şimdiye kadar eksik kalan çekimlerden dolayı bir firmaya para ödendiğine şahit olmadığını söyledi.

Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsüne ilişkin tartışmalara da değinen Akdağ, bu enstitünün kapatılması ya da kaldırılmasının söz konusu olmadığını bildirdi. Akdağ, 'Refik Saydam bir laboratuvardı. Biz Halk Sağlığı Kurumunu kurarak bu laboratuvarı kurumun altına koyduk. Bir kurum başkan yardımcısıyla yönetilmesini sağladık. Biz Refik Saydam laboratuvarlarını kapatmadık, tam tersine geliştirdik.' diye konuştu.

Akdağ, Türkiye'de aşı yapımının AK Parti iktidar olmadan önce durdurulduğunun altını çizerek, 'Biz aşı çalışmalarını yeniden başlattık. Özellikle dünyada aşısı olmayan kırım kongo hastalığı için Türkiye'de orijinal aşı üretiminin son aşamalarına gelindi. O dönemde kapasitesini arttırdığımız bu laboratuvarlar sayesinde bugün de koronavirüs aşısı çalışmaları yapılıyor.' dedi. AA